AKP Ordu Milletvekili İhsan Şener, “Biz Kurtuluş Savaşında Yunanistan’la savaşmadık” dedi. İngiliz altınlarıyla Ankara’daki devrimci hükümetin üzerine sürülen Aznavurların cephesinden bakanlar için doğrudur. Onlar Yunanistan’a, İngiliz ve Fransız emperyalistlerine karşı değil, Türkiye’ye karşı savaştılar.
Prof. İdris Küçükömer 1969 yılında yayımladığı “Doğucu-İslamcı Halk Cephesi” kitabında, “Kurtuluş Savaşı emperyalizme karşı savaş değildir, bir Türk-Yunan savaşıdır” diyordu. Artık Yunanistan’a karşı dahi savaşılmadığı noktasına geldiler.
Cumhuriyet eğitiminin önemli yanlışı
Emperyalizm cephesinden öne sürülen bu iddiaların bir değeri yok. Dünyanın hiçbir yerinde bu tür safsataları ciddiye alan olmaz.
Ancak çoğu Atatürkçülerimizin Kurtuluş Savaşımızı 1919 yılında başlatan görüşleri, Cumhuriyet eğitiminin ciddi bir yanlışıdır ve yer etmiştir.
Kurtuluş Savaşımızın kapsamını ve tarihî önemini inkâr eden teoriler, biraz da bu yanlıştan yararlanmaktadır.
1914’ten 1922’ye 8 yıl sürdü
Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı, 1914 yılı sonlarında Cihan Savaşıyla başlar ve askeri açıdan 9 Eylül 1922 günü İzmir’de, siyasal açıdan da 24 Temmuz 1923 günü Lozan’da biter. Savaş, 8 yıl sürmüştür.
Bu savaş, Cumhuriyet eğitiminde, iki ayrı savaş gibi okutulur. Oysa tek bir savaştır. İstiklal Savaşımız, 1914 yılında başlayan Kurtuluş Savaşımızın devamıdır. Yalnız silahlı mücadele yönüyle değil, her yönüyle devamıdır.
1914-1918 gazetelerini incelersek, Kurtuluş Savaşı adlandırmasının o zaman başladığını görürüz.
Önce Birinci Cihan Savaşını doğru anlayalım. Dönemin bütün tarihçileri, siyasetçileri, iktisatçıları, Dünya Savaşı’nın Osmanlı’yı paylaşım savaşı olduğunu saptarlar. Birkaç örnek verelim: Rohrbach, Quadflieg gibi o dönemin büyük iktisat tarihçileri ve Lenin gibi siyasetçiler.
Paylaşımın konusu olan Osmanlı Devleti, büyük savaşın dışında kalma şansı olmayan birinci devletti ve zorunlu olarak Almanya’nın yanında savaşa girmiştir. Başka bir seçenek olmadığını Atatürk de 4 ayrı yerde saptamıştır (Bkz. Doğu Perinçek, “Cihan Savaşı ve Talat Paşa”, Teori, Sayı 194).
Savaşın birinci aşamasında Almanya ile birlikte Osmanlı Devleti de yenilmiş ve 30 Ekim 1918 günü Mondros Ateşkesi’ni imzalamıştır. Kimlerle? İngiliz ve Fransız emperyalistleriyle.
Ancak savaş 1918 yılının 30 Ekim’inde bitmemiştir. 50 günlük bir moladan sonra 19 Aralık 1918 günü Antakya Dörtyol’da Fransız işgalcilerine sıkılan ilk kurşunla savaş devam etmiştir. İlk kurşunun kahramanı Karaköse Köyü’nden Mehmet Çavuş’tur (Mehmet Kara). Bu gerçek, Genelkurmay Başkanı namına Askeri Tarih ve Strateji Başkanı Hv. Pilot Korg. Erdoğan Önal’ın Hatay Valiliği’ne yolladığı 29 Ocak 1992 gün, 3214-4-92 arşiv numaralı ve “İş:16 (işl.12) 2325/4407 sayılı yazısıyla belgelenmiştir. Bir örneği Atatürk’ün Bütün Eserleri Arşivi’nde bulunmaktadır. Yalçın Küçük arkadaşım bu ilk kurşunun saptanması mücadelesine çok emek verdi.
‘Herkesin 1918’de bitirdiğini 4 yıl daha sürdürdük’
Savaşın devamını biliyoruz. İnönü, şöyle özetlemiştir:
“Türkiye, herkesin 1918’de bitirdiği muhasebeye daha dört sene devam etti.” (İnönü’nün 30.9.1969 tarihli önsözü için bkz. Seha Meray, Lozan Barış Konferansı-Belgeler, 2. Basım, YKY, İstanbul, 2001, c. I, s. IX).
Savaşın birinci aşamasında müttefikleriyle birlikte yenik düşen Türkiye, teslimiyeti kabul etmemiş ve ikinci aşamayı zaferle ve büyük bir devrimle sonuçlandırmıştır.
Birinci aşamadaki direnç olmasaydı...
Birinci aşamanın hakkını yemek, büyük yanlıştır. Türkiye, 4 yıl “Yedi Düvele” karşı binlerce kilometre uzunluğundaki 5 cephede direnmeseydi, ikinci aşamadan zaferle çıkamazdı.
Cihan Savaşının hep yanlışları konuşulur; oysa İttihat Terakki Devrimciliğinin o direnci, hem özgüven kaynağıdır ve büyük tecrübedir; hem de Sovyet Devriminin koşullarını yaratmıştır. Türkiye, Çanakkale’de direndiği için, Rus Çarlığı çok zor duruma düşmüş ve Rusya emekçileri önce Çarlığı yıkmış, ardından Sovyet Devrimini başarmıştır. Böylece Türkiye’nin baş düşmanı olan üç büyük devlet, ikiye düşmüş; hatta biri, Lenin’in Rusya’sı Türkiye’nin İstiklal Savaşını desteklemiştir.
İkinci aşamada İngiltere ve Fransa’nın konumu
Savaşın ikinci aşamasında; Ankara’daki ve Moskova’daki devrimci hükümetler, önce İngilizlerin “Kafkas Seddi”ni yıkmışlar ve Ermeni aletlerini bertaraf etmişlerdir. Ardından Fransız işgalcileri Adana-Antep-Urfa cephesinde dize getirilmiştir ve en son yine İngiliz emperyalizminin ateşe sürdüğü Yunan işgali Ege denizinde bitirilmiştir.
Savaşın ikinci aşaması da her cephede İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşıdır. Nitekim Mudanya Ateşkesi ve Lozan Barışı onlarla yapılmıştır. Lozan Tutanakları incelenirse, her iki tarafın 1914-1922 arasındaki 8 yıllık bir savaşın hesaplarını kapattıkları, her konuda, hatta her sayfada görülür.
Almanya 1918’de Versay’da teslim olurken, Türkiye Versay Barışını reddetmiş ve 1923 Lozan zaferine yürümüştür.
İkinci aşamada, Fransızların çabuk pes etmesi (20 Ekim 1921 Ankara İtilafnamesi/Anlaşması) ve İngilizlerin kendi ordularıyla fiilen savaşa devam etmemeleri, bazı yanlış tezlerin zeminini oluşturur. Nedenleri doğru saptamak gerekir:
Çünkü yorulmuşlardı. Ama durduk yere yorulmadılar; onları yoran dört yıllık bir direniş vardı.
Ayrıca paylaşım nedeniyle araları açılmıştır. Bu da kuşkusuz kendiliğinden olmadı. Onları bölen bir direnç ve akıllı siyaset vardı.
Üçüncüsü, petrol bölgelerini (Irak, Suriye ve Hicaz) ele geçirmişlerdi. Oralar, zaten Milli bir Türk Devletinin coğrafyası olmayacaktı. Bugün emperyalizme direnen bir alandır.
Dördüncüsü, İngiliz orduları savaşa fiilen girse, Sovyet Kızıl Ordusu da fiilen girecekti. Mustafa Kemal ve Lenin bu olasılığa karşı anlaşmışlardı. İngiltere göze alamadı. Mehmet Perinçek bu konuda önemli belgeler buldu.
Ancak İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusyası, Cihan Savaşı öncesindeki hedeflerine tam olarak ulaşamamışlardır. Kukla Ermenistan ve Kukla Kürdistan’ı kuramamış, Boğazlar’ı ele geçirememişlerdir. Savaştan Rusya ve Türkiye devrimle çıkmıştır. Dünya tarihinde yeni bir dönem açılmıştır: Kurtuluş Savaşları, Milli Demokratik Devrimler ve Emekçi Devrimleriyle Sosyalizme Açılma Çağı!
Okul kitapları yeniden yazılmalı
İlkokul, ortaokul, lise tarih öğretiminde Kurtuluş Savaşı tarihimiz yeniden yazılmalıdır.
Biz, padişahlıkla zafere ulaştıramadığımız savaşı 23 Nisan 1920’de Cumhuriyeti fiilen kurarak kesin zafere ulaştırdık ve devrim yaptık.
Savaş, üç büyük emperyaliste (1917 sonunda ikiye düştü) ve “Yedi Düvele Karşı” 8 yıl sürmüştür.
Savaşın bilançosu bu 8 yıla göre yapılmalıdır. Dünya tarihini etkileyen büyük kahramanlığın boyutları o zaman görülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder