Abdullah
Öcalan, 1999 yılında yargılandığı Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yaptığı savunmada,
Yargıtay dilekçesinde ve 1999’dan sonraki birkaç yıl içinde yayınlanan
yazılarında o zamana kadar savunduğu görüşlerden çok farklı tezleri dile
getirdiği biliniyor.
Öcalan
şimdi bu görüşlerin hiç birinin arkasında değil. “Ortak Millet”i savunan Öcalan
gitti, yerine “Türk milliyetçiliğini” Hitler ırkçılığıyla özdeşleştiren Öcalan
geldi. “Kemalistlerle birlikte yürüyelim” diyen, 28 Şubat’ı olumlayan Öcalan’ın
yerini, Tayyip Erdoğan’la birlikte “Ergenekon”a saldıran Öcalan aldı.
Bu
“değişimde” asılda şaşılacak bir yan yok. Öcalan ve PKK, siyaset sahnesine
çıktığı ilk günden bu yana sırtını hep bir kuvvete dayayarak politika yaptı.
2000’lerde Türkiye’de 28 Şubat rüzgarı esiyordu. Öcalan’ı İmralı’da tutan irade
Atatürk’ü savunuyordu. Türkiye’nin görece emperyalist devletlerinden en
bağımsız olduğu bir dönem yaşanıyordu.
Bugün ise
BOP Eşbaşkanlığı yaptığı kurulmuş, Ergenekon tertibi ile TSK’da büyük bir tasfiye
gerçekleştirmiştir. ABD Irak’ı işgal etmiş, kuzeyde bir kukla devlet kurmuştur.
Suriye’de kışkırtılan içsavaş devam etmektedir. Öcalan’ın görüşleri de esen
yeni “rüzgara” göre değişmiştir. Bu yazı dizisinde Abdullah Öcalan’ın 1999 ve
2000 yılındaki görüşleri ile bugün savunduğu görüşleri çeşitli başlıklar
altında okuyucularımızın değerlendirmesine sunuyoruz. Yorumu okuyucumuza
bırakıyoruz.
YIL: 2013
ERGENEKON TUTANAKLARINA GÖRE ORDU
Öcalan:
“Zamanında söyledim anlamadılar. Anlamış olsaydılar Ergenekon olmazdı... Ben
ilk günden beri ‘Demokratik Cumhuriyeti’ savundum, onlar beni anlamadılar.
Apo’yu bitirdik” dediler. Stratejik hatalar yaptılar. Ergenekon’a saptılar,
umarım bu sefer böyle olmaz. Anlamlı bir uzlaşmaya gidilseydi (Ecevit
döneminde) ne Ergenekon, ne AKP olmazdı.”
AKP DARBE
İLE UĞRAŞIRKEN...
“Ergenekon’un
bizden beklentisi 2002’den itibaren savaşı tırmandırmamızdı. Ben AKP’nin tam
olarak oturması ve olgunlaşması için bilerek bekledim, sabrettim. AKP onlar
dedik. AKP dare ile uğraşırken başını belaya/derde sokmayalım dedik. Onlar da
darbelerle uğraştılar.”
YIL: 2000
ÖCALAN’A GÖRE KEMALİZM VE ORDU
Abdullah
Öcalan’ın Kemalizm ve Türk Ordusuna nasıl baktığını da, yine kendi ifadesiyle
aktarıyoruz. Öcalan’ın Serxwebun dergisinin 222. sayısında yayımlanan görüşleri
şöyle:
“Sorguda
bir askeri yetkili, ‘bu oyunu, bu kardeş kavgasını bozacağız’ demişti. Ben buna
değer verdim ve varım dedim; zaten yıllardır yapmaya çalıştığımız da
budur
dedim. Aslında Kemalizm, yani 1919-1924 yılları arasındaki çizgi uygulanamadı.
Bunda isyan etme var, kendini pazarlama ve oyuna gelme var (...)”
“Fakat
feodal aşiret önderlikleri, emperyalistlerin yedeği olmaktan kurtulamadılar.
Tarihteki yanlışları düzeltmek de bize düşüyor. Bizim bu süreçte yaptığımız da
budur. Geçenlerde bana Mustafa Kemal’in o dönemdeki konuşmalarını derleyen Doğu
Perinçek’in bir kitabını verdiler [Doğu Perinçek’in Kemalist Devrim-4/Kurtuluş
Savaşı’nda Kürt Politikası]. O konuşmaları inceledim. Ancak orada söylenenler
uygulanamadı. (...)
‘KEMALİSTLERLE
BİRLİKTE YÜRÜYELİM’
“Görüyorsunuz,
en değme Kemalistler harcandı. Bu cinayetlerde İran’dan medet umuyorlardı. Son
derece duyarlı olunmalıdır. 28 Şubat süreci önemlidir. Aslında Kemalizmi
yeniden incelemek gerekir. Kemalizmde Kürtlere yer olduğu kesindir. Kemalizmin
güncelleştirmesini iyi irdelemeliyiz (...)”
“Kemalistlerle
ilişki geliştirin, onlar da dönüşüyorlar. Birlikte Mustafa Kemal’in sözleriyle
yürüyelim. Geçmişte böyle söylemediysem, bu benim eksikliğimdi (...)
‘28
ŞUBAT’TA KEMALİZM DEMOKRATİK ÖNGÖRÜYE GELDİ’
“Kemalizm
artık 1925’lerdeki Kemalizm değildir. Kemalizm’de de demokratikleşme var. 28 Şubat
sürecinde olan şey Kemalizmin demokratik öngörüye gelmesidir. Bu dönemde güç
dengesinden rahatsız olan gerici kesim var (...)”
“28 Şubat
süreci tümüyle demokratik uzlaşmadır’ demiyorum. Beş on yıl sürer. Yüzde yüz
evet ya da hayır demek mümkün değildir. Savunmamda bunları söyledim. Bunlar
öylesine söylenmiş sözler değildir. Anayasa değişiyor, seçim ve partiler yasası
değişiyor; PKK de değişiyor. Sonuç uzlaşmadır. Bu bir çizgidir. Yaşadığımız
süreci böyle derinleştireceğiz. Yaşadığım ve sağlığım elverişli olduğu sürece
bunu pratikleştireceğim (...)”
‘KÜRT
SORUNUNU ORDU İLE ÇÖZMEK İSTİYORUZ’
“Türk
Ordusu ile karşı karşıya gelmemek için özen gösterilmelidir. Yoksa çözüm
zorlaşır.”
“Genelkurmay
Başkanı’nın daha önce Eylül 1999’da yaptığı geniş bir açıklama vardı. Ben o
açıklamayı önemsiyorum. (...)”
“Ordu ve
diğer kurumlar içinde de farklı görüşler var. Fakat biz orduda gelişecek asıl
çizgiyle bu sorunu çözmek istiyoruz. (...)”
“SİLAHLA
OLMAZ. GÜÇLERİMİZ DIŞARI ÇEKİLMELİ”
“Stratejik
olarak silahlı devrim olmaz, demiştim. Bir yıldır çatışma olmadı ve bu
olumludur. İçeride kalan güçler kalmalıdır. Kalanlar kendilerini iyi korumalı,
barışa kadar çatışmaya girmemelidir. Bunlar barışa hizmet ve katkı gücü
olabilirler. (...)”
“Güç
kalmamalı, ama varsa olabilir de. İki yüz gerilla civarında kalabilir. Bu
gerilla gücü barışa hizmet gücü olarak kalmalıdır. Kabul edilebilir düzeyde
kalınabilir. Eşkiyalıktan sıyrılma sağlanmalıdır. (...)”
“Güçlerimizin
tümüyle dışarıya çekilmesi benim istememdi. İçeriyi zorlar, provoke ederdi. Biz
samimiyiz. Ne kadar güç olsak da saldırı durumumuz olmaz. (...)”
“Barış
ilkesel bir tarzda ele alınmalıdır. Milyonlar örgütlenmelidir, çünkü halk
hareketi önemlidir. Genelkurmay da dahil ileri de hiç kimse karşı çıkmaz.
Köylere, halka gidilmelidir. Türk köylüsü, Kürt köylüsü buna açıktır. Çözüm
burada olacaktır. Köylere silahla değil beyinle gidilmelidir. Cumhuriyete
açıkça karşı çıkılmaz, demokrasi denir. Tekrar söylüyorum, Ordu da buna karşı
çıkmaz. (...)”
Görüldüğü
gibi, 2000 yılında Öcalan, yabancıların müdahalesini bozmayı öneren askeri
yetkiliye “varım” diyor. Kemalizm “1919-1924” çözümünün uygulanmasını
savunuyor.
“Kemalistlerle
birlikte yürüyelim” diyor. Gericiliğe karşı 28 Şubat’ın yanında duruyor.
Silahla
stratejik sonuca varılmayacağını belirtiyor ve ordu ile çatışmayın talimatı
veriyor.
Ne oldu da
bütün bu görülerden vazgeçildi? Özeti ABD, Irak’ı böldü. AKP iktidara oturdu.
TSK esir alındı. Öcalan artık hedeflerine ABD-İsrail-AKP -TÜSİAD-TESEV ve
neoliberal döneklerle ulaşacağını düşünüyor.
‘İSLAM
BAYRAĞI’NA SARILDI
Öcalan’ın
21 Mart’ta Diyarbakır’da açıkladığı program, bölücü Kürt milliyetçiliğinin
“yeni dönem”deki yeni ittifaklarının da ilanıydı. İttifakın çatısının “İslam
bayrağı” olduğunu söyleyen Öcalan, dört peygambere kadar gitti: “Bugün kadim
Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla
yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna
dayanmaktadır... Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki
hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini
geri kazanmaya çalışıyor...”
Abdullah
Öcalan’la İmralı’da görüşen heyetin içinde yer alan BDP İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder de, 23 Mart tarihli Hürriyet gazetesine İmralı
görüşmelerine ilişkin önemli bir bilgi verdi. Önder’in aktardığı diyalog,
Öcalan’ın Nevruz’da ilan ettiği “yeni dönem”in de bir bakıma şifrelerini
veriyordu. Önder şöyle dedi: “Sayın Öcalan, Fethullah Gülen’e selamlarını gönderdi.
Fethullah Gülen’in ‘Sulhta hayır vardır’ yaklaşımı benim de yaklaşımımdır.
‘Bütün Ortadoğu’daki demokratik bir siyaset ve barış için birlikte
çalışabiliriz, Muhterem Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi
anlayan benim’ dedi.”
‘ATATÜRK’E
MİNETTARIZ’DAN ÇİLLER VE ERDOĞAN’IN ‘ROL MODELİ ATATÜRK’E
Abdullah
Öcalan’ın görüşlerindeki en çarpıcı dönüşlerden biri de Atatürk konusunda.
2000’de
“Atatürk Kürtlerin de kurtarıcısıdr” diyen Öcalan, 2013 yılında ise
Abdülhamit’ten daha olumsuz konumda olan, Tansu Çilller ve Tayyip Erdoğanlara
“rol modeli” olan bir Atatürk tasviri yapılmaktadır:
“Biz AKP’ye
iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi İkinci
Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar. Benim
demokratik kriterlerim var, bunu anlattık, bir de baktık ki AKP hegemonya
kurmak istiyor, 1923-40-50 CHP yerine AKP....”
“TANSU
ÇİLLER’İN ATATÜRK OLMA SEVDASI VARDI...”
“Doğan
Güreş-Tansu Çiller işbirliği de oradan (İngiltere’den) icazet almıştı.”
‘ABDÜLHAMİT
KÜRTLERE YER VERDİ’
“Kürtlerin
devletten dışlanmaları son yüzyıldır. Abdülhamit bile onlara yer verdi. Mustafa
Kemal de başta onlara yer verdi. Devreye giren İsrail Lobisi, Ermeni Lobisi ve
Rumlar, ‘Kürtler ne kadar dışlanırsa o kadar başarılı oluruz’ diyorlar.
‘ATATÜRK’Ü
MİNNETLE ANIYORUZ’
“Cumhuiryetin
kuruluş ve korunmasında emeği geçen tüm şehitleri şehitlerimiz bilmek
kurucusunu minnettarlık ve saygıyla anmak, bayrağını gururla selamlamak bunun
için esastır.” (A. Öcalan, DGM’ye verilen ilk savunma, s. 155)
“1920’lerdeki
bir ayrılığın vatanlarını kaybetmek anlamına geleceğini kısa tarif bilgisi
olanlar bilirler. Kürt ve Türklerin o dönemde ayrılmaları ya yutulmaları ya da
ufak ayrılıklar halinde kalmaları demektir. Ortak hareket ve bunda Atatürk’ün
kurucu rolü bugünkü vatanının gerçekleşmesinin esas nedenidir, buna hep
minnettarız.” (A. Öcalan, DGM’ye savunan ilk savunma, s.123)
Öcalan,
1999 yılında yenilmişti. Türk Ordusunun elindeydi. Kürt sorununu Türkiye’nin
içinde çözmek noktasına gelmişti. Onun için Atatürk’ün tarihte oynadığı rolü
doğru görüyordu. 2013 yılında ki Öcalan ise ABD’nin ve BOP Eşbaşkanı’nın
elindedir ve Atatürk’e onun gözü ile bakmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder