18 Kas 2012

Üniter devlet ve anadilde öğretim


12 Kasım 2012 günü Bakanlar Kurulu toplantısından çıkan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Öcalan’ın tecrit durumu, mahkemede anadilde savunma hakkı konusunda açıklama yaptı ama anadilde öğretim konusunda nedense sustu.
Kınamıyorum, çünkü susmak zorunda. Anadilde öğretim (eğitim), kuruluşundan bu yana Cumhuriyet’in karşılaştığı en çetin sorun. Öyle ki, sadece anadilde öğretim hakkı lehinde çözümlendiği zaman ortadan kalkacak bir sorun. Ama bir sorunun sonu değil tam tersine başlangıcı.
Doğru bir yorum
Üniter devleti (ulusal devlet) 25 yıldır kötülüyorlar, yok olacağını muştuladılar ama hepsi ayakta duruyor. Şahin Alpay’ın bu konuda kaleme aldığı “Üniter Devlet ama Hangi Türden” başlıklı yazısı 9 Ağustos 2009 günü Zaman Gazetesi’nde yayınlanmış. Anadil konusuna da değindiği için yazı ilgimi çekmişti, çekti. Anadilin öğretilmesi konusunda eli-yüzü düzgün bir yazı:
“Üniter devlet kamu okullarında anadil eğitimine de engel değil. İsveç’in resmi dili İsveçce, ama okullarında 100’den fazla dilde seçmelik anadil dersi veriliyor. Dolayısıyla Türkiye’de yerel yönetimlerin yurttaşlarla Kürtçe iletişim kurması, partilerin Kürtçe propaganda yapması, yeterli talep olması halinde kamu okullarında Kürtçenin seçmelik ders olarak okutulması üniter devlet yapısıyla çelişmez.”
Dikkat ederseniz, Şahin Alpay, Kürtçenin öğretilmesinden ya da öğrenilmesinden söz ediyor. “Anadilde öğretim hakkı”nın kapağını bile kaldırmıyor. Çünkü böyle bir hakkın üniter devlet ile çelişeceğini, sanırım, biliyor. Bu gerçeği bilen yazar ve siyasetçilerin sayısı ne yazık ki çok az. Bu nedenle işler çıkmaza giriyor.
‘Kürtlere seçmeli hayat’
“Anadilin özgürce öğrenilmesi hakkı” ile “Anadilde öğretim hakkı” arasındaki farkı bilmeyen birinin; “Anadilde öğretim hakkı” ile “devletin ülkesinin bütünlüğü ilkesi” arasındaki ilişkiyi göremeyen birinin açlık grevi yapanların dil konusundaki taleplerini anlaması mümkün değil. Ama kalkmış “Çünkü insanların yeme içme hakkı kadar doğal bir hak olan anadilde eğitime karşı ‘Kürtçe eğitim böler kardeşliği’ sergiliyoruz. Tartışılması teklif dahi edilemeyecek konuların en hasını tartışıyoruz... Ama insanın doğduğu andan itibaren annesinden duyduğu dilde eğitim görmesine karşı çıkmanın insan hakları hukuku açısından da, ahlaki olarak da bir izahı yoktur... Her etnik topluluk kendi dilinde eğitim hakkına sahiptir...” (Demiray Oral, Taraf, 05.10.2012) diye yazıyor.
Hukuksal hiçbir dayanağı olmayan, duygusal yatırım cümleleri. Anadilde eğitim-öğretim hakkı devletler hukukuyla, uluslararası hukukla ilgili bir durum. Anadilde eğitim-öğretim egemen devlete ait bir haktır. Taraf Gazetesi yazıcısının ileri sürdüğü “Her etnik topluluk kendi dilinde eğitim hakkına sahiptir” iddiasının geçerli olduğu hiçbir Avrupa Birliği ülkesi yoktur. Üniter bir devlet olan Fransa’da eğitim-öğretim sadece Fransızca yapılır. Belçika’da Fransızca ve Flamanca yapılır. Çünkü Belçika, özel konumlu Brüksel dışında, iki bölgeli (Valonya ve Flamanya) bir Federal devlettir. Kürtçenin eğitim-öğretim dili olması için Türkiye’de en azından bir “Türk & Kürt Federasyonu” kurulması gerekir. “Efendim, böyle bir federasyona ne gerek var böyle de Kürtçe anadilde eğitim-öğretim yapılabilir” diyen varsa, bunun nasıl olacağını anlatması, açıklaması gerekmektedir. İlkokul, orta okul ve liseyi Kürtçe okuyanlar, üniversiteyi Türkçe mi, Kürtçe mi okuyacaklar? Kürtçe okuyacaklarsa, resmi dili Türkçe olan üniter bir devlette nasıl iş bulup çalışacaklar? Eşit iş olanaklarına sahip olabilecekler mi? Bunlar ciddi işlerdir... Bu doğrular ve gerçekler karşısında “Ama insanın doğduğu andan itibaren annesinden duyduğu dilde eğitim görmesine karşı çıkmanın insan hakları hukuku açısından da, ahlaki olarak da bir izahı yoktur...” türünden iddiaların ciddiye alınması olasılığı ve olanağı yoktur.
Yukarıdaki duygusal cümleyi yazan kimse kadar ben de Kürtlerin anadillerinde eğitim-öğretim yapmalarını isterim. Ama kendimden kurtulup gerçek ve doğruları yazmak zorundayım.
Devletin ülkesi
“Devletin kurucu öğesi olması yanında, aynı zamanda onun egemenlik yetkilerinin ilke olarak sınırını da oluşturan devletin ülkesinin güvenliği ve bölünmezliği siyasal olarak devletler için çok büyük öneme sahiptir. Bu siyasal önlem 20. yüzyılda devletin ülkesinin bütünlüğü adı altında uygulanan uluslararası hukukun bir ilkesi biçimine dönüştürülmüştür. Anılan ilkeye göre, uluslararası hukuk kurallarına göre kurulmuş bir devletin ülkesi bu devletin rızası olmadan hiçbir biçimde bölünme, parçalanma eyleminin konusu olamaz ve öteki devletler bu bütünlüğe saygı göstermek zorundadır.” (Prof.Dr.Hüseyin Pazarcı, Uluslar arası Hukuk, Turhan Kitabevi, 2006, s.369)
Başbakan Erdoğan’ın da, kendisine açıkça sorulmasına karşın “Anadilde eğitim-öğretim hakkı” sorununu duymazdan gelmesinin nedeni işte budur. Sadece AKP Hükümeti değil gerçekten demokrat ve özgürlükçü bir hükümet bile devletin üniter niteliğini kaldırmadan bu konuda karar veremez.
Kürtler “anadilde eğitim-öğretim hakkı” istiyorlarsa bu, bir Kürt Federe Devleti kurmak istedikleri anlamına gelir. Nasıl kuracaklar, anlatmaları gerek. Ayrılmak istemiyorlarsa, Cumhuriyet Hükümeti bir yöntemini bulup, Kürtlere anadillerini öğrenmek, tarih ve kültürlerini (Türkçe) okumak olanağı sağlayacak. Kürtler de bu çözümü kabul edecekler. Fakat “Ayrılmayız ama anadilde öğretim hakkı isteriz” diyorlarsa, bunun nasıl olacağını anlatmaları gerek!

Hiç yorum yok: