1 Eyl 2013

İslamcıların kıblesi neresi?

Hiçbir İslamcının itiraz etmeyeceği en önemli konulardan biri kıbledir. “Sözlükte ‘cihet, yön’ gibi anlamlara gelen kıble, dinî bir kavram olarak, Müslümanların namazda yönelmiş oldukları yön, Kâbe manasına gelir. Bu anlamıyla, Müslümanların kıblesi de Mekke'de bulunan Kâbe'dir.”

Laf düzeyinde Batı için, emperyalizm için, ABD için demediğini bırakmayan İslamcıların bu bilinen kıblesi, en azından son 20-30 yıldır ciddi bir biçimde yer değiştirmiş durumda. Kıblelerinin artık Mekke olmadığını kendileri de biliyor ama burunlarından kıl aldırmak istemiyorlar! Baksanıza, siyasal İslamcıların tümü birden ip gibi sıraya dizilmişler, gözlerini de Amerikan’ın gözlerine dikmişler, diz çökmüşler ve onun saldırı kararı vermesi için iki ellerini yana açmış dua ediyorlar. Yalancı pehlivan pozlarında kızsalar da, gerçek bu! Nitekim, “Müslüman ülkelerin başına ne geldiyse batıdan geldi” diyenler, “1 yalana 1 milyon can” şeklinde manşet atanlar, bu söylediklerini şimdi yutmuş gözüküyorlar! Bu nedenle gazetelerinde “NATO göreve” diye başlıklar atıyorlar, televizyonlarında müdahalenin ne kadar elzem olduğunu anlatıyorlar! Çünkü, bunların her şeyi yalan! Demokrasi istemeleri de, özgürlük istemeleri de yalan. Anti-kapitalistlikleri de, anti-emperyalistlikleri de! Bunlar kabadayılığı bile ancak en yakınındakilerine yapacak kadar küçükler! Lafa gelince Müslümanların kardeşliğinden dem vururlar ama sabah akşam tekbir getirerek kendi kardeşlerini keserler! Yetmez, sergiledikleri vahşeti bir de kameraya çekip dünya aleme gösterirler! Dokuları aynı olduğu için bunları Türkiye’den de iyi biliriz. Kabadayılıklarını ancak, küfür ediyormuş gibi gözüktüklerinin parasıyla ve silahıyla yaparlar! Bunlar, derin devleti arkalarına almadan, polise, askere yaslanmadan tuvalete bile gidemezler! Yalnız kaldıklarında küçülürler, çoğaldıklarında ise kahraman kesilip yakıp yıkarlar, linç ederler!

Şimdi bunların hepsi birden, İslamcısıyla, muhafazakarıyla, dönek solcusuyla Suriye’ye karşı Amerika'nın arkasına gizlenerek “savaş sever” olmuş durumdalar! Aynı adamlar, aynı yalanlarla, bir kez daha ülke ve lider isimlerini değiştirerek aynı işi yapıyorlar! Üstelik de, sanki Irak’ın nasıl işgal edildiği hiç bilinmiyor, sanki Afganistan hiç yaşanmamış gibi davranıyorlar… Irak’ta her gün ölen onlarca insanın artık küçük bir haber olma özelliğini yitirdiği bir ortamda siz, saldırı ve savaşın adını “müdahale” olarak değiştirip Suriye’yi vuracaksınız ve hemen sonuç alacaksınız!



“Suriye’yi vuralım, hem de hemen şimdi” diyen ittifak, tam bir utanç ittifakı: ABD, İsrail, Fransa, İngiltere, Suudi Arabistan, Katar ve bilumum siyasal İslamcılar. Bunların Suriye’deki “vurucu ekipleri” de Tevhid Tugayları, Liva et-Tevhid, El Nursa Cephesi, Faruk Tugayları ve Yavuz Sultan Selim Tugayı gibi hepimize “demokrasi aşığı” gibi yutturulmaya çalışılan katiller sürüsünden oluşuyor! “Oyun kurucu” olarak üzeri çizilmiş ve kendisine artık sadece “yan rol” verilecek olan Türkiye ise bu ittifakın en sıkı savunucusu gibi gözükmeye devam ediyor! Çünkü Erdoğan ve Davutoğlu böylece yeniden göze girebilecekleri hesabını yapıyorlar. İşin doğrusu başka şansları da yok! Suriye’de iki yıl içinde binlerce insanın öldürülmesinde siyasi olarak belirleyici roller aldılar. El Kaidecileri, Cihatçıları destekleyerek, teşvik ederek, Türkiye’yi kaosun ve savaşın içine sürüklediler. Günahları çok büyük! Bu dünyada da “öbür dünyada” da hesap verebilecek durumda değiller! “Günah çıkarmaya” kalksalar bile orta yerde de bu günahı temizleyebilecek görünen veya görünmeyen hiçbir güç yok!

Ortalığın savaş severden geçilmediği bir dönemde “savaşın ilk kurbanının gerçek” olduğunu söylemek, savaşın yeni ve daha fazla ölümü beraberinde getireceğini söylemek zor olsa da ısrarla bunu söylemek gerekiyor. Çünkü, savaşı, saldırıyı, bombalamayı haklı kılmak için söylenecek her söz bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonrada yalanla beslenmek zorundadır! Oysa Ortadoğu’da yalana değil gerçeğe ihtiyaç var! Ve bu gerçek bize çok açık bir biçimde Ortadoğu’da topyekün bir ateşkesi işaret ediyor. Suriye’de ve bölgede ateşkes olmadan, barış da, demokrasi de yeniden filizlenemez!

Hiç yorum yok: