14 Mar 2013

Emperyalizm 8 Mart’ın anlamını da yok etti


Dünyayı avucuna alan emperyalizmin eliyle kuklaya döndürülen toplumumuzda kadın ya da kız çocukları bir mal gibi, bir koyun gibi alınıp satıldıkça, erkekler dünyasında saldırıya uğrayıp kurban gibi boğazlandıkça biz nasıl uygar olabileceğiz
Kadın cinayetleri aldı başını gidiyor. Dahası Türkiye’deki kentli kadının da, kırsal kesim kadını kadar başı dertte. Kentli kadınlar da eşleri tarafından dövülüyor, ayrıca eğitimli olsalar da evde oturmaya, çalışmamaya özendiriliyor ya da zorlanıyorlar. Aşkını yaşamak isteyen genç kızlar ise öldürülüyor... Ya da ensest ilişkiye zorlanıyor ve susturuluyorlar. Bu yüzden kentli kadın özgür, kırsal kesim kadını bağımlı demek de yanlış artık. Kadınlar, kentte de kırsalda da ekonomik nedenler yüzünden erkeğe köle olmak, boyun eğmek durumunda. Dahası kentte iş bulmak, yer edinmek için kadınlar öncelikle erkeklere aşk sunmak zorunda. Çünkü iş olanağı, ancak erkeğin olanaklarından yararlanmakla mümkün. Aşk nesnesi, cinsel obje olmak ve toplumsal yaşamda yer kapabilmek için erkeğe yaranmak, yaltaklanmak işi kız çocuğu için çok küçük yaşlardan başlıyor. Evlilik de aynı bağlamda kotarılan bir iş. Bu durum, kırsalda kızların para karşılığı satılmalarına dönüşüyor. Sonuç; kentte de kırsalda da erkeğin gözünde aşk objesi, satılık bir mal, cinsel nesne olan kadının ağzını açtığı ya da erkeğe yaranamadığı ve başkaldırdığı anda şiddet görmesi, dayak yemesi hatta öldürülmesi! Eşlerinden boşanan kadınların öldürülmesi de iyice gündeme yerleşmiş durumda. Kadınların canlarına kıyan erkekler yasalar açısından daha ağır biçimde cezalandırılmadıkça da bu durum değişmeyecektir. Küçücük kızlara tecavüz eden koca adamları, “kızın da bu eyleme kendi rızasıyla katıldığı” gerekçesiyle özgür bırakan hakimler ise öncelikle kınanmalıdır. Zaten varolan ama uygulanmayan yasalar, kadınlar açısından daha etkin ve uygulanır bir konuma getirilmedikçe; kadın haklarından söz etmenin ne anlamı var?
Atatürk ve kadınlarımız
Bu, hükümetin yanlış, tutucu ve kasıtlı politikalarından kaynaklanmaktadır. Devleti temsil eden hükümet eliyle desteklenmedikçe ve her konumda erkeğin arkasına konuldukça, kadınların ekonomik güçlerine sahip çıkmaları düşünülemez. Atatürk, cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında kadınlara toplumsal haklarını vermişti. Onları “toplumun yarısı” sayarak yasayla kadın-erkek eşitliğini sağlamıştı. Cumhuriyet, kadınlara eğitim ve meslek edinme özgürlüğünün kapılarını açmıştır. Oysa bugün kadınlarımızın ekonomik ve sosyal gücü geçmişte olduğu gibi yine erkeklere dayanıyor. Kadınların erkeğe köle yaşantılarının değiştirilmesi için önce cumhuriyetimizi bağnazlığa ve geriliğe mahkum eden bugünkü yönetim biçiminin değişmesi gerekmektedir.
Kadınların amansız düşmanı faşizm
Ama galiba bu düzenin değişmesi için en başta kapitalist ve faşist küreselleşme sisteminin yıkılması gerekiyor. Çünkü kadın cinayetlerinin temelinde küreselleşme denilen faşizm yatıyor. Bugün yalnız ülkemizde değil tüm dünyada, küreselleşme adı altında yükselen faşizm, feodal- dinsel toplum yapılanmalarını kışkırtarak kadınların ezilmesine yol açıyor. Küreselleşme, özellikle geri kalmış İslam ülkelerindeki töreleri, dinsel kökenli gelenekleri, mezhepsel tarikat düzenlerini kukla yönetim sistemleriyle besleyerek erkeğin kadını ezmesine yol açıyor. Ekonomik nedenlerle de bunalan erkekler hınçlarını kadınlardan çıkarıyor. Batı’daki kadınlar da, toplumsal ve siyasal haklarını elde etmiş sayılsalar bile erkek baskısından ve ensestten kurtulamıyorlar. Oralarda da kadınlar internet porno pazarlarında aşk köleleri olarak sunuluyor, hizmet veriyor. Çocuklar da aynı kapsamda kullanılıyor. İslam ülkelerinde din ve gelenek yoluyla kadını köleleştiren zihniyet, özgür Batılı ülkelerde kadın ticareti, kadının da kendini pazarlaması olarak işbaşında. Peki; dünyayı avucuna alan emperyalizmin eliyle kuklaya döndürülen toplumumuzda kadın ya da kız çocukları bir mal gibi, bir koyun gibi alınıp satıldıkça, erkekler dünyasında saldırıya uğrayıp kurban gibi boğazlandıkça biz nasıl uygar olabileceğiz? Dahası böylesi bir ülkede ve böylesi bir dünyada 8 mart’ları “kutlamanın” anlamı ne? Açıkcası 8 mart’lar kadın cephesinde neyi değiştirdi bugüne dek? Dünya yine erkeklerin dünyası yani “This is a men’s men’s men’s world...”

Hiç yorum yok: