2 Şub 2013

Sömürüye ve Emperyalizme Karşı Çıkmak...


Türkiye’de din, dil, ırk, mezhep ayrımcılığı sanki yeni bir şeymiş gibi tartışıyoruz...
Yakın tarihimize bakacak olursak ayrımcılık, milliyetçilik duyguları tüm siyasal partilerde vardır.
Türkiye gibi gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerde bunu rahatlıkla görebiliriz.
Hele Avrupada yabancı göçmenlerin çoğunluğu ırkçı partileri yaşama geçirmiş, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerde ırkçı” partiler seçmen tabanından önemsenmeyecek oy almışlardır.
Türkiye’de ırkçılık, Türk-İslam ve Kürt-İslam sentezleri üzerinden merkez sağ ve milliyetçi partiler tarafından çok rahat biçimde kullanılmıştır.
Bugün ülkemiz için en tehlikeli Türk ve Kürt milliyetçiliği; Alevi-Sünni ayrımcılığıdır.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi, üstelik Tuncelili olması, sosyal demokrasiyi özümsemiş Mustafa Kemalin partisinde hâlâ bir ayrışmaya neden olur mu?
Olmaz!
Kavga sürer, CHP büyük yara alır!..

Uzun boylu yazmama gerek yok, Deniz Kavukçuoğlu köşesinde Ulusalcılık Milliyetçilik Değildir diye bir yazı yazdı, orada yeterince anlattı.
CHPlilerin şunu bilmesi gerekir. Ulusalcılar milliyetçilikle aralarına kesin bir çizgi çekemedi bugüne dek.
CHPnin programında temel ilke olarak kabul edilen milliyetçiliğin tanımı, özü ve içeriği benim zaman zaman altını çizdiğim gibi şudur:
Ulusalcılığın ve yurtseverliğin tanımlaması...”
Bu tanımlamayı kör milliyetçilik” olarak algılayanlar oldu, hem 40’lı, hem 70’li yıllarda hem de şimdilerdi...
Parti içindeki kafatasçılar hemen ortaya çıktı...
Dünya klasiklerini çeviren kurul kapatıldı... CHP’den kopuş yaşandı ve Demokrat Parti kuruldu...
O kafatasçılardan birisi CHP’li Cemal Kutay’dı ve Millet” adlı sosyalizm karşıtı dergi çıkarmıştı.
Rus edebiyatçılarının ünlü yapıtlarının Türkçeye çevrilip Anadoluya parasız dağıtılmasını şöyle görüyordu:
Komünizm propagandası yapıyorlar!
2000’li yılların başlarını anımsayın...
Kutay televizyonlarda her gece Atatürkü anlatırdı” yalan yanlış bilgilerle.
Bu konuyu burada kapatayım... İleride daha derinliğine bir yazı yazarım belki...

Şimdi neler olup bittiğine bakalım dünyada...
Mali’nin en önemli kentlerinden birisi olan Timbuktuda büyük bir acı yaşanıyor, insanlık tarihinin sayfalarına emperyal güçlerin, katliamları bir not olarak düşüyor sadece...
NATO ülkeleri susuyor, ABD susuyor, Rusya ve Çin gözlerini kapıyor.
Kentte, kütüphaneler bombalanıp yıkıntıya dönüşmüş...
Elyazmalı kitaplar yakılmış!
Timbuktu kentini denetleyen isyancılar korkularından geri çekilmiş.
Bir insanlık suçu işleniyor Mali’de, BM desteğiyle.
Fransa’nın amacı ne­, ne istiyor Mali’den?
Çünkü Mali’de çok zengin altın, uranyum ve fosfor yatakları var.
Kıyım bu yüzden.
Yazılı ve görsel basınımız günlerdir süren Mali’deki katliamlara, birkaç gazete ve televizyon dışında duyarsız...
Neden, niçin?

Türkiye’de ulusalcılar, vahşi kapitalizmin ve sömürünün destekçisi olan, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Malide, Libyada akan kanı görmeyen, açıkça destek veren milliyetçilerle aralarına kesin bir çizgi koyup duvar öremedi.
Sıkıntı burada başlıyor...
Silivri’de görülen Ergenekon davası sulandırıldı, elmalarla armutlar karıştırılıp suçsuz pek çok subay, Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğa terör örgütü üyesi yaftası yapıştırılıp tutuklandı. Balyozda akıl almaz işler yapıldı, kararlar verildi. Tek silahı kalem olan Prof. Dr.Yalçın KüçükBalbayHaberalHilmioğluTuncay ÖzkanDeniz Yıldırım,Doğu Perinçek ve arkadaşları aynı torbaya konuldu.
Torbada katil Alparslan Arslan, JİTEM’ciler, mafya babaları da var.
Böyle bir dava olur mu?
Olur!
Burası Türkiye, başka yolu yok!
Bakın dün ABD Ankara Büyükelçiliği önünde canlı bomba eylemi oldu!..
Canlı bomba ve güvenlik görevlisi öldü...
Kanlı eylemin yasadışı sol bir örgütün militanınca yapıldığı İçişleri BakanıMuammer Güler tarafından açıklandı.

Hiç yorum yok: