21 Oca 2013

Bir İtalyan Ressamın Tablolarında Yunan İşgali


“Orta Dünya Denizi” anlamına gelen “Mediterranean Sea”, bilinen dünyayı Batı ve Doğu olarak ikiye bölmek için referanstır. Medi-Terre, yani Orta Dünya, kutsal metinlerde adı geçen peygamberlerin zuhur ettiği, bilimin ve felsefenin ortaya çıktığı, güzel sanatların ileri bir seviyede görüldüğü topraklardır. Avrupa, Orta Dünya Denizi’nin doğusu için Yeniçağ’dan itibaren “Levant” ismini kullanmayı tercih eder.

Levant’ın yıldızlarından biridir İzmir şehri. Daha ziyade “Konstantiniye” ile bilinen Philip Mansel, “Levant - Akdeniz’de İhtişam ve Felaketler” adlı eserinde Doğu Akdeniz’in üç yıldızını, yani İskenderiye, Beyrut ve İzmir’in tarihsel süreçlerini ele alır. Tabi “Levant” konsepti içerisinde. Zira Levant ismi coğrafi bir niteleme olduğu kadar iktisadi ve sosyal bir içeriğe de sahiptir. Avrupa açısından Orta Dünya’nın doğusu, Kapitülasyonlar’ın ardından “Levant” oldu.

Kapitülasyonlar ile önce Fransız, ardından İngiliz, Venedikli, Cenovalı ve Hollandalı tüccarlara Levant’ta oturma ve ticaret yapma izinleri verildi. 17. yüzyılın sonlarına doğru ilk Fransız kolonileri Arşipel adalarında ve İzmir limanında görülmeye başlandı. İki asır sonra ise İzmir’de otuz civarında ülkenin konsoloshaneleri bulunuyordu.

Bütün bu karşılıklı etkileşim, Levant’ın şehirlerini kozmopolit yapılara büründürdü. 1850’de İzmir’i ziyaret eden Alphonse de Lamartine, “Avrupa, bu kadar Avrupai olan pek az kente sahiptir” diye yazıyordu.

Venedik Cumhuriyeti’nden beri Levant’ın değişmez konuklarından olan İtalyanlar da İzmir’in kentsel kimliğinin oluşumunda yadsınamaz roller oynadılar. 1906 yılında İzmir’e gelen Pisani Ailesi’nin bir ferdi, tarihin dehlizleri içinden bize göz kırpmaktadır. 15 Mayıs 1919’da yaşanan Yunan İşgali’nin sonrasına dek İzmir’de kalan ailenin babası ve dedesi gibi ressam olan küçük oğlu, İşgal sırasında ve sonrasında yaşananları tuvaline yansıtmıştır. Bu ressamın adı Vittorio Pisani’dir.

Placeholder4
İzmir Pasaport Rıhtımı
İtalyan bir baba ve Yunan bir annenin oğlu olan Vittorio Pisani, ailesi 1906’da İzmir’e geldiğinde henüz yedi yaşındaydı. İlk resimlerini deniz ve gemicilik temaları üzerine kurguladı. İlerleyen dönemde ise bir savaş ressamı olarak ön plana çıktı. Yunan Kraliyet Ordusu’nun İzmir’i işgali sırasında yaşanan ve Bristol Raporu ile belgelenen mezalimi anlatan tablolar yaptı. Bu tablolardan özellikle ikisi, İzmir şehrinin sembol mekânlarını fon alır ve işgale dair önemli sanatsal yapıtlar olarak değerlendirilir.

Tabloların ilkinde Pasaport Rıhtımı görülmektedir. Limana yanaşmış Patris zırhlısı, insanları öldüren askerler ve onları kutsayan İzmir Metropoliti Hrisostomos..

İzmir Konak
İkinci tablonun fonu ise Konak Meydanı’dır. Sarıkışla önünde Yunan askerleri insanları süngüden geçirmekte, İzmir’de zamanın bekçiliğini yapan Saat Kulesi ise olan biteni -belki gözyaşlarıyla- izlemektedir..

Annesinin Yunan olmasına rağmen işgal yönetimi Vittorio Pisani’nin ailesine, diğer İtalyan ailelerine yaptığı gibi hiç iyi davranmadı. Zira İtalyanlar, Paris Barış Görüşmeleri’nde işgale muhalefet etmişlerdi. Bu muhalefetin iyi kalpli bir tavır olmadığını, İzmir, Ege ve Likya’da İtalya’nın da hak iddia ettiğini vurgulamak gerek.

Ailenin İtalya’ya kaçmasının ardından Vittorio Pisani, 1963’e dek Roma’da La Tribuna Illustrata dergisinin kapak ressamı olarak çalıştı. 1974’te Venedik yakınlarında hayata gözlerini yuman Pisani’nin yukarıdaki iki tablosu, İstanbul Şişili’de, Mustafa Kemal’in bir dönem yaşadığı ve bugün müze olan evde sergilenmekte. İstanbul’daki okurlara gidip görmeleri şiddetle önerilir.


Blog sayfamda ki bu yazı Engin Tatlıbal'a aittir.


Hiç yorum yok: