Ya birileri Başbakan Erdoğan’ı yanıltıyor ya da kendisi PKK konusunda oldukça bilgisiz gibi davranıyor!.. Üçüncü bir seçenek de var; herkes her şeyin farkında ama birileri acayip bir oyun oynuyor!.. Çünkü Başbakan, örgütün tarihçesini ve geçmişteki hareket tarzını biraz olsun bilseydi gazetelere, “PKK’lılar çeker gider, süreç başlar” diye tuhaf demeçler vermezdi!..
Erdoğan bu açıklamayı Arap Emirlikleri’nden dönüşte gazetecilere yapmış... Tam olarak demiş ki; “Türkiye’deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış demektir.”
Yani, PKK’lılar Türkiye’yi terkederse “açılım” sürecinde işler yoluna girermiş!..
Erdoğan, sınır ötesindeki Mahmur Kampı ile Kandil Dağı meselesini ise Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimle çözmeyi planladıklarını ancak tüm bunların PKK’nın çekilmesinden sonra başlayacağı koşulunu da öne sürmüş!..
Oradaki gazeteciler herhalde PKK konusunda bilgisiz olsalar ki, kimse çıkıp da, “İyi de, neye dayanarak, nasıl, niçin çekip gidecekler” diye sormamış... Anlaşılıyor ki, onlar da kendilerini takıyye sürecine bayağı terk etmişler!..
Okurlar, öyle Kadıköy’de oturup köy romanı yazan, dünyadan bihaber şaşkınlar gibi lafı hiç bir zaman evirip çevirmediğimi bilirler... Buradan defalarca çok net yazdım; “PKK’nın kan bataklığına çevirdiği Güneydoğu bir an önce huzura kavuşsun... Ülkenin farklı coğrafyalarındaki yurttaşlar birbirine öfke duymasın... Analar ağlamasın... Ülke terör girdabından çıksın... Ve özellikle de siyaset, terörden rant elde etmekten vazgeçsin...”
Bunların hepsi tamam da, PKK öyle “git” deyince gidecek, dur deyince duracak bir örgüt mü acaba?..
Örneğin, Erdoğan’ın danışmanları, PKK’nın şiddeti dayatan ve bu yöntemle “kazanım” elde etmeye çalışan bir örgüt olduğunu bilmiyorlar mı?.. Örgütün tek baskı gücü olarak silahı kullandığını unuttular mı?.. Devletin İmralı’yı çarşı yolu etmesinin tek nedeni, PKK’nın şiddeti dayatması değil mi?..
Terör meselesi öyle, oldu- bitti, çekti-gitti söylemlerle geçiştirilmiş olsaydı, “Avrupa Birliği’ne giden yol Diyarbakır’dan geçer” diyenler başarılı olurlardı!.. Hatta “Kürt realitesini tanıyoruz” diyen merkez sağın liderleri de meseleyi çoktaaan çözmüşlerdi!..
PKK meselesinin perde gerisiyle ilgili kaygılarımı burada defalarca yazdım; Siyaset bu konuda 28 yıldır havanda su dövüyor... Hele AKP liderinin “başkanlık” peşinde olduğu bir süreçte, şu “açılım” hikayesinin olası referandum uğruna, Kürt yurttaşların ağzına bir parmak bal çalmaktan ibaret olduğunu da yazdım...
Erdoğan istediği kadar “PKK’lılar çekip giderler, süreç başlar” desin... Yok böyle bir ortam... Çünkü PKK artık eski PKK değil!.. Devletin karşısında artık bir tane PKK da yok!.. Bu sorunun merkezinde Avrupa PKK’sı, Irak PKK’sı, Suriye PKK’sı ve İran PKK’sı da var... ABD, BDP, KCK, Öcalan vs. unsurların etkisi de unutulmamalı...
Söyler misiniz; tek dayanağı silah ve şiddet olan örgüt son günlerde hangi kazanıma ulaştı ki, elindeki kozu bir tarafa bırakıp çekip gitsin?.. Başbakan; PKK’ya ne taahhüt edildi ki, Öcalan’a ne verildi ki, konuyu “Teröristler giderse süreç başlar” noktasına kadar getirebildi?..
Ya hükümet milletten birşey gizliyor ya da birileri kamuoyunu bir çıkar uğruna düpedüz oyalıyor!.. Kokusu “Yeni Anayasa” gündeme geldiğinde ortaya çıkacaktır!..
Erdoğan bu açıklamayı Arap Emirlikleri’nden dönüşte gazetecilere yapmış... Tam olarak demiş ki; “Türkiye’deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış demektir.”
Yani, PKK’lılar Türkiye’yi terkederse “açılım” sürecinde işler yoluna girermiş!..
Erdoğan, sınır ötesindeki Mahmur Kampı ile Kandil Dağı meselesini ise Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimle çözmeyi planladıklarını ancak tüm bunların PKK’nın çekilmesinden sonra başlayacağı koşulunu da öne sürmüş!..
Oradaki gazeteciler herhalde PKK konusunda bilgisiz olsalar ki, kimse çıkıp da, “İyi de, neye dayanarak, nasıl, niçin çekip gidecekler” diye sormamış... Anlaşılıyor ki, onlar da kendilerini takıyye sürecine bayağı terk etmişler!..
Okurlar, öyle Kadıköy’de oturup köy romanı yazan, dünyadan bihaber şaşkınlar gibi lafı hiç bir zaman evirip çevirmediğimi bilirler... Buradan defalarca çok net yazdım; “PKK’nın kan bataklığına çevirdiği Güneydoğu bir an önce huzura kavuşsun... Ülkenin farklı coğrafyalarındaki yurttaşlar birbirine öfke duymasın... Analar ağlamasın... Ülke terör girdabından çıksın... Ve özellikle de siyaset, terörden rant elde etmekten vazgeçsin...”
Bunların hepsi tamam da, PKK öyle “git” deyince gidecek, dur deyince duracak bir örgüt mü acaba?..
Örneğin, Erdoğan’ın danışmanları, PKK’nın şiddeti dayatan ve bu yöntemle “kazanım” elde etmeye çalışan bir örgüt olduğunu bilmiyorlar mı?.. Örgütün tek baskı gücü olarak silahı kullandığını unuttular mı?.. Devletin İmralı’yı çarşı yolu etmesinin tek nedeni, PKK’nın şiddeti dayatması değil mi?..
Terör meselesi öyle, oldu- bitti, çekti-gitti söylemlerle geçiştirilmiş olsaydı, “Avrupa Birliği’ne giden yol Diyarbakır’dan geçer” diyenler başarılı olurlardı!.. Hatta “Kürt realitesini tanıyoruz” diyen merkez sağın liderleri de meseleyi çoktaaan çözmüşlerdi!..
PKK meselesinin perde gerisiyle ilgili kaygılarımı burada defalarca yazdım; Siyaset bu konuda 28 yıldır havanda su dövüyor... Hele AKP liderinin “başkanlık” peşinde olduğu bir süreçte, şu “açılım” hikayesinin olası referandum uğruna, Kürt yurttaşların ağzına bir parmak bal çalmaktan ibaret olduğunu da yazdım...
Erdoğan istediği kadar “PKK’lılar çekip giderler, süreç başlar” desin... Yok böyle bir ortam... Çünkü PKK artık eski PKK değil!.. Devletin karşısında artık bir tane PKK da yok!.. Bu sorunun merkezinde Avrupa PKK’sı, Irak PKK’sı, Suriye PKK’sı ve İran PKK’sı da var... ABD, BDP, KCK, Öcalan vs. unsurların etkisi de unutulmamalı...
Söyler misiniz; tek dayanağı silah ve şiddet olan örgüt son günlerde hangi kazanıma ulaştı ki, elindeki kozu bir tarafa bırakıp çekip gitsin?.. Başbakan; PKK’ya ne taahhüt edildi ki, Öcalan’a ne verildi ki, konuyu “Teröristler giderse süreç başlar” noktasına kadar getirebildi?..
Ya hükümet milletten birşey gizliyor ya da birileri kamuoyunu bir çıkar uğruna düpedüz oyalıyor!.. Kokusu “Yeni Anayasa” gündeme geldiğinde ortaya çıkacaktır!..
CHP’li Koç’un kuşkusu!..
CHP Samsun Milletvekili Haluk Koç’un yaptığı yazılı açıklama da, yukarıdaki saptamalarla örtüşüyor... Bakınız Koç, AKP-PKK-BDP arasında yürütülen gizemli trafik ve onun asıl hedefiyle ilgili neler söylemiş:
“Birileri gidiyor, birileri geliyor. Mektuplar yazılıyor, mektuplar teati ediliyor. Yani ne oluyor, ne bitiyor, ne konuşuluyor, ne ediyor, hiçbir bilgimiz yok.
Amaç kan duracak ise gerçekten Türkiye’nin birliği, dirliği, kardeşliği koruyacak bir süreç çalıştırılacak ise bundan hepimiz mutluluk duyacağız.
Ama bunu yaparken daha önce yaşadıklarımızı unutmamamız gerekiyor. Başbakan, niyet okumalarla, fal bakmalarla ancak bir değerlendirme yapılabilen bu süreci, daha önce benzerlerini kendi yakın dönem siyasi çıkarları için kullanmıştı. Bugün bu noktadaki kuşkularımız, soru işaretlerimiz tüm milletle beraber açıkça orta yerde duruyor. Eğer Başbakan, Cumhurbaşkanlığı ya da kayıtsız şartsız başkanlık gibi kafasında yatan o aslana eylemlerini hedef olarak koyuyor ise o zaman sorun çözmek midir bunun adı, yoksa başkanlık emeline ulaşmak için bir süreci yönetmek midir?”
“Birileri gidiyor, birileri geliyor. Mektuplar yazılıyor, mektuplar teati ediliyor. Yani ne oluyor, ne bitiyor, ne konuşuluyor, ne ediyor, hiçbir bilgimiz yok.
Amaç kan duracak ise gerçekten Türkiye’nin birliği, dirliği, kardeşliği koruyacak bir süreç çalıştırılacak ise bundan hepimiz mutluluk duyacağız.
Ama bunu yaparken daha önce yaşadıklarımızı unutmamamız gerekiyor. Başbakan, niyet okumalarla, fal bakmalarla ancak bir değerlendirme yapılabilen bu süreci, daha önce benzerlerini kendi yakın dönem siyasi çıkarları için kullanmıştı. Bugün bu noktadaki kuşkularımız, soru işaretlerimiz tüm milletle beraber açıkça orta yerde duruyor. Eğer Başbakan, Cumhurbaşkanlığı ya da kayıtsız şartsız başkanlık gibi kafasında yatan o aslana eylemlerini hedef olarak koyuyor ise o zaman sorun çözmek midir bunun adı, yoksa başkanlık emeline ulaşmak için bir süreci yönetmek midir?”
Et, tırnak ve damar!..
“Açılım”, “diyalog”, “barış” ve en sonunda da “analar ağlamasın” söylemi... İyi hoş; biz de “analar ağlamasın” diye yıllardır yazıyoruz... Yazıyoruz da, siyaset ne yapıyor peki?..
Dünyanın neresinde bir yandan “barış” diye çığlık atılır diğer yandan da öfke saçılabilir ki?..
BDP lideri Selahattin Demirtaş’ın Meclis grubundaki dünkü konuşması sürece uygun mudur sizce?.. O da “Türklük kavramı” ve ayaklar altına alınan milliyetçilik üzerinden taarruza geçmiş!.. Türkler ve Kürt yurttaşlarla ilgili demiş ki; “Biz etle tırnak falan değiliz. Biz iki eşit onurlu halk olacağız. Bu topraklarda yaşayan herkes onuru ile eşitçe yaşayacak.”
Yok Demirtaş yok... Bu ülkede yalnızca Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler, Lazlar değil... Bu ülkede, bu ulusu var eden her birey birbirine tel ve tırnak gibidir...
Bu Çanakkale’de, vatan için yatanlarda da aynıdır, Kurtuluş Savaşı cephelerinde sırt sırta ölenlerde de... Aynı et de aynı tırnak da; vatan uğruna aynı topraklara düşmüşken, bir atasözünü bile siyaset hırsına kurban etmek “çözüm” iddiasına hiç yakışmıyor...
Demirtaş, Diyarbakır’a gittiğinde Dağkapı’daki orduevi binasının üzerinde, Atatürk’ün kardeşliğe vurgu yapan o ünlü vecizesini lütfen dikkatle okusun... O vecize bırakın et ve tırnağı, damardan sözediyor... Bir kez daha anımsatalım ki; belki bir yandan “barış” bir yandan “savaş” diyenler bu ulusun bireylerinin kanlarına kadar nasıl içiçe olduğunu görüverirler:
“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.”
Dünyanın neresinde bir yandan “barış” diye çığlık atılır diğer yandan da öfke saçılabilir ki?..
BDP lideri Selahattin Demirtaş’ın Meclis grubundaki dünkü konuşması sürece uygun mudur sizce?.. O da “Türklük kavramı” ve ayaklar altına alınan milliyetçilik üzerinden taarruza geçmiş!.. Türkler ve Kürt yurttaşlarla ilgili demiş ki; “Biz etle tırnak falan değiliz. Biz iki eşit onurlu halk olacağız. Bu topraklarda yaşayan herkes onuru ile eşitçe yaşayacak.”
Yok Demirtaş yok... Bu ülkede yalnızca Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler, Lazlar değil... Bu ülkede, bu ulusu var eden her birey birbirine tel ve tırnak gibidir...
Bu Çanakkale’de, vatan için yatanlarda da aynıdır, Kurtuluş Savaşı cephelerinde sırt sırta ölenlerde de... Aynı et de aynı tırnak da; vatan uğruna aynı topraklara düşmüşken, bir atasözünü bile siyaset hırsına kurban etmek “çözüm” iddiasına hiç yakışmıyor...
Demirtaş, Diyarbakır’a gittiğinde Dağkapı’daki orduevi binasının üzerinde, Atatürk’ün kardeşliğe vurgu yapan o ünlü vecizesini lütfen dikkatle okusun... O vecize bırakın et ve tırnağı, damardan sözediyor... Bir kez daha anımsatalım ki; belki bir yandan “barış” bir yandan “savaş” diyenler bu ulusun bireylerinin kanlarına kadar nasıl içiçe olduğunu görüverirler:
“Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder