1 Eyl 2013

4x4’lük Alevi’ye Hz. Ali’den sözler!

Herkesle bir ve eşit olduğun şeylerde kendi payını artırmaya çalışma; herkesin gözettiği şeylerde gaflete düşme; çünkü sen, başkalarına da örneksin. Az bir zaman sonra işleri örten perdeler açılır, mazlumun hakkı da senden alınır. (Nehc’ül Belağa, 1981, s. 382)
Mazlumun zalimden öc alacağı gün, zalimin mazluma zulmettiği günden daha çetindir. (age, s. 439)
Tamah seni kul etmesin, Allah seni hür yarattı! (age, s. 439)
Kendi ayıbını gören, başkalarının ayıbıyla oyalanmaz; isyan kılıcını kınından sıyıran, onunla öldürülür. Kim bütün gücüyle bir işe sarılırsa helak olur gider. Kim, kendisini zarar ve tehlike denizine atarsa gark olur, batar. Kötü bellenen şeylere sarılan, kötülükle kınanır. Kimin sözü çoğalırsa yanlışı da çoğalır. Kim faz’a yanılırsa utancı azalır, utancı azalanın çekinmesi de azalır; çekinmesi azalanın gönlü ölür, gönlü ölen kişi ateşe girer. Kim halkın ayıplarını görür, onları kınar fakat kendisi de o işleri yaparsa, ahmağın ta kendisidir. Kanaat tükenmez maldır. Ölümü fazlaca anan, dünyanın az nimetine de razı olur. Sözünü, amelinden bilen kişinin sözü azalır; o ancak gereken sözü söyler. (age, s. 429)
Ayıbın en büyüğü, ona benzer bir ayıp sende varken, başkasını ayıplamandır. (age, s. 429)
Amelsiz ahireti dileyenlerden, olmayacak ümitler besleyip tevbe etmeyi isteyenlerden olma... Hani kişi vardır, zahitlerin sözlerini söyler ama, dünyaya rağbet edenlerin işlerini yapar! Dünya’nın malından mülkünden verilse doymaz; verilmese kanmaz! Verilenin şükründen aciz olur; verilmeyenin fazlasını ister durur. Halkı kötülükten men eder; fakat kendisi kötülükten kaçınmaz; emreder, kendisi uymaz. Temiz kişileri sever, yaptıklarını yapmaz. Suçluları sevmez, oysaki onlardan biridir o. Günahlarının çokluğundan ölümden çekinir, ürker; ölümden kendisini ürküten şeyi yapmakta ısrar eder. Hastalanırsa nedamete düşer; iyileşirse nedameti unutur gider. Afiyet buldu, nimet elde etti mi mağrur olur; belaya uğradı mı ümidini keser, perişanlığa sataşır. Belaya düşerse aciz olur, duaya koyulur; ferahlığa erişirse kendine güvenir, aczini unutur, zannına uyar, aldanır; gerçek bildiğine kanmaz, kalakalır. Kendi suçundan az suç işleyenin akıbetinden korkar; kendisine ise yaptığı iyilikten fazlasını ister, umar! Kimseye ihtiyacı olmazsa böbürlenir, fitnelere kapılır; ihtiyaca düşünce ümit keser, yayılır. Kulluk ederse gevşek davranır; isteğe, özleme kapılırsa isyanı öne alır, peşinden gider; tevbeyi geriye atar; bir mihnete uğrarsa da dinin hükümlerinden dışarı çıkar. Başkalarına ibretler gösterir; örnekler getirir, kendisi ibret almaz.Öğüt verir de kendisi öğüt tutmaz. Geçici nimeti elde etmekte çok çalışkandır; kalacak nimetleri elde etmekte ise tembel. Suçu, hakikate karşı isyanı “ganimet sayar,” ganimeti ziyan sayar. Ölümden korkar, ama fırsatı yitirir gider. Başkasının az suçunu, kendi yaptıklarına nispetle çok görür. Başkasının “az gördüğü ibadeti” kendi kulluğuna nispetle az görür. İnsanları kınar durur. Kendisine ise dalkavuklukta bulunur. Zenginlerle oyuna dalmak, onca yoksullarla Allah’ı anmaktan daha sevimlidir ona. Kendince başkaları aleyhine hükmeder; başkalarının iyiliğine bakıp, kendi kötülüğünü görerek kendini mahkûm etmez. Başkalarını doğru yola sevk etmeye uğraşır; nefsiniyse azgınlığa atmaya çalışır. Ona itaat edilir, o ise hakikate isyan eder. Ona vefa edilir, o ise vefa etmez. Allah için Allah yolunda korkmaz da, halktan korkar, çekinir; fakat hakla muamelede Allah’tan korkmaz, korku nedir, aklına bile getirmez.. (age, s. 425)
Son Güncelleme: Cumartesi, 03 Ağustos 2013 21:58

Hiç yorum yok: