 AYDINLANMA Emre Kongar
Son günlerde laiklik tartışmaları neden acaba yeniden alevlendi? Neden eskiden kendileri için“demokrasi” isteyen siyasal İslamcılar, şimdi demokrasiye (ve tabii onun önkoşulu olan laikliğe) “tahammül ediyoruz” aşamasına geldi? Bu sorunun yanıtı galiba çok basit: Yeterince güçlendiklerini düşünüyorlar da ondan! Artık demokrasi onlar için güçlenme aracı değil, tam tersine totaliter ideolojilerini dayatmanın önünde bir engel! Nitekim “tahammül etme” söyleminin arkasında, “şartların müsait olmadığı”gerekçesi açıkça söyleniyor. Peki “şartlar müsait olunca” ne olacak? Demokrasiye “Paydos” mu denilecek? *** Ayrıca “tahammül etme” davranışı niçin sadece tek bir gruba ait olsun? Ya o gruba “tahammül etmek”durumunda olanlar? *** Aslında demokrasinin hak ve özgürlüklerinden yararlanarak güçlenmek isteyen totaliter ideoloji sahiplerinin çıkmazı ve açmazıdır bu: Demokrasiyi, laikliği, hukuk devletini sadece kendi hakları, kendileri için isterler. Biraz güçlendikten sonra da artık ne demokrasi, ne laiklik ne de hukuk devleti umurlarında olur. Oysa bu tutum ve davranış bir kısırdöngüdür: Hiçbir sorunu çözmediği gibi hiçbir gruba, hiçbir topluma da mutluluk getirmez… Sadece kin ve nefreti körükler! Ne zulmü ortadan kaldırır ne mazlumiyeti… Sadece zalimlerle mazlumların yer değiştirmesine yol açar! *** Bu konudaki çelişkileri Ahmet Hakan iyi yakalamış… Bakın Hürriyet Pazar Gazetesi’ndeki yazısında “Tahammüle Reddiye” başlığı altında neler diyor: “Bir zamanlar ‘Bir arada barış içinde yaşamak’ nutukları atan dindar öncüler, şimdi ‘tahammül’ nutukları atıyorlar. Keşke zayıf oldukları günlerde de, ‘Biz kendi dışımızdakilere ancak tahammül ederiz, ona göre’ demiş olsalardı. Hiç olmazsa dürüst davranmış olurlardı. Ama demediler. Güç ellerine geçince dillerinin altındaki baklayı çıkardılar. Şimdi, ‘Biz ancak tahammül edenlerden olabiliriz’ diyorlar… …Bu zamana kadar hep ‘hoşgörü dini’olarak anlattıkları dini, artık bir‘tahammül dini’ haline getireceklermiş. Farklıdan nefret edecekler, farklıyı beğenmeyecekler, farklıyla bir arada yaşamak istemeyecekler ama el mecbur katlanacaklarmış. Ta ki farklıyla bir arada yaşama mecburiyeti ortadan kalkana kadar...” Ahmet Hakan daha sonra, tahammül etmenin karşılıklı olduğunu belirtiyor ve farklı grupların birbirine kin ve nefret duyarak tahammül etmesinin arkasında yatan tehlikeye işaret ediyor: “Şartların olgunlaştığını düşünen, tahammül mülkünü yıkmaya hazır olacak.” *** Sevgili okurlarım, demokrasinin ve onun önkoşulu olan laikliğin gereği birbirine tahammül etmek de değil, hoşgörü göstermek de değildir… Demokrasinin, laikliğin anlamı, herkesin birbirinin dinine, imanına, inancına, inançsızlığına, yaşam biçimine, kendisine istediği saygıyı göstermesi ve devletin de bunu hukuk aracılığıyla korumasıdır. *** Demokrasinin gereği, hoşgörü ya da tahammül değil, anayasayla ve yasalarla da desteklenen saygıdır, saygı… Kendine istediğin saygı! |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder