10 Tem 2011

AKP'NİN SEÇİM BAŞARISI (ve Girilen Yeni Süreç)

AKP’nin seçimlerde iki kişiden birinin oyunu alması karşısında çeşitli nedenler sıralanageldi. Seçim yardımlarından bireysel desteklere kadar pek çok şey ortaya kondu.
Bunlarda doğruluk payı olmakla birlikte,en önemli neden ihmal edildi. AKP’nin başarılı sonuç almasında en etkili faktör, 2002’den beri partinin (ve yönetimin), Türkiye’deki iktisadi, siyasi ve sosyal düzene yavaş yavaş egemen olmasındandır.
AKP, sistemin asli öğesi olarak algılanmaya başlanmıştır. Bu anlamda, yarı bilinçli ya da bilinçli olarak, önemli bir kesim tarafından, alternatifi bulunmayan bir olgu gibi algılanıyor.
2002’de iktidara gelen Yeni AKP”,içeride iktisadi, sosyal ve siyasi olarak kendi düzenini ve sisteminiyaratırken, küresel düzen değişikliği ve talepleri ile de örtüşmüştür”. Bu durum 2002-2011 döneminde iç ve dış dinamiklerin örtüşmesi” olarak da algılanabilir.
- AKP bir yandan, içeride kendi yeniden yapılanmasını oluştururken,
- Diğer yandan da bölgeye yönelik küresel rüzgârları arkasına aldı.
Bunun Türkiye’ye getirdiği eksiler ve artılar ayrı bir meseledir; ancak artı ve eksi puanlar ne olursa olsun AKP’nin 12 Haziran’a kadar yükselişine katkı sağlamıştır. Sıralayalım;
1) Özelleştirmeler Türkiye’ye büyük para girişine yol açtı. 50 milyar dolar dolayındaki satış dışında, kısa vadeli dolaylı etkiler de göz önüne alınırsarakam daha da büyüktür.
2) Borsaya sıcak para yağmıştır; bunların kısa vadede getirdiği rahatlatıcı etkileri oldu. Özelleştirmelerin de, sıcak paranın da uzun vadede ticari ve mali dengeler üzerinde çok olumsuz etkilerine karşın, kısa ve orta vadede yapay bir refah artışı görüldü.
3) Ortadoğu ile siyasi ve sosyal yakınlaşmalar Körfez’den büyük paraların gelmesine neden oldu. Hatta aynı akış Kafkasya-Rusya hattında da görüldü.
Liberal, açık, piyasacı ve özelleştirmeci uygulamalar, yabancılara vergi avantajları ve düşük kur politikası ile birleşince, Türkiye ekonomisi onlar açısından bir cennet gibi algılanmaya başlandı.
Ayrıca AB ile imzalanan tek yanlı Gümrük Birliği anlaşması yeni ortamda, üçüncü ülkeler için ek bir güvence oluşturdu. Türkiye’ye dışardan para ve şirket yağdı. Olumsuz sonuçları uzun vadede görülecek değişim, kısa ve orta vadede rahatlatıcı etki sağladı. 2011’in başında Türkiye genelinde on milyon, sadece İstanbul’da üç milyon arabanın varlığı bunun kanıtı değil mi? Sağlık ve konutu da ekleyince, iki anahtar hedefi üçe çıktı.
Ya siyasi ve sosyal olarak?
Siyasi ve sosyal olarak da AKP üst yönetiminin sistem üzerindeki denetimi, hukuki ve idari alanlarda yapılan değişiklikler, halkın gözünde yeni yapılanmanın, kalıcı ve değiştirilemez olarak algılanmaya başlamasına yol açtı.
Bunlar AKP iktidarına sağlanan psikolojik, sosyal ve siyasal dışsallıklar (dolaylı etkiler) olarak seçim sonuçlarına yansıdı. AKP’ye olumsuz bakanlar bile, kendilerini yeni düzenin bir parçası olarak görmeye başladılar.
Buna, tabandaki mevcut örgütlenmeyi de eklemek gerekir. Tabandaki örgütlenmeler açısından, AKP en ileri düzeyde oldu. Parti disiplini ve örgütlenmesi yanında İslama dayalı doğal ve tarihsel örgütler, en fazla AKP’ye yarar sağladı.
Ortadoğu ve dış destek
ABD ve AB’nin 2002 seçimlerinden başlayarak AKP’ye destek verdiğini gördük. Son seçimlerde, aba altından sopa gösterme sinyalleri” görülmeye başlasa da Batı’nın ana çizgisi değişmedi.
ABD ve özellikle de Avrupa, CHPnin fazla geri plana itilmemesi, etkili bir muhalefet olması yolunda”, son dönemde bazı destekler vermeye başladılar.
Tabii bunun temel bir önkoşulu vardı;CHP, Batı ile çatışmadan, uyumlu ve ılımlı bir sosyal demokrat parti olmalıydı”.Bu konuda hem CHP’de hem de Batı’da bazı adımlar atıldı, barış çubukları yakıldı.
Son seçimler öncesinde AKP’yi kaygılandıran bu gelişmeler, seçim sırasında ve sonrasında bazı ince ayarlar yapmasına neden oldu;
- İsrail ile yumuşamanın başlatılması,
- Arap uyanışı (ya da iç çatışmaları) konusunda ABD ve AB politikalarına uyum sağlaması, bunun en önemli göstergeleri oldu.
AKP seçimlerde başarı kazanmasına rağmen, partinin üst yönetimi en zor dönemine girmiştir”. ABD ve AB şimdi Güneydoğu ve Kürdistan konusunda somut (ve büyük) ödünler istemektedirler.
Bu talepler, ne oranda karşılanabilecektir? AKP açılımlarının, daha somut gelişmelere doğru yönlenmesi ile, bazı iç ve dış dinamiklerin zorladığı bir sürece girmiş bulunuyor”.
Batı bu konuda, yalnız ılımlı ve uyumlu bir AKP iktidarı değil, uyumlu bir muhalefet de görmek istiyor”.
Dolayısıyla en zor sürece giren yalnız AKP yönetimi değildir; CHP de bu süreç içinde yeni politikalara doğru zorlanacaktır.
Demokrasi ise bu küresel baskılar ve hesaplar sonucunda, bir amaç olmaktan çıkmış, araç haline dönüşmüştür. Hem iç hem dış dinamikler açısından... Bugün yaşamakta olduğumuz hukuki sorunlar, bunun yansımalarıdır...

Hiç yorum yok: