Ahmet Şık ‘Pusu’ adlı kitabında, Hanefi Avcı savcılığa teslim ettikten sonra kaybolan ‘cemaatin polisteki fişleme kayıtlarına’ yer verdi
Odatv davası nedeniyle “1 yıl 11 gün 15 saat”Silivri’de hapis yattıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan gazeteciAhmet Şık bugün piyasaya çıkan‘Pusu/Devletin Yeni Sahipleri’ adlı kitabında,“hedef alınmasına yol açan” belgeyi yayımladı.
‘Avcı’nın kayıp delili’
Şık, eski emniyet müdürü ve halen Silivri’de tutuklu olan Hanefi Avcı’nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ve soruşturma sırasında bir türlü ortaya çıkmayan “cemaatin polisteki fişleme kayıtlarına” yeni kitabında yer verdi. Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli çok sayıda polisin fişlendiğini gösteren ve 2007 yılında düzenlendiği öne sürülen belgelerde, binlerce polisin kimlik bilgileri ve sicil numaraları, görev yerleri, bağlı bulundukları birim ve nereden atandığına kadar bilgiler bulunuyor.
Belgelerde, “fişleme yapılan polislerin, cemaatle ilişkisinin 1’den 5’e kadar derecelendirildiği” görülüyor. Şık kitabında, belgeler için “İşte peşinde olduğum belgelerden birisi de Hanefi Avcı’nın elinde olan ve yargı makamlarına teslim edildikten sonra ‘yok’ denilen, ardından var olduğu söylenip adli emanete kaldırıldığı öne sürülen bu fişleme kayıtlarıydı. Muhtemelen benim peşimde olanların da yayımlanmasını istemedikleri belge. Zaten bu yüzden tıpkı Odatv davasının diğer mağdurları gibi bir komployla tutuklanmam yetmediği gibi toplatma kararı verilen üzerinde çalıştığım kitap imha edilmeye de çalışıldı. İşte o kitapta yer alması istenmeyen belge şimdi karşınızda” diye yazıyor...
İşte o fişlemeler
Şık’ın kitabı incelendiğinde fişlemelerde yer alan kimi bilgiler ve değerlendirmeler şöyle yer alıyor: “Bizi bilir, sever, ama eşi de polis olduğu için vakit bulamadığını söyleyerek kaytarır”, “Müspet bir arkadaş, geç tanışıldı, yakın takiple samimiyet kurulursa kazanılabilir”, “Bizi bilir, programlarımıza katıldı. Samimi, ev ziyareti yapılsın”,“Derslerimize katılır. Dergi yok, himmet yok, namaz düzensiz kılar”, “Tedbirli yaklaşılsın”,“Cuma namazı kılar”, “Erken haber verildiğinde programları aksatmaz. İyi takiple mesafe kat eder”, “Dergi, 10 YTL himmeti var. Dersleri takip eder. Görev almaktan kaçınır. Yakın takiple kolay seviye alır”, “Namaz kılar, iyi birisi, başka meşrepten olabilir”, “Hizmet aleyhinde konuşur dikkat edilsin”, “Oruç tutar, ilgilenilebilir”, “Dersleri aksatarak gelir. Dergi, himmet yok. Bizi sever namazlarını kılar”,“Cumalara gitmez. Maddiyata önem verir. Ağzı bozuk. Kızıyla ablalar ilgileniyor. Kumar oynar, çok sinsi, menfaatçı”, “Bizim dershanelerde kalmış. Sızıntı, Y. Ümit var, himmet var.”, “Sosyal demokrat”, “Derse gelir, evini açar.”
‘MEDYA CELLATLARINA KOZİNOĞLU BELGESİ’
Şık’ın kitabında Silivri’de hapis yatarken yaşamını yitiren eski MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’yla ilgili de çok önemli bir belge yer alıyor. Belgeye göre, Kozinoğlu’nun telefonları dört mahkeme kararıyla 9 ay boyunca dinleniyor. İstanbul Emniyeti’nin beşinci kez dinleme talebi ise o tarihte Ergenekon ile Odatv soruşturmalarını yürüten ve aralarında Zekeriya Öz’ün de bulunduğu dört özel yetkili savcı tarafından reddediliyor. Dört savcının imzasını taşıyan belgede reddedilme gerekçesi, “polisin talep yazısında ekli telefon görüşme tapelerinde yasadışı terör örgütü faaliyeti olarak nitelendirilebilecek bir bulguya rastlanmadığı” olarak açıklanıyor. Buna karşın 14 ay sonra ret kararında imzası olan dört savcıdan biri olan Zekeriya Öz, “Terör örgütü faaliyeti yok” dediği “telefon kayıtlarını tutuklamaların gerekçeleri arasında gösteriyor” ve söz konusu konuşma içeriklerinden Kozinoğlu’na sorular yöneltiyor. Şık, kitabında soruşturma makamlarını zor durumda bırakacak olan bu evrakın Odatv dosyasına konulmadığını ve gizlendiğini kaleme alıyor...
‘Kitabı buldum amirim’
“En önemli suç delilini” fark ediyor polislerden biri: Kitabımın çıktısı. Üzerine el yazısıyla “000KİTAP” ibaresi düşülmüş. Grubun amiri başkomiser telefonla birini arayarak bulduğu delilden ve öneminden bahsediyordu: “Bilgisayar çıktısı var. Üzerinde ‘000KİTAP’ yazıyor.”
‘Ben artık puro içiyorum’
“Karşımızda işte ‘meşhur kahraman’. Akın Ağabey (Avukatı Akın Atalay’ı kastediyor) sorgusu çok uzun süren Nedim’in hemen ardından ara vermeden içeri alınmamıza şaşırmış bir halde soruyor: ‘Sigara molası vermediniz, dayanamazdınız siz.’ Koltuğuna iyice bir yerleşen Savcı Zekeriya Öz hafiften kafasını kaldırıp ‘Ben artık puro içiyorum’ diye karşılık verdi. Anlaşıldı. Burada sınıf atlama hissiyatından bahsetmeme gerek yok.”
Cemaatin işareti: Gümüş yüzük
“Yeniden hücreme götürülüyorum. Beni götüren polisin de diğerlerinin de elinde hep aynı takı var. Aynı biçim ve desende kalınca gümüş yüzük. Kitapla uğraşırken bir üst düzey emniyetçinin söylediklerini anımsıyorum: ‘Cemaatten olduğunu gösteren işaret gümüş yüzüktür. Bir de eskiden sadece ülkücü polislerin yaptığı kafa tokuşturmayı da bunlar sahiplendi’...”
‘Kızımın vicdanında nasıl aklanacaksınız?’
“Evimiz basılmadan kısa süre önce bir gece Yonca’yla birlikte kızımız Mina’ya durumu anlatmanın iyi olacağını düşündük. Çocuk evdeki telaşenin, birtakım olumsuzlukların farkındaydı ve ‘Seni de mi tutuklayacaklar?’ diye soruyordu. Anlayacağı bir şekilde başımıza gelenleri anlattık. Anlamak istemiyordu tabii. ‘İnsan kitap yazdı diye tutuklanır mı hiç’ diye soruyordu. 12 yaşındaki bir çocuğa bunun daha önce olduğunu, tekrar olacağını anlatmak yersizdi. Sadece neler yaşanabileceğini söyledik. Bir sabah evimize polisler gelebilirdi. Evimizi talan edercesine arayabilirlerdi. Beni alıp götürebilirlerdi. En kötüsü tutuklayabilirlerdi. Bu kötü senaryoyu gözyaşlarıyla dinleyen Kuzucum, bu kâbusun hepsini yaşadı. Bana haber gönderip ‘geçmişe sünger çekelim’ diyenler, kendimden, mahrum bırakıldığım özgürlüğümden vazgeçtim, önce kızımın vicdanında nasıl aklanacağının hesabını versinler.”
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder