18 Kas 2012

Kürt meselesi ve İslamcılar


Yakın bir tarihte Türkiye İslamcılarını temsil eden STK'lar, "Kürt meselesinde İslami çözüm" ekseninde birtakım çalışmalar hazırlayacaklar. Bildiğim kadarıyla, bir dizi toplantılar akabinde, İslamcı STK'lar, bu meseleye nasıl bakılması gerektiği hususunda çeşitli deklerasyonlar yayınlayacaklar.
Lakin, "şimdiden, ne tür bir sonuç oluşacağı açık."
Ayağında kara lastik, belinde yamalı şalvar ile sokağa çıkan "kürt köylüsü", en temel problemi topa tutacağına, meseleyi "etnik temelde" değerlendirecek hale getiriliyor. Halbuki, evvelinde feodalizm, akabinde kapitalizm ekseninde gelişen bir sınıf çatışması görülmez hale getiriliyor...
Sınıfsal bir mesele
Türkiye'de kürt meselesini "sınıfsal bir mesele" olarak görmeksizin, salt anlamda etnik bir kavga olarak tanımlamak, kürde ihanettir. Bu yönüyle, kürdün kürde ihaneti çok daha derinleşmiştir.
Kürt meselesinin önderliği olarak tanımlanan BDP-PKK, temelde "feodalizme, kapitalizm ve emperyalizme karşı bir mücadele öngörmediğinden" geldiği noktaya varabilmiştir. Sistem ile iyi geçinmenin sonucu olarak sistem tarafından ödüllendirilmiş, bugün Türkiye siyasetinde gündem üretebilecek konuma varmıştır.
İnkar politikaları
Bu durum, sistem tarafından örgütlenen "inkar politikalarıyla birlikte" ortaya çıkıyor. Sistem, Kenan Evren'i üretip, Kürd'ü seçenek arayışına itiyor. Hemen o süreçte, "yine sistemin ürettiği seçenek (PKK) ortaya çıkıyor..."
Çünkü en temelde sistem problemi olarak, sınıfsal ve siyasal bir mesele olarak görülmeyen; tümüyle etnik kaygılara adapte olmuş bir kürt problemi tanımlaması oluşturuluyor...
Bu tanımlama, küreselleşmeci patronların tepkisi şöyle dursun, iştahını arttırıyor. Dikkat ediniz, kürt politikasında BDP çizgisini belirleyen yegane unsur, işbirlikçi liberal yazarlardır.
Küresel kapitalizmi rahatsız etmeyen hiçbir eğilim "devrimci olamaz." Pentagon'un çizdiği "Kürdistan haritası", mevcut önderliğin Batı emperyalizmi tarafından meşru görüldüğünün resmidir. Dolayısı ile, Kürt meselesinde yaşanan büyük ihanet, temelde egemen Türkiye burjuvazisinin ihaneti ile birlikte, Kürt feodallerinin de ihanetidir.
TÜSİAD sermayesi
Kürt ağaları, toprak sahipleri, mülk sahipleri; kürt hareketine önderlik eder hale gelmiştir. Bu durum, hareketin, sınıfsal eğilimlerinin ne denli çürük olduğunu gösterir. TÜSİAD sermayesinin kontrol ettiği bir Kürdistan'da, sadece Kürt dilini özgür konuşabilmek için, kapitalist-emperyalist ağın bölgedeki ağırlığını arttıracak bir burjuva devleti kurmak dahi meşru görünür hale gelmiştir.
Demek ki, bazen hak mahrumiyetleri; hakikatleri göremez hale getiriyor bizi...
Bu yüzden, İslamcıların kürt meselesi analizleri; tıpkı BDP gibi, etnik temelde olacaktır. Anadilde eğitim gibi konularda egolar tatmin edilecek, lakin sömürgecilik ve emperyalizm konusu gündeme gelmeyecektir...
Küresel patronlar
Tuncay Güney'in Mustafa Mutlu'ya (Vatan Gazetesi yazarı) yazdığı mektubu hatırlayın. Sn.Mustafa Mutlu köşesinden paylaşmıştı;
Tuncay Güney; "Küresel patronlar böyle istiyor. Kürtlere hakları verilecek..."
Kürtlerin haklarını alarak, onları bölgesel bir çatışma unsuru haline dönüştüren küresel patronlar, şimdi, kendi formülleri üzerinden hakları iade edecekler. Nedir bu formül?
Örgütlü mücadele
Küreselleşme, kapitalist yayılma...
Bölünmek mi? Ne bölünmesi... Daha da birleşmek lazım. Örgütlü emperyalizme karşı, ancak bölge unsurlarının tam anlamıyla örgütlü mücadelesi şarttır.
Yıllardır bölgede ABD askeri cirit atarken, bir tek ABD askerinin gömlek düğmesine dahi dokunmayan bir örgütlenmenin(PKK) "devrimci, özgürlükçü" olabileceği sanrısı, komik bir sanrıdan ibarettir...
Dolayısı ile bu örgütlenmenin genel politik eğilimine adaptasyon, küreselci baronların iştahını arttırmaktadır...
Bu açıdan, PKK'nin değil, kürdün meselesini konuşmak gerekir. Kürdün meselesi ile PKK'nin meselesini birbirinden ayırmak gerekir. Bu ikisi bir görüldükçe, kan durmayacaktır...

Hiç yorum yok: