31 Ağu 2013

Merdan Yanardağ ve Teğmen Çelebi niçin tutuklandı

Ergenekon Davasında 275 sanık var.
Bu sanıkların her biriyle ilgili en az beş altı iddia var.
Ayrıca her sanık hakkında uygulamaya ilişkin çeşitli seçenekler var.
Kolaylıkla söylenebilir, bu dava hükme bağlanırken oylanması gereken en az 2000 (iki bin) konu vardı. Bu 2000 (iki bin) konunun hepsinde kararların oybirliğiyle çıkması, dünya yargı tarihinde görülmemiş bir olaydır. Yargıçların ya tornadan çıkmış olmaları gerekir ya da robot olmaları. Usavurmalarının ve takdir yetkilerinin bilgisayardan bir merkeze bağlı olması da bir başka olasılıktır.
Tek yargıç var
Hangi olasılığı kabul ederseniz ediniz, bu davanın tek bir yargıcı olduğu apaçık ortadadır.
O tek yargıç da, yargıç değildir. Başka deyişle hukuka göre karar vermiyor. Kemalist Devrimi yıkma programı, bu davanın biricik hukukudur. Bunu birkaç gün önce E. Askerî Hakim Ümit Kardaş, açıkça belirtti. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül rejiminin yeşil muhafızlarından olan Ümit Bey, Ergenekon diye bir örgüt bulunmadığını kabul ediyor. Hükmün Cumhuriyet Devrimine kesildiğini de açık yüreklilikle saptıyor. Nazlı Ilıcak da eskiden beri bu görüştedir.
Ya Cumhuriyet olacaktır, ya da Karşı-cumhuriyet. Hukuk, ya Cumhuriyetin hukukudur, ya da Karşı-cumhuriyetin. Atatürk’ün hukuku ile Tayyip Erdoğanların hukuku karşı karşıyadır. Bunların dışında veya üstünde bir hukuk yoktur. Bunların dışında ve üstünde bir Yargı kurumlaşması da olamaz. Rejimler arasındaki savaş, aynı zamanda hukuklar arasındaki savaştır. Saf yürekliler ise, tarihin dışında ve üstünde bir hukuk hayâl ederler. Ümit Kardaşlar ve Nazlı Ilıcaklar, gerçekleri hatırlatıyorlar.
Suçumuzu Ümit Kardaş ve Nazlı Ilıcak’tan öğrenelim
Ergenekon sanıklarının bazıları, Cumhuriyet ile Karşı-cumhuriyetin ortak bir hukuku olmadığını anlamadılar veya anlamazlıktan gelerek sözümona hukuk savaşı verdiler. Değerli dostumuz Prof. Dr. Mehmet Haberal, o feryadı kitabının başlığına yazdı: “Suçum ne?”
Biz dostlarımıza anlatamadık, ama belki şimdi Ümit Kardaş ve Nazlı Ilıcak’tan suçlarının ne olduğunu öğrenmişlerdir. Karşıdevrim diyor ki, biz sizin cumhuriyetinizi yıkıyoruz ve uyguladığımız hukuk ve kurduğumuz özel yargı da bununla ilgilidir.
Ey millet Senin cumhuriyetini yıkıyorlar
Çok önemli, çünkü dostlarımızın “suçum ne” feryatları, en sonunda kişinin kendisini kurtarma sorunuyla ilgilidir. Ama millete “Senin cumhuriyetini yıkıyorlar, senin vatanını parçalıyorlar, sana çağdaş yaşamı haram ediyorlar” diye hep birlikte seslenseydik, toplumu çok daha erken harekete geçirirdik. Hep birlikte yapamadık bunu.
Bazı arkadaşlar, bu davada kendilerini acındırarak, “taş duvar kör pencere” edebiyatıyla bireysel kurtuluş çareleri aradılar. Ve buna bağlı olarak da kendilerini hem dava sanıklarından hem de milletin bütününden ayırdılar. ABD ve AB’ye göz kırpmak, bu anlayışın uluslararası boyutuydu.
Tek yargıç, bunları kuşkusuz izledi ve gördü. Mahkemede kim ne yaptı, nasıl tavır aldı, tutuklu ise uslanmış mı, tutuksuz ise dışarıda neler yapıyor, bunu izledi. Ölçüler belli: Ümit Kardaş’ın ve Nazlı Ilıcak’ın sözünü ettiği denektaşı.
Savaş meydanında verilen kararlar
Kararları bu açıdan değerlendirirseniz, iki dakikada bir şaşırmazsınız ve “niçin” sorularından da kurtulur ve mevziye girersiniz.
Verilen kararlar, savaş meydanında verilen kararlardır. Yani hasım, oku hangi hedefe nişan alacağını, mızrağı kimin böğrüne saplayacağını savaşın gereklerine göre belirliyor!
Karşılıklı cephelerde, bu savaşın bitmediği saptaması yapılıyor. O nedenle kimi saf dışı bırakmalıyım sorusu, savaş karargâhlarının önündeki sorudur.
Hedefteki Cumhuriyet savaşçılarından örnekler
Merdan Yanardağ, hiç tutuklanmamıştı. Ama “suçu”, iddianamede yazılanlar değildir. Yurt gazetesini yönetti. Orada dik durdu, mücadele etti. Sistemin denetimindeki uydurma “solcular” gibi Neoliberal takılmadı. Emekçinin vatanını savundu. Bayrak ile bağımsızlık ve ekmek arasındaki ilişkinin bilincindeydi. Kemalist Devrim kalesini savunmadan emekçi davasının başarıya ilerlemeyeceğini biliyordu. Korkmadı, eğilmedi ve bükülmedi. Bunlardan daha âlâ tutuklama gerekçesi olur mu?
Teğmen Mehmet Ali Çelebi, tahliye edilmişti. Sade suya tirit bir savunma yapıp durumu idare edebilirdi. Ama o, bütün orgenerallerimize örnek olacak bir savunma yaptı. Mustafa Kemal’in subayı kimdir, bu vatanı hangi subay savunabilir, bu millet hangi komutana muhtaçtır, bu soruların cevabını verdi. Savunması destan gibiydi ve bir tek Aydınlık’ta birinci sayfa manşeti oldu. İşte size yeniden tutuklanma gerekçesi:
Hasan Ataman Yıldırım, vakur ve dik durdu. Savunmasında, kendisini değil, Cumhuriyet Devrimini savundu. Dahası, Alb. Hasan Atilla Uğur ile birlikte İşçi Partisi’ne üye olduğunu mahkemenin yüzüne okudu. Müebbet hapis cezası o gün kesilmişti.
Alb. Fuat Selvi, savunmasına “Sizin hükmünüzü tanımıyorum” diye bitirdi. Müebbetlikti. Böyle münasebetsiz laflar etmese, altı yedi yıl alır ve çocuklarına kavuşurdu.
Tuğa. Alaattin Sevim, savunmasında Cumhuriyet düşmanlarına meydan okudu ve oğullarının da denizci olmalarını istediğini belirti. Sözlerini Nâzım Hikmet’in Denizci şiiriyle bitirdi. Tahliye edilmemesinin gerekçelerini kendisi yazdı.
Adnan Türkkan, hiç tutuklanmamıştı. Ama daha o Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenirken, kendi mahkûmiyet ve tutuklanma gerekçesini de kendi eliyle yazmıştı. Çünkü Ulusal Kanal’ın kendisinden önceki dört Genel Yayın Yönetmeni de tutuklanmıştı. Haziran Ayaklanmasında yaptığı yayınla tutuklanma gerekçesinin altını çizdi.
Tunç Akkoç, hiç tutuklanmamıştı. Ama İşçi Partisi’nin propaganda bürosunun başına geçmişti ve Haziran Ayaklanmasının ateşini Edirne’den Kars’a kadar bütün yurda taşıdı. Boynunun vurulması vacip olmuştu.
Patlamayan bombadan Osman Yıldırım’a beraat diğer sanıklara ağır ceza
Bakın Danıştay cinayetinden hüküm giyip de, Osman Yıldırım gibi yalancı tanıklık yapmayı reddedenler de var. Osman Yıldırım, o bomba patlamadı diye beraat ettirildi. Ama o patlamayan bombalardan başka sanıklara hüküm verildi. Bir sanık için patlamayan bomba, başka sanık için patlıyordu. Yalancı tanıklık yapsalar, şimdi Akdeniz sahillerinde olacaklardı.
Daha çok örnek verebiliriz. Ergenekon Davası sanıkları dik durmuşlardır. Cumhuriyet Devrimine siper olmuşlardır. Kesilen cezalar, vatanseverliğe, millet fedailiğine ve onurlu duruşa kesilmiştir.

Hiç yorum yok: