14 Oca 2012

Türkiye Sünni Arap dünyasının lideri olamaz


Doç. Dr. Ali Faik Demir: Türkiye Sünni grubun lideri olarak Şii İran’la karşı karşıya kalmak gibi bir politika izlememeli. Türkiye’nin, Şiiliğin ve Sünniliğin üzerinde bir şemsiyeyle yaklaşması lazım
© Türkiye’nin Suriye’de çok hızlı taraf olduğunu söyleyen Demir, “Suriye’de çözüm istiyoruz denebilirdi ama ‘Esad gitsin’ lafı çok tedirgin edici gözüktü. Suriye’deki istikrarsızlık bizi çok etkiler. Ayrıca Esad’ın devrilmesi sorunları çözmeyecek. Libya’da sorun bitmedi” diyor.

Türkiye’nin bölgesel güç olma iddiası, diktatörlerine isyan bayrağı çeken ülkeler için model olup olamayacağı, hem Türkiye’de hem dünyada hararetli bir şekilde tartışılıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Müslüman dünyasındaki popülaritesi malum.
Ancak modellik için bu yeter mi? Bölgenin diğer bir önemli aktörü Tahran artık, bütün işbirliği söylemlerine karşın aslında bölgedeki rakibi olarak görülen Türkiye’ye füze kalkanı nedeniyle güvenmediğini saklamıyor. Kürecik ve Suriye gölgesinde Tahran’la ilişkiler nasıl bir seyir izler? “Bahar” İran’a da uzanır mı? Bu soruları Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Ali Faik Demir’e yönelttik. Demir’e göre, Arap olmayan Türkiye’nin Arap dünyasına lider olması mümkün görünmüyor, dahası Türkiye’nin Sünni dünyanın liderliğine soyunup Şii İran’la karşı karşıya kalması akıllıca bir politika da değil. Arap Baharı’nın artık bir İslam baharına dönüştüğünü kaydeden Demir, Cumhuriyet’in bölgede neler yaşanabileceği ve Türkiye’nin nasıl bir yol izlemesi gerektiği yolundaki soruları yanıtladı.
- Türkiye, Sünni Arap dünyasının lideri olabilir mi? Müslüman Kardeşler, Erdoğan’ın laiklik konusundaki çıkışın pek benimsememişti.
ALİ FAİK DEMİR: Arap olmayan Türkiye’nin Arap dünyasına lider olması mümkün değil.Nasır olmamız mümkün değil. Ama şu mümkün, Ortadoğu ve Arap dünyasından Türkiye gibi bir lider çıkması isteği anlatılabilir. Bence zaten, “Türkiye Arap dünyasının lideri olsun”dan çok, Türkiye gibi ekonomisi güçlü, muhafazakâr kimliğini koruyan ama modern, sanayileşmiş bir lider arayışını ifade ediyor. Yoksa Türkiye Arap dünyasının lideri olamaz. İran da Şii etkisini kullanıyor ama nüfuzu var. Arap dünyası kendi içinden bir lider isteyecektir. Türkiye’nin Arap dünyasının lideri değil, daha farklı bir liderlik hedefi olması lazım.
- Türkiye’nin bugüne kadar Şii İran’la Sünni Arap dünyası arasında bir denge olduğunu düşünüyorsunuz. Sizce son dönemde bu dengede kayma var mı?
- Çok hassas bir soru. Türkiye Sünni grubun lideri olmak ve Şiilere karşı gelmek, Şii İran’la karşı karşıya kalmak gibi bir politika içine girmemeli. Azerilerin de yüzde 70’inin Şii olduğunu hatırlayalım. Türkiye’nin, Şiiliğin ve Sünniliğin üzerinde bir şemsiyeyle bunu yapması lazım. Irak’a bakın, Şii Sünni ayrımı daha da belirginleşiyor. Türkiye Sünni ve Şiilerin birleşmesinde örnek oluşturabilir. Bizde Hanefi, Caferi, Şafi, Alevi farklı mezhepler var. Mezhep farklılığının beraber yaşamaya engel olmadığı üzerinden bir politika olabilir. Türkiye kavrayıcı, dini çatışmaları önleyen bir model olabilir.
‘Mezhepsel politika yürütemeyiz’
- AKP Sünni partisi değil mi?
- AKP’ye oy verenler arasında Aleviler de var. AKP söyleminde geçmişte, bu yönde çok fazla vurgusu olabilir ama bu politika uygulanmamalı. İran’la da dostluklarımız var. Nusayri Suriye ile de ilişkimiz vardı. Politikaları hiçbir zaman mezhepsel yürütemeyiz, yürütmemeliyiz.
- Suriye’de denge kaydı galiba?
- Evet, Türkiye çok hızlı bir taraf oldu. Biz Suriye’de çözüm istiyoruz diyebilirdi ama“Esad gitsin” lafı çok tedirgin edici gözüktü. Belki Libya’da geç kaldık diye düşündük, Suriye’de bunu yapmak istemedik ama Suriye’deki istikrarsızlık bizi çok etkiler, 800 km sınır var. Irak gibi Suriye sorunlu bir ülkeye dönüşürse Türkiye çok zor duruma düşebilir.
‘Barış istiyorsak arabuluculukta etkili olmalıyız’
- Suriye’de mezhep çatışması riski var mı?
- Nusayri var, Hıristiyan var. Kürtler, farklı gruplar var, kısacası buna uygun zemin var, provoke edilirse problem çıkabilir. Esad kalır mı kalmaz mı tartışamayız ama Türkiye’nin barış istediğini, huzur istediğini vurgulayabiliriz. Tartışmayı Esad gider gitmezden çıkarıp barış için ne yapabiliriz bunu öne çıkaran bir süreç izlemeliyiz. Baştan bunu yapıp belki sonra bu aşamaya gelmeliydik, biz süreci çabuk tükettik.
Ayrıca Esad’ın devrilmesi sorunları çözmeyecek. Libya’da sorun bitmedi, geçici hükümetler var ama sorun bitmedi, Tunus belki hızlı kapattı. Mısır kapatmadı.
Türkiye uzlaştırma rolüne ağırlık vermeli. Bölgesel güç olmaktan bahsediyorsak, taraf tutup daha sonra hangisi bize daha iyi olur yerine, bölgesel konularda barış istiyoruz bunun için arabuluculukta çok daha efektif olabiliriz demek, bizim açımızdan hem İran’la ilişkilerde hem Filistin’de birçok konuda itibar da kazandırır.
Suriye tarafı, biz Türkiye dostluğunu hâlâ önemsiyoruz, AKP politikalarından rahatsızız dedi. Çok akıllıca bir şey.
- “Bahar” İran’a da gelir mi?
- İran’a o kadar kolay gelmez. İran içerisinde böyle bir toplumsal hareket yaratamazlar. İran’da temsil anlamında problem yaşamıyorlar. İslam cumhuriyeti deniyor ama içeride birçok grup kendini birçok konuda özgür hissediyor. Azeriler tepki gösterecek diye bir şey yok. Arap nüfusu var Huzistan bölgesinde, yukarıda, bunlardan tepki çıkmayacaktır. O nedenle esas hedef bu olsa bile İran’da böyle bir şey çıkartmak zor. Suriye gibi de değil İran. Tabii kestirmek zor, ama bilinen dinamiklerle mümkün görünmüyor.
Arap baharı İslam baharına dönüşüyor
- “Arap baharından” doğan siyasi İslam radikal mi, ılımlı mı bir çizgi izleyecek?
ALİ FAİK DEMİR - Arap Baharı denen ama Müslüman baharına dönen bir süreçten söz ediyoruz. Artık otoriter liderler yerine siyasal İslam çerçevesinde toplumsal uzlaşı arayan bir yapı görüyoruz. Otoriter lider yok, siyasal ideoloji olarak liberal ve İslamcı partiler var, çok fazla sosyalist, sol parti görmüyoruz. Müslüman Kardeşler ya da Tunus, Libya’da olduğu gibi İslam ağırlıklı partiler lokomotif yapı. Tüm etnik yapıları ve farkları kapatacak harcın İslam olduğu düşünülüyor.
İslamın ne kadar radikal ne kadar ılımlı olduğunu bilmiyoruz. Libya Başbakanı modern bir kimlik ama muhafazakâr bir iktidar var. Tunus’ta bir denge kurulmuş, siyasal partiler paylaşım yapmış durumdalar. Mısır’da Müslüman Kardeşler’in yanı sıra daha da radikal Selefi gruptan bahsediliyor.
İslami parti söyleminde daha demokratik bir yola mı kayacaklar, sonuç alamazlarsa daha otoriter yola mı kayacaklar bunu görmek lazım, ben burada şüpheliyim. Toplumsal memnuniyetsizlikler artarsa, bastırmak için daha otoriter politiklar da ortaya çıkabilir. Tahminde bulunmak zor. Mısır’a bakıyoruz tepkiler var, halk çok fazla sokaklara çıkarak sonuç aldığını gördüğü için demokrasinin istismarı söz konusu olabilir. Önceki dönemde lider vardı, şeklen parti vardı, şimdi parti var ama kurum yok. Müslüman Kardeşler bile, ben parti değilim diyor. Kurumlarda, yargıda zafiyet var. İnşa süreci yaşanacak, yoksa istenmeyen yollara kayılabilir.

Hiç yorum yok: