3 Mar 2013

İmam’dan Şaşmak!


Yazdığım yazılarda vurguladığım temel nokta ıskalanıyor bazen. Sunnilik eleştirilerimin temelinde, “İmam’ı Azam” hiç olmadı. Temel eleştiri noktam İmam’ı Azam’dan sapmadır.
Abbasi zilleti karşısında direnen, İmam Cafer Sadık ile birlikte mücadele eden İmam’ı Azam, Hanefi mezhebinin kurucusu olarak kabul edilir. Hatta O’na izafe edilen Fıkh’ı Ekber, ismen doğru bir tespit olmakla birlikte, talebeleri tarafından derlenmesi hasebiyle sorunludur.
İmam’ı Azam’ın sunniliği, bugün egemen sunnilikle uyuşmaz. Benim meselem, sunniliğin “İmam’ı Azam, Ebu Hanife” ekolüne, Aleviliğin de “İmam Cafer Sadık” ruhuna dönmesidir. Çünkü bu iki dünya, işte bu iki ismin birlikteliğinde bir olur.
İmam’ı Azam demişken, O’nun sözlerine kulak verelim;
Ancak ilmi bir ihtiyaçtan dolayı devlet başkanı ile yakın ilişki içinde ol. Onun yanında ateş içerisinde imiş gibi ol. Çünkü sultan kendisi için istediğini başka hiç kimse için istemez.
Devlet başkanı sana bir mesele arz ettiğinde, söylediklerini kabul edeceğine kani olmadıkça o meseleyi çözmeyi kabul etme!
Sultan sofrasına çöreklenip, işkembe-i kübrayı mest eyleyen ulema sınıfının bütün bu dalkavukluklarına isyan eden İmam’ı Azam, bu sözleriyle, erk ve iktidarın karakteristik bir özelliğini resmeder. Genel olarak “Hanefilik” bir iktidar mezhebi değildir. Muhalif bir mezheptir. Sunniliğin ana problemi, erk ve iktidar ile hesaplaşan “Hanefilikten koparak” Muaviye içtihadına göbek bağlamış olmasıdır.
Alevi ile Sunni arasındaki çatışma bu bağlamda “ezen-ezilen” formunda kendisini belirgin kılar. İmam’ı Azam’ın (Ebu Hanife) ibadet mekanlarıyla ilgili müspet bir içtihadı yoktur. Yani “orijinal sunnilik” bugün Başbakan’ın sözlerine karşı konumlanmıştır.
İktidar ile iç içe geçebilen tek mezhep “Muaviye sünnetidir.” Bu sinsi mezhep, İmam’ı Azam’ı katleden ruhun mezhebi iken, vefatı sonrası İmam’ı Azam’ın maskesini takarak, muhalifleri kendisine benzetmiştir.
Maalesef bugün, “okuma-yazma” problemi olan toplumumuz, kendisine çoğunlukla “sunni” derken, İmam Azam’ı doğru anlamış Hanefi fakihlerden Serahsi’nin El-Mebsud’unu okumadan “sunni” olabilmeyi başarmışlardır.
Mezhebin nedir?
—Ben Hanefiyim.
Nasıl oluyor peki?
Öyle ya, Hanefilik “namazda eli göbekte bağlamak” olarak bilindiğinden, bunu yapan herkes Hanefi olabiliyor. Halbuki “İmam’ı Azam” bundan çok daha fazlasıdır. Çok daha niteliklidir.
Bugün “herşeye körü körüne atılan akıl, İmam’ı Azam’ın duruşundan nasiplimidir?”
Çağdaşları İmam’ı eleştiri yağmuruna tutarken şuna temas ederlerdi;
Ebû Hanife hadiste zayıftır (İbn Sa’d, Tabakatü’l-Kübra, VI, 368); Re’yi ile sahih hadisleri reddeder (M. Zâhidü’l-Kevserî, Te’nib, 82 vd.); Onun nezdinde sahih olan hadis sayısı onyedi veya elli civarındadır (İbn Haldûn, Mukaddime, 388,)
Ebu Hanife “hadislerin büyük bir çoğunluğunun Emevi zorbalığını meşrulaştırma adına uydurulmuş olduğunu söylüyordu.” Ve talebesine yazdığı vasiyetinde şöyle söylüyordu:
Elinden geldiği kadar insanlara sevgi göster. Herkese selam ver, isterse aşağı kimseler olsun. Başkalarıyla bir mecliste toplanır, aranızda bazı meseleler münakaşa edilirse ve senin bildiğine muhalif bir şey söylenirse sen onlara muhalefet etme. şayet sana sorarlarsa onlara bildiğin gibi haber ver, sonra bu hususta şöyle şöyle başka kavil de vardır, delili de şudur, diyerek kendi bildiğini söyle, böylelikle seni dinlerler ve senin ilminden dereceni anlarlar.
Sana gelenlerin hepsine başka başka bilgiler ver, her biri senden bir şey öğrensin. Onlara kıymetli şeyler ver, ehemmiyetsiz şeylerle uğraşma. Onlarla arkadaş gibi ol, hatta şaka yollu latifeler yap. Zira dostluk ve samimiyet ilme devamı sağlar. Onlara yumuşak davran hoş muamele et. Onlardan hiçbirine can sıkıntısı ve bezginlik gösterme. Kendini onlardan biri imiş gibi tut. (Ebu Yusuf’a yazılan vasiyet)
“Sunnilikten bahsediyoruz da, ortaya sunni mi var?”
Allah, İmam’a rahmet eylesin.

Hiç yorum yok: