Türk dış politikasını kim yönetiyorsa, kim terörü bu ulusun başından söküp atmayı istiyorsa, kimler PKK’nın başını koruyor ve kolluyorsa aşağıdaki satırları okumalıdırlar. Eğer gerçek değilse yalanlasınlar.
Okumalıdırlar ki karıştırılan kafalar aydınlansın. Terör sorunu ile Kürt sorununu birbirine karıştırarak Silahlar susacak, analar ağlamayacak diyenlere inanılmaması gerektiği, İmralı’yla müzakerenin ciddi bir devlette kıymeti harbiyesinin olmadığı yurttaşların kafalarında berraklaşsın. Bu ülkede Kürt sorunu değil, terörü rant aracı haline getirenler vardır. Neden, bu vatanın kurtarılması için kan ve ter döken yurttaşlar, 2002’den bu yana kendi çocuklarını ateşe süren bir terör örgütüne sahip çıkıyor? Dahası onun Meclis’teki uzantıları tarihi CHP içinde bile barınıyor, siyaset ve oy için parmak kaldırıp oy veriyor? Neden, örgütlü teröre karşı savaş veren subaylar ve komutanlar hapse atılırken, iktidar müzakere masasında bebek katillerini devlet konukevinde ağırlar gibi ağırlıyor? Terörün başını sorguya çeken Albay Atilla Uğur’dan emekli albay, şimdi Silivri’de tutuklu, hem terörü hem terörün kaynaklarını öğrenelim.
Hasan Atilla Uğur, Abdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım? isimli kitabında şöyle yazmakta:
Öcalan anlatıyor
Suriye: Hafız Esad’ın kardeşi Cemil Esad’la bizzat görüşüyordum. Suriye’de kamplar açtık. Suriye Devleti örgütlenmemize izin vermişti. Maddi gelir elde etmemize engel olmuyorlardı. Sınır geçişlerinde kolaylık sağlıyorlardı. Suriye’de yıllık 1 milyon dolardan fazla gelir elde ediyorduk. Zaman zaman Muhaberat’ın (gizli servis) arabalarını kullanıyorduk.
İran: Gizli servisten Sait isimli bir şahısla irtibat halindeydim. Bize silah, SAM7 füzeleri ve lojistik destek sağladılar. 1 hastane, 3 de kamp kurmamıza izin verdiler. Silah ve hayvan ticaretinden pay alıyorduk. Gelirimiz Avrupa’dakine yakındı.
Bulgaristan: Bir eğitim bürosu açtık... Gizli servislerinin haberi vardı... Ve ses çıkarmıyorlardı.
Sırbistan: Ellerinde Strella füzesi vardı. 20 adet satın aldık. Sırplar sonra çok daha fazlasını bize destek amacıyla parasız verdi. Füze eğitimlerini de onlardan aldık. TNT, C4 gibi patlayıcıları Sırbistan’dan sağlıyorduk.
Romanya: Bükreş’te evlerimiz, derneklerimiz bulunuyordu. Devlet bize serbestlik sağlamıştı. Türkiye’den katılanların ilk eğitim yeri Romanya’ydı. Romanya istihbarat servisi bize telsiz, dürbün, gece görüş cihazı gibi teknik malzeme verdi.
Almanya: Gizli servisle görüşüyordum. Parlamentodan da beni ziyarete gelenler olurdu. Örgüt yöneticisi Kani Yılmaz’ın sığınma talebini kabul edip pasaport verdiler. Her anlamda güçlü olduğumuz bir yerdi.
İngiltere: Bizim konumuzda en akıllı davranan ülkeydi. Hiç direkt siyasi ilişki kurmadılar. Ama gizli olarak en büyük desteği İngiltere’den alıyorduk.
Hollanda: Bizim üslenme ve eğitim alanımızdır. En çok destek ve para bulduğumuz ülkedir.
Fransa: Bize her zaman çok yakın oldular!
Amerika: Bir temsilci atadık. Dernek kurdular. Ayrıca bir enformasyon büromuz vardı. Zaman zaman oradaki düşünce kuruluşlarından destek aldık.
Libya: İşçiler arasında iyi örgütlenmemiz vardı. Yılda 500 bin dolara yakın bağış topluyorduk. Ama Libya Devleti ile aramız iyi değildi. Her türlü imkanları olmasına rağmen bize araç, gereç, silah ve malzeme vermediler. Defalarca talebim oldu ama Kaddafi bize hiç sıcak bakmadı. (Hayret değil mi?)
Tokadı kim yiyecek?
Ve 9. Cumhurbaşkanımız Demirel’den dinlediğim bir olay... Sayın Demirel, görev başındayken Suriye’yi ziyaret ettiğinde Hafız Esad’dan terörün elebaşılarını kendilerine teslim etmesini istemiş. Beşar Esad’ın babası Hafız Esad Yerini bilsem teslim ederdim! deyince Demirel, elini cebine atmış ve İşte PKK’nın elebaşısının kaldığı yerin adresi. İşte telefon numarası diyerek pusulayı Esad’a vermiş. Daha sonra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ateş, Suriye sınırında sert bir konuşma yaptı. Bir süre sonra terörün başı paketlenerek Türkiye’ye teslim edildi. İşin altında yine ABD vardı ve bu paket Ecevit’in o seçimi kazanmasına yardımcı bir armağan oldu. Şimdi iktidarda ABD yanlısı bir iktidar vardır. Devlet, Genelkurmay Başkanı’nın bilgisi dışında (Bkz. Genelkurmay Başkanı’nın 24 Ekim konuşması) terörle sorgu için değil, müzakere için masada olduğunu açıklamakta. Öcalan’ın avukatları ve Meclis’teki temsilcileri, Protokol yapılmıştır ve devlet yüzde 95 tekliflere ‘Evet’ demiştir demektedir. İşte yeni Anayasa hazırlığı bu nedenle hızla sürmekte ve Sayın Başbakan demektedir ki: Masadan kalkan tokadı yer!
Bu ne demektir?
Muhalefet, özellikle CHP, mızıkçılık edip masadan kalkarsa kimden tokat yiyecektir? Genelkurmay Başkanı’nın açıklamalarına yer vermeyen medya acaba niçin bu konuyu araştırmıyor? Tokadı kim atacak ve kime atacak?
Okumalıdırlar ki karıştırılan kafalar aydınlansın. Terör sorunu ile Kürt sorununu birbirine karıştırarak Silahlar susacak, analar ağlamayacak diyenlere inanılmaması gerektiği, İmralı’yla müzakerenin ciddi bir devlette kıymeti harbiyesinin olmadığı yurttaşların kafalarında berraklaşsın. Bu ülkede Kürt sorunu değil, terörü rant aracı haline getirenler vardır. Neden, bu vatanın kurtarılması için kan ve ter döken yurttaşlar, 2002’den bu yana kendi çocuklarını ateşe süren bir terör örgütüne sahip çıkıyor? Dahası onun Meclis’teki uzantıları tarihi CHP içinde bile barınıyor, siyaset ve oy için parmak kaldırıp oy veriyor? Neden, örgütlü teröre karşı savaş veren subaylar ve komutanlar hapse atılırken, iktidar müzakere masasında bebek katillerini devlet konukevinde ağırlar gibi ağırlıyor? Terörün başını sorguya çeken Albay Atilla Uğur’dan emekli albay, şimdi Silivri’de tutuklu, hem terörü hem terörün kaynaklarını öğrenelim.
Hasan Atilla Uğur, Abdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım? isimli kitabında şöyle yazmakta:
Öcalan anlatıyor
Suriye: Hafız Esad’ın kardeşi Cemil Esad’la bizzat görüşüyordum. Suriye’de kamplar açtık. Suriye Devleti örgütlenmemize izin vermişti. Maddi gelir elde etmemize engel olmuyorlardı. Sınır geçişlerinde kolaylık sağlıyorlardı. Suriye’de yıllık 1 milyon dolardan fazla gelir elde ediyorduk. Zaman zaman Muhaberat’ın (gizli servis) arabalarını kullanıyorduk.
İran: Gizli servisten Sait isimli bir şahısla irtibat halindeydim. Bize silah, SAM7 füzeleri ve lojistik destek sağladılar. 1 hastane, 3 de kamp kurmamıza izin verdiler. Silah ve hayvan ticaretinden pay alıyorduk. Gelirimiz Avrupa’dakine yakındı.
Bulgaristan: Bir eğitim bürosu açtık... Gizli servislerinin haberi vardı... Ve ses çıkarmıyorlardı.
Sırbistan: Ellerinde Strella füzesi vardı. 20 adet satın aldık. Sırplar sonra çok daha fazlasını bize destek amacıyla parasız verdi. Füze eğitimlerini de onlardan aldık. TNT, C4 gibi patlayıcıları Sırbistan’dan sağlıyorduk.
Romanya: Bükreş’te evlerimiz, derneklerimiz bulunuyordu. Devlet bize serbestlik sağlamıştı. Türkiye’den katılanların ilk eğitim yeri Romanya’ydı. Romanya istihbarat servisi bize telsiz, dürbün, gece görüş cihazı gibi teknik malzeme verdi.
Almanya: Gizli servisle görüşüyordum. Parlamentodan da beni ziyarete gelenler olurdu. Örgüt yöneticisi Kani Yılmaz’ın sığınma talebini kabul edip pasaport verdiler. Her anlamda güçlü olduğumuz bir yerdi.
İngiltere: Bizim konumuzda en akıllı davranan ülkeydi. Hiç direkt siyasi ilişki kurmadılar. Ama gizli olarak en büyük desteği İngiltere’den alıyorduk.
Hollanda: Bizim üslenme ve eğitim alanımızdır. En çok destek ve para bulduğumuz ülkedir.
Fransa: Bize her zaman çok yakın oldular!
Amerika: Bir temsilci atadık. Dernek kurdular. Ayrıca bir enformasyon büromuz vardı. Zaman zaman oradaki düşünce kuruluşlarından destek aldık.
Libya: İşçiler arasında iyi örgütlenmemiz vardı. Yılda 500 bin dolara yakın bağış topluyorduk. Ama Libya Devleti ile aramız iyi değildi. Her türlü imkanları olmasına rağmen bize araç, gereç, silah ve malzeme vermediler. Defalarca talebim oldu ama Kaddafi bize hiç sıcak bakmadı. (Hayret değil mi?)
Tokadı kim yiyecek?
Ve 9. Cumhurbaşkanımız Demirel’den dinlediğim bir olay... Sayın Demirel, görev başındayken Suriye’yi ziyaret ettiğinde Hafız Esad’dan terörün elebaşılarını kendilerine teslim etmesini istemiş. Beşar Esad’ın babası Hafız Esad Yerini bilsem teslim ederdim! deyince Demirel, elini cebine atmış ve İşte PKK’nın elebaşısının kaldığı yerin adresi. İşte telefon numarası diyerek pusulayı Esad’a vermiş. Daha sonra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ateş, Suriye sınırında sert bir konuşma yaptı. Bir süre sonra terörün başı paketlenerek Türkiye’ye teslim edildi. İşin altında yine ABD vardı ve bu paket Ecevit’in o seçimi kazanmasına yardımcı bir armağan oldu. Şimdi iktidarda ABD yanlısı bir iktidar vardır. Devlet, Genelkurmay Başkanı’nın bilgisi dışında (Bkz. Genelkurmay Başkanı’nın 24 Ekim konuşması) terörle sorgu için değil, müzakere için masada olduğunu açıklamakta. Öcalan’ın avukatları ve Meclis’teki temsilcileri, Protokol yapılmıştır ve devlet yüzde 95 tekliflere ‘Evet’ demiştir demektedir. İşte yeni Anayasa hazırlığı bu nedenle hızla sürmekte ve Sayın Başbakan demektedir ki: Masadan kalkan tokadı yer!
Bu ne demektir?
Muhalefet, özellikle CHP, mızıkçılık edip masadan kalkarsa kimden tokat yiyecektir? Genelkurmay Başkanı’nın açıklamalarına yer vermeyen medya acaba niçin bu konuyu araştırmıyor? Tokadı kim atacak ve kime atacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder