2 Şub 2012

Öngörü mü? Songörü mü?


Cumhuriyet 30.01.2012

2000'Lİ YILLARDA
Erdal Atabek

“Böyle olacağı hiç aklıma gelmemişti.”
“Nasıl oldu, ben de anlayamadım.”
“Daha önce böyle bir şey olmamıştı.”
“Olmazdı da, bize rastladı, şans işte.”
Bu sözleri duyduğum zaman bizim kültürümüzün ne denli “songörü kültürü” olduğunu düşünürüm.
“Songörü” sözcüğünü, sonradan görebilme anlamında kullanıyorum.
“Aklı sonradan başına gelmek” de denebilir.
Uğur Mumcu’nun kitaplarını okuduğunuz zaman, ne denli “öngörü sahibi” olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz.
Neden “öngörü”?
Neden, olayları önceden görebiliyoruz?
Aklımızı ipotek altından kurtardığımız zaman.
Özgür düşünebilmek de budur.
Tabularla engellenmemiş akıl.
Dogmalarla yasaklanmamış düşünce.
Korkularla sindirilmemiş irade.
İnsan, ancak o zaman öngörebilir.
Öngörü, neden sonuç ilişkisini engellenmeden kurabilmektir.
Ancak o zaman olayların nereden nereye gittiğini görebiliriz.
Ama işin içine engellenmiş düşünme girince akış zincirini kuramayız.
O zaman da olanları “kader” diye kabullenmek kalır.
Kaderci toplumlar böyle yaratılır.
Ülkemizin yaratılmış kaderinden kurtulamaması bundandır.
Kader diyerek sineye çekilir.
Kader diyerek katlanılır.
Kader diyerek çaresizlik kabul edilir.
Oysa kader, insanın kendisidir.

İnsanın kendi yaşamıyla buluşması kolay değildir.
Gelenekler.
Aile baskıları.
Töreler.
Dinler.
Mezhepler.
Milliyetler.
Irklar.
Tarihler.
Daha birçok etken insan ile yaşamı arasına girer.
İnsan yaşamını değiştirir, biçimlendirir.
Oysa, insanın kendi yaşamıyla buluşması, onun mutluluğudur.
İnsanın kendi yaşamıyla buluşması aklın başarısıdır.
İnsanın kendi yaşamıyla buluşması uygarlığın temelidir.
Engellerin aşılması da ancak aklın yaşama egemen olması ile olabilir.
Tarihteki bütün çatışmaların temeli buradadır.
Yaşamı aklın yönetmesi mi?
Yaşamı aklı bir kenara iten kalıpların yönetmesi mi?
Aklın yönetimi, yaşam boyu taşınması gereken bir sorumluluktur.
Kalıpların yönetimi ise insanın kendi sorumluluğundan kurtarılmasıdır.
Yol ayrımı buradadır.

Türkiye de bu yol ayrımına geldi dayandı.
Atatürk’ün gösterdiği evrensel uygarlığın yolu mu?
Geleneksel yapının biçimlendirdiği geçmişin yolu mu?
Yol ayrımı buradadır.
Konu AKP iktidarını da aşmaktadır.
Konu toplumun kültürünün değiştirilmesidir.
Olay siyasal kurumları da aşmaktadır.
Kültür değişince kendi kurumlarını yaratır.
Böyle bir değişim bütün yaşamı etkileyecektir.
Artık “kendi yaşamını seçme” söz konusu olmayacaktır.
Öngörünün yerini de songörü alacaktır.
Ülke kendi yarattığı kaderine teslim olacaktır.
Onun kendi seçtiği kader olduğunu fark edemeden, o kadere boyun eğecektir.
Öngörü mü?
Songörü mü?
Yol ayrımı karşımızda...

Hiç yorum yok: