10 Haz 2012

Kürtaj ve iktidarın günahı!


Konuşmayayım diyorum, iktidarın yarattığı gündeme düşmeyeyim diyorum, yazılanları görünce sabredemiyorum. Yeni Şafak gazetesinin yazarı Hayrettin Karaman’dan Zaman gazetesine kadar, bir kürtaj muhabbetidir gidiyor...
Kur’an-ı Kerim’in Tekvir Suresi’nin 8. Ayetini kullanmış biri. Ayet aynen şöyle söylüyor;
“Diri diri gömülen bakire, hangi günahın gömülmesine neden olduğu sorulduğunda...”
Bu ayeti getirmişler, kürtaja dayandırıyorlar. Tevbe Haşa! Bunlar Kur’an’ın ruhunu kürtaj etmeye çabalıyorlar.
Ayette bahsi geçen “diri diri gömülenler” hangi sebepten gömüldüler. Sebebi şudur; “Mekke’de gücü elinde tutan 3 temel sınıf vardı. Tefeciler, tüccarlar ve genelev sahipleri.” Bunlardan birinden borç alan bir adamın, karısı ve kızları geneleve ipoteklenirdi. Kölelerin çocukları ekseriyetle “genelevlere düşerlerdi.” Bu bir alın yazısına dönüşmüştü. Dolayısı ile, yeni doğan kız çocukları “sırf ırzlarına geçilmesin diye” diri diri gömülmüşlerdi. Ve Kur’an “hangi günah” diye sorarken “gömülmelerine neden olan sistemi, olguyu sorgular.” Gömen elleri değil...
Bugün insanlar niye kürtaj yaptırıyor?
Bu sorunun yanıtını bulmak çok basittir.
Örneğin, televizyon dizilerinde “alkol içmek yasak.” Lakin, amcasının karısına göz dikmek, aile içi cinsel ilişkiye girmek serbest.”
Canlı yayında “evlenme programları adı altında”, ben bakireyim, evi olan bir erkek istiyorum diye yırtınan kadınların, ya da evim ve arabam var kendimden 25 yaş küçük bir kadın istiyorum diyen erkeklerin hiçbiri RTÜK açısından bir problem değil.
Çünkü “bu tür programların ürettiği akıldan beslenen bir iktidar var bugün.” Ali Şeriati’nin deyimi ile “eşekleşmenin en ileri aşamasından beslenen” postmodernist bir iktidar...
Kuyrukları sıkıştığında kalkıyorlar, “İslami kurallar” gibi laflar ediyorlar. Allah için, bütün bakanlar kurulu toplansa; Kur’an-ı Kerim’den eğer 20’şer tane ayeti tefsir etsin, kalemimi kırarım...
Kürtaj meselesi de böyledir. Gebeliğin 10. Haftasına kadar “bebek oluşmaz.” Elbette, bu durumda bile alınması hoş değildir. Lakin, “bu hususta bir icma yoktur.” Yani, caizdir. Alınabilir. Çünkü o süreçte “can” oluşmaz. Henüz pıhtıdır.
Fakat! Kürtaj kürtaj diye yırtınan bir takım kalem gerillaları, çarpık ilişkilerin, ya da birbirini sevip evlenemeyenlerin, yozlaşmanın ve çürümenin “baş aktörü olduğunu görmezden mi geliyor?”
Kapitalizmin mabedi olan bankalara danışmanlık yapan ilahiyatçılar “utanmadan, arlanmadan” kalkmışlar “fetva veriyorlar.”
Sultan sofrasında oturan alimin fetvası caiz değildir. O yüzden Diyanet’in fetvası sorulmaz!
Haddini bilmezler, Kur’an ve Sünnet’i yok etmeye çalışıyorlar. Keyiflerine göre din icad edecekler. İktidar gücüne yanaşmayı ibadet zannedenler, “ulul emre itaat” adı altında, zalim idareciye kulluk yaptırıyorlar. Bunun adı ulul emre itaat değildir, padişah dalkavukluğudur...!
Ebubekir er-Razi’ye göre Ulul Emr; icmadır. Bence de öyledir. İcma; ortak görüş demektir. Bir manada, üzerine ihtilaf olmayan, pak/masum söz. Yani doğru olan söz. Emperyalizm ve Kapitalizm ile işbirlikçilik yapmanın “dindışı olduğu” icma’i bir olgudur. Hadi, Diyanetin yüreği yetiyorsa gelsin tartışalım!!
Utanın!
Gerçi utanmaz adama söylenecek söz değil ya bu...
Son Güncelleme: Pazar, 10 Haziran 2012 19:18

Hiç yorum yok: