29 Eyl 2013

Türkiye ekonomisinin rekabet gücü

Rekabetin (yarışma) iktisadî öznesi, birey, şirket-kurum, sektör veya ulusal ekonomidir. Bu öznenin rekabet gücü, sürdürülebilir yaşamın sosyal-iktisadî-ekolojik yani üç boyutlu toplam varlık değeri ve bu varlıkların verimli kullanılıp kullanılmadığı ile ilgilidir. Bu varlık değerlerinin ve bunların verimliliğinin ölçülmesinde benimsenen amaç denklemi olsun, bu amaca yönelik araçlar olsun kesinlikle düşünbilimsel (ideolojik) nitelik taşır. Rekabetçilikte amaç genelde üç boyutlu sürdürülebilir yaşam kavramı içinde gönenç (refah) olarak tanımlanabilir. Salt insan gönenci değil, yaşamdaki tüm ekodöngüler için! Ulusların rekabet gücünü ölçmek için kullanılan çok sayıda endeks geliştirilmiştir. Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yayınlanan Küresel Rekabet Endeksi (GCI) de bu anlamda kapitalist bir ölçümleme tasarımıdır. Ancak yine de sözde İslamcı özde piyasacı bir iktidarın başarımını (performansını) görmemiz için bakmak yararlı olabilir. Kaldı ki, bu endeksten yararlanacağımız başka bir husus daha var: bütünsel bakış açısı. Bu bakış açısına 'sürdürülebilirlik' denmekte ve yukarıda söz ettiğimiz üç boyutu kapsamaktadır. Nitekim, WEF tarafından yayınlanan Küresel Rekabet Raporu (GCR) 2013-2014'ün ana başlığı da Sürdürülebilir Büyüme, Ulusların Sürdürülebilir Rekabet Gücünün Değerlendirilmesi olarak benimsenmiş. GCI kapsamında 12 bileşen başlığında ele alınan değişkenlere 1-7 ile arasında puanlar verilir.
İsviçre, Singapur, Finlandiya
Çalışma hem ilgili kurumsal verilere, hem de anketlere dayandırılmaktadır. Bu 12 bileşen şöyledir: Temel gereklilikler alt indeksi (1. Kurumsal yapı, 2. Alt yapı, 3. Makrœkonomik istikrar, 4. Sağlık ve ilköğretim bileşenleri), verimlilik alt indeksi (5. Yüksek öğretim ve eğitim, 6. Ürün piyasalarının etkenliği, 7. Emek piyasalarının etkenliği, 8. Malî piyasaların gelişmişliği, 9. Teknolojik okuryazarlık, 10. Pazar büyüklüğü bileşenleri), yenileşim (innovasyon) ve gelişmişlik indeksi (11. İş dünyasının gelişmişliği, 12. Yenileşim bileşenleri). Bu bileşenlerin arasındaki ilişkiler de bir ağ gibidir. 5. bileşenle 12. bileşen arasındaki ilişki gibi.
Sonuçlara göre, 148 ülke içinde ilk üç İsviçre, Singapur ve Finlandiya. Sam emmi (ABD) beşinci yahu. BRICS ülkelerine bakalım: Brezilya(56), Rusya (64), Hindistan (60), Çin (30), Güney Afrika (53).
Türkiye 44'üncü sırada!
Türkiye geçen yıla göre bir sıra düşmüş ve 44'üncü sırada. Hani biz G20'deydik? Ne diyordu Ajda Pekkan şarkısında: Palavra, palavra, palavra...Bakınca bileşenlere görüyoruz ki, en iyi bileşen '10. Pazar büyüklüğü'. Ulusal sıralamada 16.lığa fırlıyoruz. Eee çok doğal, çünkü 'onlar ortak biz pazar'. Danışma kurulu üyesi olduğum 68'liler Birliği Vakfı üyelerinin kulakları çınlasın! Ucuz-kayıtdışı-sendikasız işgücüyle rekabet gibi sapkınlıkların bir türlü önünün alınamadığı ülkemizde buna rağmen '7. Emek piyasalarının etkenliği' bileşeninde en kötü durumdayız, 130'uncu olarak! Diğer bileşenlerde de düşen düşene. Sırayla geçen yılki ve bu yılki sıralama derecemiz ile bakalım: Ürün piyasalarının etkenliğinde 38'incilikten 43'e; makroekonomik ortamda 55'cilikten 76'ya; malî piyasaların gelişmişliğinde 44'üncülükten 51'inciliğe düşmüşüz. Nasıldı türkü: Bir of çeksem, karşıki dağlar yıkılır, yıkılır aman, aman. Hani insan işte usuna geliveriyor: Ulusu bu duruma getiren iktisadî anlayışın yıkılması için de şu türküyü çığırmalıyız: N.Hikmet - Z.Livaneli'den Of, Sürmene, Araklı / Biz geldik Trabzon'a / Bin kaptan kurban olsun Kurtuluş Savaşı'na..
Geçen haftaki yazımızda ulusların rekabet gücünü ölçmek için kullanılan endekslerden biri olan ve Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yayınlanan Küresel Rekabet Endeksi (GCI) ile ilgili Sürdürülebilir Büyüme, Ulusların Sürdürülebilir Rekabet Gücünün Değerlendirilmesi başlığıyla yayınlanan Küresel Rekabet Raporu (GCR) 2013-2014'e bakmaya başlamıştık. Rapordaki 12 ana değişkene göz atmış ve ülkemizin (148 ülke içinde 7 üzerinden 4.5 puanla 44'üncülük) durumuna genel olarak bakmıştık.
Bu hafta da bu 12 bileşenin alt değişkenleri (toplam 112 adet) ile ilgili derece sıralamalarına gireceğiz, yazımızın sınırları içinde.
Türkiye'de iş yapmanın en sorunlu alanları olarak gözüken hususlar olarak raporda belirtilen konular sırasıyla şöyle:
Vergi oranları / Yetersiz eğitilmiş işgücü / Etkin olmayan devlet bürokrasisi / Akçal kaynaklara ulaşabilme / Vergi düzenlemeleri / Alt yapı yetersizliği / İşgücüne ait yasal düzenlemeler / Döviz ile ilgili (kambiyo) yasal düzenlemeler / Yetersiz yenileşim sığası (innovasyon kapasitesi) / İşgücü yönetiminde aktörel (etik) yetersizlik / Yolsuzluk / Paradaki değer şişikliği (enflasyon) / Siyasal istikrarsızlık / Hükümet istikrarsızlığı ve darbeler / Kamu sağlığı yetersizliği / Suç ve hırsızlık.
Uzun sözün kısası, hükümet yönetimi mafiş; eğitim ve sağlık da mafiş, alt yapı da mafiş, ahlâk çökmüş. Yeni ürün yapmak yerine elin markasının çakmasını yapıyoruz. Daha ne olsun bre, ört ki ölem!
Altyapı sorunları
Ülkemize ait alt değişkenlerin derece sıralamalarına, genel derecemiz olan 44'üncülükle kıyaslayarak bakalım:
Kurumsal yapının alt değişkenlerindeki düşüşlere bakın: Fikrî mülkiyet haklarının korunmasında 74'e; yargısal bağımsızlıkta 85'e; terörizmin iş dünyasına maliyetlerinde 129'a; örgütlü suçlarda 94'e; polis hizmetlerinin güvenilirliğinde 80'e; şirket yönetim kurullarının veriminde 92'ye...Nasıldı türkü: Korkirem, korkirem...
Altyapının alt değişkenlerindeki düşüş de şöyle: Elektrik arzındaki kalitede 77'ye; sabit telekomda 66'ya ve devingen (mobil) telekomda 105'e; liman hizmetlerindeki alt yapıda 63'e...Altımızı tutamaz olmuşuz yani! Makrœkonomik istikrarın alt değişkenlerinin hepsinde düşüş var: Devlet bütçe açığının katışıklı yurtiçi hasılaya oranında 49'a; katışıklı (brüt) ulusal tasarrufların katışıklı yurtiçi hasılaya oranında 99'a; enflasyonda 125'e; kamu borçlarının katışıklı yurtiçi hasılaya oranında 57'e; ülke kredi derecelemesinde 62'ye. Cep delik, cepken delik, kevgir misin be kardeşlik demiş şairimiz Orhan Veli.
Sadaka ekonomisine zemin
Sağlık ve ilköğretime ait alt değişkenlerdeki düşüşlere bakalım: Sıtma olaylarında 74'e ve bunun iş dünyasına etkisinde 75'e; verem olaylarında 53'e; bebek ölümlerinde 63'e; yaşam süresi beklentisinde 69'a; ilk öğretim niteliğinde 92'ye...Tam Nazım'lık vallahi, ne diyordu: Hoş geldin bebek yaşama sırası sende, senin yolunu gözlüyor.....
Yüksek öğretim ve eğitimde düşüşler de sıkı hani: ilköğretim sonrası eğitime kayıt olmada 89'a; eğitsel dizgedeki nitelik 91'e; matematik ve bilimsel eğitimde nitelikte 101'e; yönetim okullarında 101'e; okullarda internete ulaşımda 63'e; araştırma ve işbaşı eğitimde 70'e; kadro eğitiminde 65'e...Bu yetersiz eğitimle Kunta Kinte ve Köle Isaura'lar ürer ve çoğalır, sadaka ekonomisi için harika bir zemin!
İçiniz karardıysa, konuyu haftaya kapatalım. Yazıyı da keyifli bitirelim.
Ezginin Günlüğü'nden Nadir Göktürk şöyle yazmış Aşk Bitti adlı parçasında: Aşk hiç biter mi? Hiç birşey olmamış gibi boşlukta kaybolup gider mi?
Ya umut ?

Hiç yorum yok: