Milliyet yazarları Semih İdiz ve Kadri Gürsel, geçen hafta birer gün arayla yazdıkları yazılarda, ABD yönetiminin İran’a yönelik yaptırımları sertleştirme girişimlerini incelediler.
Semih İdiz, 7 Ocak tarihli “İran’ın etrafındaki çember daralıyor” başlıklı yazısında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Tahran gezisini odağa koyarak, İran’ın geçen yaz başından bu yana dışpolitika ve stratejik alanlarda yaptığı atakları önemsiz göstermeye çalışıyor. İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinin “sanıldığı kadar vahim olmadığını,” İran boğazı kapattığı taktirde, Suudi Arabistan’ın ve öteki Körfez ülkelerinin üretimi artıracağını ifade ediyor ve “Kısacası, İran bu adımı atarsa sadece kendisine zarar vermeyecek, karşısındaki başlıca Sünni rejimleri daha da zenginleştirmiş olacak” diyor.
Gürsel, İdiz’den devam
İdiz’in fazlaca girmediği “İran’ın kendisine vereceği zarar” konusunu, ertesi gün Kadri Gürsel işliyor. 8 Ocak tarihli “İran için vakit çok geç (Davutoğlu için de...)” başlıklı yazısında, şöyle yazıyor Gürsel:
“Amerikan yaptırımı tam kapasiteyle uygulanır hale geldiğinde ki bunun için altı aylık bir süre öngörülüyor, İran, petrol ihracatında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacak ve petrol gelirlerine bağımlı ekonomisi bu durumdan ağır biçimde etkilenecek. ... Ambargo ve yaptırımların amacı da İran’ın canını azami derecede acıtmak ve böylece uranyum zenginleştirmeyi ve silah programını durdurmasını sağlamak... Dolayısıyla bu ambargo ve yaptırımların gündemden düşmesinin yegâne koşulu, İran’ın söz konusu faaliyetlerine hemen şu anda son vermesinden başka bir şey değil. ... Büyük denklemde, Türkiye ve İran’ın 2009-2011 döneminde sahip oldukları manevra alanları yok artık. ... Bölgede büyük bir kırılmaya doğru yol alıyoruz.”
Görüldüğü gibi, Gürsel, İran’ın uranyum zenginleştirme programının, İran sürekli tersine açıklamalar yapmasına karşın, nükleer silah üretme amaçlı olduğuna kesin olarak kani. Bu kanısının kaynağı, yazıyı yazma amacını da açıklıyor.
Şu ambargo ve yaptırımlar konusunu açıklığa kavuşturalım. ABD Dışişleri Bakanlığı sitesinden aldığımız İran’ın dış ticaretine ilişkin 2010 yılı verileri şöyle:
İhracat: Toplam 78 milyar 690 milyon dolar.
İhracat yaptığı başlıca ülkeler: Çin (yüzde 16.58), Japonya (yüzde 11.9), Hindistan (yüzde 10.54), Güney Kore (yüzde 7.54), Türkiye (yüzde 4.63).
İthalat: 58 milyar 970 milyon dolar.
İthalat yaptığı başlıca ülkeler: Birleşik Arap Emirlikleri (yüzde 15.14), Çin (yüzde 13.48), Almanya (yüzde 9.66), Güney Kore (yüzde 7.16), Rusya (yüzde 4.81), İtalya (yüzde 5.27), Hindistan (yüzde 4.12).
Türkiye için fırsat
Bu tablonun da çok net biçimde gösterdiği gibi, ABD’nin petrol ve doğal gaz dış satımını durdurarak İran’ın ekonomisini çökertme ve “uranyum zenginleştirmeyi ve silah programını durdurmasını sağlama” olanağı yoktur. İran’ın petrol sattığı ülkelerin birincisi Çin, üçüncüsü Hindistan. İkisi de dünyadaki büyümenin motoru ekonomiler. İran enerji kaynaklarına önemli ölçüde bağımlı olan Çin ve Hindistan’ın ABD istediği için kendi ekonomilerine darbe vuracak adımları atacağını beklemek, saflıktan da öte bir şey olur... Zaten Çin, Pekin’e giden ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner’e, ABD İran’a yaptırımları sertleştirme kararı alırsa uymayacağını bildirdi. Küresel ekonomik bunalım, Japonya gibi başı dertte olan diğer büyük ekonomiler için de böyle kritik kararlar vermeyi zorlaştırıyor.
İran’ın dış ticaretinde ağırlığı olan ülkeler içinde, ABD sopa gösterince sinebilecek Birleşik Arap Emirlikleri var. O da İran’dan petrol almıyor, Batı üretimi malları İran’a satıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin devreden çıkması, Türkiye’nin işine yarayabilir. Türkiye, İran ile dış ticaretinde ciddi ölçüde açık veriyor. 15 milyar dolarlık dış ticaretin ağırlığını İran’dan aldığımız petrol ve doğal gaz bedeli oluşturuyor. Davutoğlu’nun son gezisinde karşılıklı ticareti 30 milyar dolara çıkarma isteği ifade edildi. Doğru yöndeki bu adımın, ticarette aleyhimizde olan dengeyi değiştireceğini umalım. Birleşik Arap Emirlikleri’nin yerine İran’a mal satan biz olalım. Belki Libya ve Suriye’de verdiğimiz kayıpları da bir ölçüde telafi ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder