Padişah dalkavukluğunu mezhep içtihadına dönüştürenler ve her türlü pisliği yapıp “ictihadi çerçeveye sığınanlar” İmam-ı Azam tokadını yemişlerdi...
Emevi sürecinin en vahi eylemlerinden birisi de İmam-ı Azam’ın katledilmesidir. İmam-ı Azam, bugün bilinen “Hanefi” mezhebinin kurucusu kabul edilir. Ekseriyetle “emevi düşüncesinin iliklerine kadar işlediği bu mezhebin kurucusu olduğu İmam-ı Azam” yine Emeviler tarafından zulüm görmüş ve şehid olmuştur.
Kufe’de rey okulunun ilk temsilcisi olan İmam-ı Azam’ın günümüze ulaşan hiçbir eseri yoktur. (Tamamı Abbasiler döneminde yakılmıştır.) Zeyd bin Ali’nin isyanını; Hz.Peygamber’in Mekke’deki mücadelesine benzeten İmam-ı Azam, Zeyd bin Ali’ye verdiği destekle bilinir.
“O adam benden Vasıt Mescidi’nin kapılarını saymamı dahi isteseydi yine kabul etmezdim. Nasıl olur da benden boynu vurulacak bir adamın yazısını imzalamamı istiyor? Allah’a yemin olsun ki, bu işe ebediyen girmeyeceğim!”( Muhammed Ebu Zehra, Mezhepler Tarihi, Çev: Sıbgatullah Kaya, Anka Yay., s. 362)
İkna edilemeyen imam, günlerce işkenceler gördü. Dövüldü, zindanlarda yattı.
Ebu Hubeyre, bütün ikna çabalarına rağmen İmam’ı ikna edemedi. İşkenceler kafi gelmedi ve sonunda toplumsal baskıdan ötürü serbest bıraktı. Daha sonra İmam-ı Azam, baskı ve işkencelerden yorulmuş yüreğiyle Hicaz’a gitti. Abbasiler iktidarı ele geçirene kadar...
Abbasiler’in Peygamber evlatlarına zulmetmesi, iktidarı tekelleştirmesi ve mal biriktirmesi karşısında İmam-ı Azam isyan bayrağını açtı. Irak’ta muhalif “Neffsu’z Zekiye’nin kardeşi İbrahim’e” destek verilmesi fetvası verdi. Bunun üzerine zindanlara atılan İmam, türlü işkenceler gördü. Ve işkencehanelerde yaşamını yitirdi.
Vasiyeti ise adeta tokat gibidir; “Beni halifenin gasp ettiği topraklara gömmeyin!”
İsyan eden öncü
Sünni ekolün kurucusu olduğuna inanılan Ebu Hanife/İmam-ı Azam; tam anlamıyla statüko ve saltanat ile savaşarak yaşamını yitirmiş bir öncüdür. Bilindiğinin aksine, bugün Hanefi fıkhının esin kaynağı sayılan “Fıkh-ı Ekber” adlı eser O’na isnad edilse de O’nunla hiçbir ilgisi yoktur.
Görüşe göre, mevcut eser; talebesi Ebu Yusuf’a aittir. Zaten eserin altında “Alliyul Kari şerhi” ibaresi yer alır. Bir şerhtir. Bilindiği gibi Ebu Hanife’ye ait değildir.
Düşünün. İslam dünyasında “sunni ekolün öncüsü kabul edilen” İmam-ı Azam, servet ve iktidar sahiplerine açtığı isyan bayrağı nedeni ile “işkencelerde yaşamını yitirmiştir!
Gel gör ki bugün o büyük insan, “Çarşamba günleri tırnak kesmenin vacibliğine cevaz vermiş birine dönüştürülmüştür.” Yani isyan ettiği iktidar, ölümünden sonra kendisinin ismini kullanarak meşrulaşmıştır.
Bugünün sunniliğinin İmam-ı Azam ile hiçbir ilgisi yoktur. İktidarda olanlar; sunni olduklarını iddia etmektelerdir, lakin İmam-ı Azam’a işkence eden Ebu Hubeyre ile aynı akıl ve fikire sahiptirler. İmam-ı Azam, ezilenlerin, horlananların yoldaşı Ehlibeyt İmamı, İmam Cafer es-Sadık’ın da talebesi ve dostlarındandır. Yani gel gör ki, Hz. Ali ve evlatlarına kılıç çekerek iktidara gelenler, Ehlibeyt’in dostlarını, öldürüp “kendi uydurma fıkıhlarını” o kimselere isnad ederek, meşrulaşmışlardır...
Yazık! Bu, İslam tarihinde vuk’u bulmuş en kesif vicdansızlık örneklerinden biridir. Bugün, İmam-ı Azam’ın muhalif tavrı ihya edilmelidir. İktidar sunniliği, muhalif sunniliğe dönüşmelidir. En azından memleket, muhalif sunniliği tanımalıdır...
Son Güncelleme: Pazartesi, 11 Haziran 2012 00:21
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder