20 Oca 2013

Türklük bilincinin doğuşu


“Osmanlı’nın Tarih Anlayışı” (04.01.13) başlıklı yazımdan bir cümle anımsayalım:
“2071 yılında Türkiye devlet ve toplumunu Selçukluların ve Osmanlıların görkemli doruklarına çıkarmayı hayal eden AKP Başbakanı R.T.Erdoğan anlaşılan gerçek tarihin ne olduğundan habersiz.”
Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı, Türklük bilincinden yoksun iki devleti neden kendisine örnek alsın? Bu iki devlet gibi “ümmetçi” olduğu için mi? Sormanın gereği yok. Öyledir!
“Muasır medeniyet seviyesi” mi yüksek, yoksa Osmanlı ile Selçuklu’nun ulaştığı doruklar (!) serabı mı? Cumhuriyet kendine amaç ve hedef olarak çağdaş uygarlık düzeyini almış, yani çağının çağdaşı olmak gibi bir ideali var.
Başbakan bu ideali değil,”Türk”ü, “Türklük”ü küçük ve hor gören, onları yok sayan İslâmî ırkçılığı, Arap milliyetçiliğini seçmiş. Amacı İslâm dinini (Sünniliği) üst kimlik yapmak. Buna nifak denir!
Kimsin?
Gene, Doğan Avcıoğlu’nun doğru tarih anlayışı ile yazılmış Türklerin Tarihi‘ne (Tekin Yayınları, 1978; Cilt 1) başvuracağım:
[“Tanzimat ilân edilip Müslüman olmayan öğelere eşit haklar tanınınca, bu devlet tarihi anlayışı gelişti. Bu anlayış, Türk tarihinin başlangıcını Osmanlı tarihinde görüyor. Osmanlı İmparatorluğu’nu oluşturan etnik öğeler arasında ortak değerler arıyor, böylece bir Osmanlılık bilinci yaratıp çeşitli öğeleri birbiriyle kaynaştırmak ve devleti ayakta tutmak amacını güdüyordu. İslâm tarihine paralel olarak yürütülen bu devlet tarihçiliği içinde, doğal olarak, Osmanlı’dan önceki Türk tarihinden hiç söz edilmiyordu.
Ne var ki, Osmanlı tarihinin okutulması, bir Osmanlı bilinci yaratmaya yetmez. Rum, Ermeni, Arnavut ve Arap milliyetçiliği gelişir. Tıbbiye Okulu’nda Arap öğrenciler, milliyetçilik amacı güden bir dernek kurup Türk öğrencileri horlayınca, Türk öğrenciler gizli gizli Karacaahmet Mezarlığı’nda toplanıp dertleşirler ve Türk Ocağı’nı kurarlar. Bu sıralarda Avrupa’da Orta Asya tarihi ile ilgili çalışmalar gelişir. Çinceden eski Orta Asya tarihi ile ilgili çeviriler yapılır. Orhun Yazıtları bulunur. Kutadgu Bilig ve Şecere-i Türk gibi yapıtlar Avrupa’da basılır. Radlof ve Vambery, Orta Asya gezilerini ve Türk kültürü ile ilgili çalışmalarını yayınlarlar. Leon Cahun, coşkun bir ‘Türk-Mogol Tarihi’ne Giriş’ adlı yapıtı yazar. Bir Türkoloji dalı doğar. Rıza Nur, ‘pantürkizm ve panturanizmi Avrupalı türkoloğlar doğurmuştur’ der.
Bu çalışmalar, Türkiye’de ilgi çeker. Ahmet Vefik Paşa, Şemsettin Sami, Süleyman Paşa yapıtlarında bu kaynaklardan yararlanır. Necip Asım’ın Leon Cahun’den esinlenen yapıtı büyük ilgi görür. Bir Türkçülük akımı geliştiren Rusya Türkleri ile giderek bağlantı kurulur. Rusya Türklerinin Türkçülük akımına büyük etkisi ve katkısı olur. Bir dünya tarihi yazan Harbiye’nin başındaki Süleyman Paşa, genç subaylar arasında Türkçülük tohumları eker. Dünya tarihi, aynı zamanda Fransız İhtilali’ne karşı ilgi uyandırır.] (I.Kitap, s.13,14)
Kim kimdir?
Yukarıda adı geçen insanların doğum ve ölüm tarihlerini anımsayalım: Ahmet Vefik Paşa, 1823-1891, Şemsettin Sami, 1850-1904, Süleyman Paşa, 1838-1892, Necip Asım, 1861-1935.
Süleyman Paşa 1873’te Askeri Okullar Nâzırı olmuş ve “Tarih-i Alem”i bu tarihlerde yazmış.
Bu hatırlatmayı bir kuyruklu yalanın başını ve kuyruğunu kesmek için yapıyoruz:
İslâmcı, liberal ve İkinci Cumhuriyetçi çevreler başta Araplarınki olmak üzere Osmanlı milletlerinin milliyetçiliğinin İttihat ve Terakki’nin Türkçülüğüne tepki olarak doğduğunu ileri sürerler. Bu insanların doğum ve ölüm tarihlerini aklımızda tutalım ve Osmanlı milletlerinin milliyetçiliklerinin önemli tarihlerini hatırlayalım:
Arap milliyetçiliği: 1806 Vahhabi ayaklanması.
Yunan milliyetçiliği: 1821 Mora ayaklanması.
Sırp milliyetçiliği: 1768 ayaklanması, 1804-1815 ayaklanması.
Bulgar milliyetçiliği: 1876 ayaklanması.
Ermeni milliyetçiliği: Zeytun isyanları (1780, 1895), Sason isyanı (1890).
Ahmet Vefik Paşa 1823 yılında doğmuş. İttihat ve Terakki 1908 yılında iktidara gelmiş. Araplar, Yunanlar, Sırplar, Bulgarlar nasıl oluyor da İttihat ve Terakki’nin Türkçü siyaseti karşısında milliyetçi oluyorlar? Utanmazlığın bu kadarına da pes doğrusu!
Bağımsızlık haktır
Kuşkusuz, kimi budalalar gibi, kendi milliyetçiliklerini bulan, ayaklanan ve kendi devletini kuran Osmanlı milletlerini eleştirecek, hainlikle suçlayacak değiliz. Tarihte olması gerekenler olur: 1789 Büyük Fransız Devrimi’nin Osmanlı topraklarına da düşünsel ve siyasal etkileri geldi. Avrupa’daki Osmanlı topraklarında yaşayan milletler, halklar kendi kültür reformlarını yaptılar, bu topraklarda Osmanlı’ya karşın bir yerel burjuvazi doğdu; yerel halk Müslümanların işvereni durumuna geldi ve zenginleşti.
Avrupa’daki Osmanlı topraklarında yaşayan halkların uygarlaşma tarihi nedense bizim tarihçilerin dikkatini çekmez.
Osmanlı’nın “Kavm-i Necip” diye adlandırdığı Arapların Osmanlı’nın sadık tebaası olduğu iddiası bir palavradır. İkisi Müslüman olsa da, aynı ümmetin parçaları olsa da, bir halk neden ötekinin egemenliğinde(n) mutlu olsun? Boyunduruk altında olanın mutsuz olması, isyan etmesi en doğal hakkıdır.
Arapların, Osmanlı’nın son yıllarında Hıristiyan egemenliğini Osmanlı boyunduruğuna tercih etmesinden daha doğal ne olabilir? Emperyalist İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle Osmanlı devletinden kopan Arap milliyetçiliğinin Osmanlı Türk’ünü baş düşman ilan etmesi de çok doğal bir tepki.
Bunların hepsi, tarihsel bakımdan doğal. Ama bir halkın Türklük bilincini keşfetmesi, kimilerine göre, ırkçı milliyetçilik. Yuh be!

Hiç yorum yok: