Yol ver de ezsinler Taksimi…
Yol ver de ezsinler hadi, bu ülkenin çocukları, bu ülkenin
çocuklarını.
Sırt çantasında kitapları, mendili ve limonundan başla
sermayesi olmayan çocuklarımızı. Temiz yüzlü, temiz bakan, temiz solumak
isteyen çocukları, iktidarına secde etmedikleri için ez.
Hüseyni de ezmişlerdi hatırlarsan. Peygamberin oğlunu. Peygamberin
oğlu derlerdi ona. Sadece zalim sultana biat etmediği için, “sana değil Allah’a
boyun eğerim” dediği için, yavrusunun gözleri önünde parçalandı.
Parçalayanlardan biri haykırdı, “haydi, çabuk olun namaz vakti geçiyor, bir an
önce kafasını kesin ki namaza yetişelim”. Peygamber evladının kanları üzerinde
namaz.
Sonra bir gelenek oldu Kerbela. Bir korku oldu zalim
sultanlar için.
Ebu Zer de zalimlere karşı hakkı haykırırdı ya! Onu
katlettiklerinde, dönemin iktidar yanlıları dahi atlarından inip ağladılar.
Ağlamaları ebu Zer için değildi, kendi yenilmişliklerineydi elbette.
Sana hoş gelsin diye bağırıyorlar “yol ver” diye. Namaz
vaktini kaçırmadan gidip ezelim diyorlar. Sen de dinliyorsun… Ve susuyorsun…
Tam bir buçuk dakika sustun. Ve hiçbir şey demeden konuşmana devam ettin.
Sadece bu bile günah olarak sana yeter.
Daha önce de demiştim, tarihe adın bölen diye geçecek.
Böldün. Dün Yezide yaranmak için Hüseyni katledenler, bu gün sana yaranmak için
“yol ver “diyorlar.
Mertlik, zavallı üniversite çocuklarına, yazarlara korku
salmak değildir. Sana itaat etmeyen iş adamlarına hayatı dar etmek değildir.
Mertlik hasma karşıdır. Hasımlarınsa senden emin maalesef.
Çuval geçirdiler askerinin başına dikilmedin, gemin basıldı özür yeter dedin,
uçağını düşürdüler pilotların şehit oldu yutkundun, ama silahsız ve saf
yürekleri dışında hiçbir dayanakları olmayan kendi çocuklarına dikiliyorsun.
“dik dur eğilme” diyor taraftarların. Evet, sen kendi evlatlarına, kendi iş
adamlarına, kendi yazarlarına karşı hep dik durdun, hiç ama hiç eğilmedin, hep
çok cesur oldun. Mazluma izzetli, zalime karşı hep hoş görülü oldun. Başka hiç
kimseye dikilemediğinden, elinde kemanıyla senin yaptıklarına “hu” demeyen
yirmi yaşında, belki sevgilinin dudaklarındaki tuzu bile tadamamış yürekli
gençlere karşı dik duruyor ve hiç geri adım atmıyorsun. Ne de cesursun öyle.
Gidip bağdaş kuraydın ya yanlarında, dertlerini dinleyeydin,
onlar öfkeyle konuşsalar bile sen su dökeydin yüreklerine, ölür müydün?
“Seçimde gelin”, diyorsun ya!
Tabi, seçim senin çöplüğün. Her seçimi kazandın. Bu sistem
değişmez ise her seçimi de kazanacaksın. O yüzden seçim istiyorsun.
İktidar için her şeyi göze almış görünüyorsun. Ülkende kan
gövdeyi götürse sen gene dış güçler diyeceksin. Kimse bul çıkar şu dış güçleri
o zaman. 10 koca yıldır iktidardasın, öyle adil yönet ki ülkeyi, ajanlar
kimseyi sokağa dökecek malzeme bulamasınlar. On koca yılda ne yaptın seni
sevmeyenleri kazanmak adına? Tüm halk seni sevmek zorunda mı? Tüm millet hava
alanında seni karşılamak zorunda mı? Her yaptığında bir hikmet vardır deyu
itaat mi etmeli cümle âlem? Hatasız mısın? Masum musun? Kendini hangi makamda
görüyorsun? Yalakaların nasıl bir gaz vermişlerse sana, sanırım kendini Mesih
falan sanıyorsun.
“Başbakanına küfredenler” diye küplere biniyorsun. İmanın
hakkı için söyle, sen daha önce hiçbir başbakana küfür etmedin mi? Allah rızası
için söyle, senin gibi bir amatör futbolcunun başbakan olacağı bir ülke kuran
Atatürk’e küfredildiği zaman aynı öfkeyi duydun mu? Hangi lidere küfür
etmemiştir ki çaresizler? Neden bu kadar tahammülsüzsün?
Bu ne kibirdir?
Bu ne gururdur?
Bu ne kindir?
Peygamber, amcasının ciğerini yiyen vahşiyi affetti. Hind’i
ve kocasını affetti. Bu ülkede sana muhalif olanlar ne yaptılar? Hala savaş
yıllarının çaresizlikleri içindeki uygulamaları anlatarak acıları taze tutmaya
çalışıyorsun. Sulh olmayacak mı bu ülkede? Sen iktidarda kalasın diye her an
patlamaya hazır bir bomba ile mi yaşamak zorundayız. Bu tavır da mı gündem
belirlemek için?
Pekâlâ, ülkenin yarısını Tayyipçi, yarısını da Anti-Tayyipçi
yapmayı başardın. Şimdi ne olacak?
Yol ver gitsinler…
Yol ver gelsinler…
Allah ve onu sevenler ve onun sevdikleri şahit olsun ki o
çocuklar, zulmüne güçle karşılık vermeyecek. Ama Hüseyin gibi
katledileceklerini bilseler de haktan ve onun savunuculuğundan
vazgeçmeyecekler. Belediye başkanın, bakanların hatta valin bile insafa geldi.
O çocukların yağmacı olmadıklarını takdir etti. Vicdanları onları süpürmeye el
vermedi. Ama sen hala topladığın zavallı erzak mahkûmlarına ve belediyenin
asgari ücretle köleliğe mahkûm ettiği insanlara, sıkılmadan Taksim feryatlarını
şeytani bir komplo gibi göstermeye çalışıyorsun.
Bunların arasında provokatörler mi var? Polisine emir ver
bulsunlar.
Aralarında ajanlar mı var? O ajanlar sınırlarımızdan geçip
oraya kadar nasıl gelmişler diye sor sır küpüne.
Sende biliyorsun ki o çocuklar yağmaya gitmediler oraya. Sen
de biliyorsun ki camide bira içmediler.
Şurada daha kaç yıl ömrün kaldı? Yarın ruz-i mahşerde bir
tek masum çocuğun hesabını veremezsin. Bir gemide 99 tane cani olsa, bir tek
mazlum olsa, o gemiyi batıramazsın, der sana dinin. Soruyorum taksimde kaç
masum var. Ankara’da, Adana’da, İzmir’de, Rize’de kaç masum vardı?
Allah’a olan inancını örtmediyse hala iktidar hırsın, bir an
dur ve kendini hesaba çek.
Bir kez de kendi evlatlarına yenil.
Bir kez de onlara karşı geri adım at.
Her serçesine, her çakılına, her bir insanına kurban olunası
bu Ülkeyi, bölüyor her nefesin.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder