19 May 2012

Sınıf mücadelesi gerçeği


Son 20 yıldan fazla zamandır, Cumhuriyetçiler, sahibi oldukları tek yanlı kapitalist mali sömürü sisteminin her eleştirisini ve kısıtlanması isteğini “sınıf savaşı” olarak suçlamaktadırlar.
ABD’nin paralı sınıfı, hem bizim kellelerimiz pahasına, hem son 200 yıldır bizden önce bu ülkede yaşayanların kelleleri pahasına sınıf savaşı yapmaktadırlar. Ama biz buna işaret ettiğimiz zaman, içinde yaşadığımız bu sömürü sistemini açıklamak için “sınıf savaşı,” “sınıf çatışması” ve “sınıf mücadelesi” gibi terimleri kullandığımız zaman, bunları hemen Marksist ideolojik gevezelik, yanlış ve bölücü diye niteliyorlar.
Gerici zenginler her zaman sınıf savaşı yürüttüklerini inkar etti. Hatta, bu tür şeylerin bizim uyumlu toplumumuzda hiç bulunmadığında ısrar ettiler. Bizim gibi, sınıfların eşitsizliği ve sınıf sömürüsü gerçeğinden sözedenler derhal kınanır. Bu kavramlara hiç hoşgörü gösterilmez ve hemen “ideolojik” diye nitelenip reddedilir.
Aslında, sınıf deyiminin kendisi de yasak. Genel medyada, siyasi hayatta, ve akademik çevrelerde “sınıf”ın kullanımına aşağılayarak yaklaşılır çoktandır. Dinleyicilerinizi rahatsız edersiniz (“Konuşmacı Marksist mi acaba?”). Sınıfsal sömürüden ve sınıf eşitsizliğinden söz ederseniz, gazetecilikte, akademide veya siyaset hayatında fazla ileri gidemezsiniz (özellikle siyaset bilimi ve ekonomi alanlarında).
Bu nedenle işçi sınıfı deyimi yerine, “çalışan aileler” veya “mavi yakalı” ve “beyaz yakalı çalışanlar” deyimlerini duyarız. Alt sınıflar deyimi yerine “gecekondu yoksulları” ve “düşük gelirli yetişkinler” denildiğini duyarız. Kapitalist sınıf yerine, “daha varlıklı” ya da “üst dilimdekiler” sözlerini duyarız. Söylediklerimle yetinmeyip Obama’nın herhangi bir konuşmasina bakınız.
“Sınıf,” yalnızca, başına sihirli zararsızlaştırıcı “orta” belirteci iliştirildiği zaman sakıncasızca kullanılır ve onaylanır. Orta sınıf, sınıf mücadelesi anlayışımızı kaskinleştirmediği için genel kabul gören kavramdır; eleştirel bilinci sulandırır ve boğar. Eğer ABD’deki herkes orta sınıf ise (süper zengin azınlık ve küçük çok yoksul tabaka hariç), sınıf çatışmasının farkında olmaya meydan kalmaz.
Bu, Büyük Durgunluk’la ve orta sınıfın hızlı çöküşüyle (ve işçi sınıfının daha rahat kesiminin çöküşüyle) değişebilir. Orta sınıf kavramı, bizzatihi kendisi yadsınamaz bir kurban haline geldiğinde, nötürleştirici işlev görmez.
“Sınıf”ın kullanımına, ırk, cinsiyet ve sınıf kutsal üçlüsünün parçası olduğu zaman sınırlı düzeyde izin verilir. Bu haliyle hayat tarzıyla, eğitim düzeyiyle ve gelir düzeyiyle ilişkili bir istatistiki özellik düzeyine indirilir. Sınıf, “kimlik siyaseti” ve “kültür savaşları” denilen elli yıl boyunca, ikincil önemde bir şey derecesine düşürüldü. Her türden “solcu,” nasıl yeniden düşünmemiz gerektiğini; sınıfın ırk, cinsiyet ya da kültür kadar önemli olmadığını neden anlamak zorunda olduğumuzu söyleyip durdu.
Ben, bu farklı kavramları birbirini dışlar gibi görmemek gerektiğini düşünenlerdenim. Aslında bu kavramlar karşılıklı etkileşim içindedir. Nitekim ırkçılığın ve cinsiyetçiliğin sınıfsal baskı için işlev gördüğü her dönemde ortaya çıktı. Dahası, diyorum ki (ve demeyi sürdüreceğim ki), sınıf kavramı, toplumsal bilimlerde ve sınıfı yalnız “kimlik siyaseti”nin bir unsuru gibi görenlerde, bir istatistiki özellikler dizisi olmaktan öte bir şey olarak kabul edilmemektedir. Ancak, gözden kaçırılmış olan bir başka sınıf tanımı var.
Sınıf, mülk sahibi olanlar ile mülk sahibi olanlar için çalışanlar arasındaki maddi çıkar çatışmasını içeren, varlık ve toplumsal güçle bağlantılı toplumsal bir ilişki olarak görülmelidir. Sınıfın bu son kullanımı, nedensiz yere veya araştırılmadan “Marksist”lerin eline bırakılmıştır.
Dar genel indirgemeci sınıf görüşü, bizi ekonomik eşitsizliğin ölçüsünü ve toplumdaki sınıfsal sömürünün şiddetini görmekten alıkoyar; birçok araştırmacının ve siyaset adamının, Amerikan toplumunda derin sınıf bölünmesi ve sınıfsal çıkar çatışması olmadığı hatalı önermesinde bulunmasına izin verir.
Öncelikle sınıfın istatistiki bir özellik değil üretim araçlarının bir ilişkisi, bir güç ve zenginlik ilişkisi olduğunu düşünmeliyiz. Köle sahibi ve köle, derebeyi ve köylü, sermayedar ve işçi olarak sınıf. Sınıf çelişmesinin ve sınıf mücadelesinin içindeki sınıf.
Ve kim bilir, bir kez sınıf gücü gerçeklerinden söz etmeyi öğrenirsek, kapitalizm hakkında eleştirel konuşma yoluna gireriz; bu da kamusal düzlemde yasak bir başka sözcüktür. Ve bir kez kapitalizmi eleştirmeye başlarsak, ona karşı çok daha donanımlı oluruz, kendi demokratik ve toplumsal çıkarlarımızı savunuruz.
Son Güncelleme: Perşembe, 15 Mart 2012 21:45

Hiç yorum yok: