14 Mar 2013

Türkiye’nin paylaşılması


Bugün yaşadığımız olayların altında hem batı Avrupa’nın hem de ABD’nin genişleme projesinin yattığını geçmişi biraz izleyenler kolaylıkla göreceklerdir.
Almanya Doğu’ya doğru genişlerken İngiltere’nin buna izin vermeyeceği Ortadoğu petrolünü Almanlara bırakmayacağı belliydi. İngiltere büyük bir tehlike olarak gördüğü bu durumu Lord Curzon ağzından şöyle söylemiştir:
“Basra Körfezi’ne başka bir devletin yerleşmesine izin veren herhangi bir İngiliz bakanına vatan haini demekte tereddüt etmem.”
Chester projesi
İngiliz ve Alman emperyalizminin Ortadoğu’daki petrol çatışması orada kalmadı. Dünya bir yandan savaşa hazırlanırken Türkiye’nin sırtından pazarlıklara başlanıyordu. Almanya-Fransa 1913 yılında Almanya ve İngiltere 15 Haziran 1914’te Türkiye’yi paylaşmak için anlaştılar. Almanya Dışişleri Bakanı Jagow İngilizlere: “Türkiye’nin Asya’daki topraklarının parçalanmasını” teklif ediyordu ve bunun sonunda Türkiye Almanya’nın yanında savaşa giriyordu. Tüm bu olanlardan bilgisi yokmuş gibi, Almanların emperyalist çıkarlarına hizmet edecek Türk parasıyla kurulmuş bir projeyi kabule zorlanmıştı. Bu arada Türkiye’nin bölünmesi planlarının Amerikan emperyalist girişimcilerin ilgisini çektiği de görüldü. İşte o projenin adı aslında tam bir sömürge örneği olan Chester projesidir.
Ne yazık ki 1922 yılında Ankara bu imtiyazı “Osmanlı- Amerikan Kalkınma şirketi” ismiyle Chester ve Kennedy’ye tanıyacaktır. TBMM’de ümitler uyandıran Chester projesi Anadolu’nun doğu ve kuzeydoğu vilayetlerini demiryolları ile donatacaktı. İşin garibi Irak petrol hisselerinin İngiliz, Fransız ve Alman sermayesi tarafından paylaşıldığı anda ortaya çıkan bu proje, geleceğin bağımsız Ermenistanı’nı hazırlayacak bir projeydi de. O nedenle Dr. Pastırmacıyan, Noradongiyan, Nazır Hallaçyan efendiler devreye girdiler fakat reklamı yapılan proje birinci Dünya Savaşı’nın patlamasıyla ortada kaldı.
2013’de aynı oyun
İşte Lozan Müzakeresi sırasında bu proje; bereket başka gruplara satıldı ve unutulup gitti. Bunu anlatmamızın nedeni Türkiye’de oynanan oyunların 2013 yılında bu kez adına “Anaların gözyaşı dinecek” vaadiyle halka yutturulmaya çalışılması. Başbakan’ın dilinde “Barış projesi.” 70’li yıllarda küçük çetenin reisi olan Apo’yla, şimdi Türk Devleti’yle müzakereye oturan Apo aynı Apo’dur. Hem de düşmanın muzaffer komutanı edasıyla! Bu TSK ve Devlet için ne büyük ayıptır. 35 bin insanın kanı yerde kalırken, APO muteber adam olarak koşullar önermekte, Avrupa’ya, Kandil’e mesajlar göndermekte. Onurlu bir Devlet Başkanı gibi... O söylüyor iktidar yeni anayasayı düzenlemek için fellik, fellik halkı inandırmak için dolanıyor. Benim bir yurttaş olara içim yanıyor. Koca Türk Ulusu ne yapıyor bilmem?
ABD PKK’yı besledi, büyüttü
4 Şubat 2003 günü Deniz Baykal CHP grubunda ABD’nin Irak’a yönelik savaş projesiyle ilgili şöyle diyordu:
“Irak’ta askeri müdahalenin siyasi ve ahlaki meşruiyeti de kesinlikle söz konusu değildir. Füzelerle savaşı kazanırsınız ama füzeler üzerine oturamazsınız.”
Anımsayacaksınız o sırada; savaş rüzgarları kapımızın önünde esmekteydi. BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkmamış olmasına rağmen Amerikan askerleri bir müdahaleye hazırlanıyordu. Kuzey Irak Parlamentosu 23 Şubat 2003’te aldığı kararla hiçbir askeri gücün topraklarına girmesine izin vermeyeceğini açıklamıştı. Burada sözü edilen elbette Türk askeriydi. Arkasından 1 Mart tezkeresi geldi. ABD konuşlanmak istediği topraklara, Türkiye aracılığıyla ve Amerikan postalı değdirmeden, Akdeniz’deki gemileriyle çekti gitti. 1 Mart tezkeresi Amerikalılarla Türkler arasında yapılan görüşmeleri ve varılan mutabakatı anlamsız hale getirmişti. ABD savaşın başından itibaren Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle işbirliği yaptı. PKK’ya destek verdi, büyüttü besledi. Sıfır terörlü Türkiye’ye yeniden terörü musallat etti.
Şimdi Türkiye’yi parçalayarak, bölmek isteyen ABD, onun bağımlısı NATO ve AB ortaklaşa 1 Mart tezkeresinin intikamını alıyorlar. Önce Lozan’ı hiçe saydılar ve antlaşma metninde varolan “Kuzey ırakta özerk ve egemen bir devlet kurulamaz” önemli koşulunu ihlal ettiler. Bir zamanlar Türk pasaportu almak için Türk hükümetlerine boyun eğen Barzani isimli aşiret başı şimdi Kuzey Irak Özel Bölgesi Başkanı. Önce Arap Baharı’yla Ortadoğu’ya kan ve ölüm girdi. Hükümetler devrildi. Sonra Suriye’ye saldırmamızı istediler, oysa Suriye’nin arkasında Rusya, Çin ve İran bulunuyordu. ABD Suriye’nin çetin ceviz olduğunu anlayarak geri adım attı ve intikam sürecini Türk Devleti’nin itibarıyla oynayarak sürdürmeye devam etti. Ediyor.
İşte şu sıralar, 2000 yıllık Türk Devleti’nin ve 89 yıllık Cumhuriyet’in masasında muzaffer bir kumandan edasıyla öneriler sunan, ödünler isteyen 35 bin kişinin ölümünden sorumlu bir çete reisini, Meclis’teki uzantılarını izliyoruz. Başbakan’ın parlamenter sistem yerine federatif bir sistem kurma, kendisinin de her sözü kanun yerine geçen bir padişah- başkan olma hevesinin görüntülerini izliyoruz.
Son Güncelleme: Çarşamba, 27 Şubat 2013 22:20

Hiç yorum yok: