1 Eyl 2013

Kendine Müslümanlar

Kocaman elleriyle, pürü pak diliyle konuşuyordu geçen gece. Etrafına topladığı yedinci sınıf entelektüellere hamasi nutuklar atıyordu yalaka bir kanalda. Ağlatan görüntüler sonrası verilen reklam aralarında yedi yıldızlı İslami-Firavni otel reklamları… Bastırılmış feodal tutkularını kustukları gazetelerinde ve internet sitelerinde, önüne gelene küfredip kafir ilan eden zevatın ağa babası olan bu organizmanın kafatasını Darvin görseydi, kesinlikle teorisini kanunlaştıra bilirdi. Şimdi Mısır için gaz veriyor cahilliğinden emin olduğu kitlelere.

Seksen sonrası ortaya çıkan, yıllarca İslam, dava, cihat diye bağıran, iktidar olunca da prensiplerini keş para karşılığında eviren radikal İslam pompacıları, nostaljik mitingler düzenliyorlar şimdi Mısır için.

Bu adamlara dikkat edin! Mavi Marmara’da aktivistlere gaz verirken, geminin neden İngiltere’den hareket ettiğini söylemediler. Tıpkı, imam hatipli çocuklara el rehberi olarak dağıtılan kitaplarında “bir başka açıdan Kemalizm”e küfrederken, henüz açılmamış İngiliz arşivlerine hangi izinle girdiklerini söylemedikleri gibi…

Fotoğraflar acı… Videolar diken diken ediyor tüylerimizi. Gene çocuk cesetleri, gene kafası patlamış kadınlar, babalar, oğullar… Ağlamamak elde değil masum ölülere.

Ancak bu görüntülerle propaganda yapanların, Allahu ekber diyerek feryat etmelerine bakmayın! Merhamet bekledikleri merci Allah değil. Parçalanmış çocuk cesetlerini çekerek yardım için yalvardıkları, kendilerini var eden efendileridir. “Bunca katliama seyirci kalan dünya” diye başlayan cümlelerinin bilinç altında yatan arzu, batı dünyasının gelip bu katliamlara bir son vermesini beklemektir, Allah’ın yardımı değil.

Gazze’de okul bahçesine füze bataryası kuran mı, yoksa o bataryayı havaya uçurunca onlarca çocuğun ölümüne sebep olan mı zalim? Efendinin himmetiyle Mübarek’i devirenler mi, yoksa Mübarek’i devirenleri indirenler mi darbeci? Ne anlamı var bu sorulara verilen cevapların? Hiçbir önemi yok elbette.

Sokaklarda yer, içer ve uyur Mısır’ın çocukları. Mezbelelerde büyür Gazze’nin çıplak ayaklıları. Ya önderleri?

Önderleri yardım paralarıyla firavunlar gibi yaşarlarken, o çocukları kolay ölebilecekleri bir yaşama mahkum ederler. O çocuklar parçalanmak için vardır. O çocuklar, muhabirlerin yılın fotoğrafçısı ödülünü almalarını sağlayacak pozları yakalaya bilmeleri için vardır. Tüm Ortadünya’da görürsünüz o çocukları. Kimi zaman PKK mitinglerinde, kimi zaman Batı Şeria’da. O çocuklar çatışmaların en sıcak yerinde ölmeleri için beslenirler sokaklarda. Ancak sokak hayvanları kadar değer görürler. Ancak ölünce ağlanır onlar için. Ancak ölünce insan olurlar.

Konuşuyordu sakallı İngiliz gene. “Gezi zekalılar” diye aşağılayarak konuşuyordu kendinden olmayanları, aşağılık suratıyla. Çok rahattı ve hatta gülümsüyordu konuşurken Mısırlı ölüler hakkında. Zira ona da bir kesim sorgulamadan iman ediyor. İman, İslam, dava… İmam hatipte okurken, bizi “Refah” mitinglerine gitmemiz için teşvik eden öğretmenlerimiz ve son sınıfta okuyan ağabeylerimizden hatırlarım, bu Cuma, namaz çıkışı atılan sloganları. Bir villa ve ihaleye imanını ve davasını satanların tekrar özlerine dönmelerini görmek hoş. Ama hatırlatayım! Popolarınız yedi yıldızlı otellere alıştı, gayrı sokakta yatamazsınız. Polonya porselenini çizmeden bifteği kesmeye alıştı parmaklarınız, artık şehadet için kalkamaz. Sadece efendiye secde eden ve sadece ondan yardım dileyen secdeleri, Allaha racî kılamazsınız artık.

Toplumsal olaylarda çocukları kullanma geleneği ne zamandır var? Kimler kullanır bu yöntemi? Amaç nedir?

Pkk’dan, Hamas’a kadar bu yöntem kimin yardımını almak içindir? Allah’ın mı?

Efendi, kendilerini iktidara getirirken el-pençe divan duranlar, kalemlerinin kırıldığını anlayınca, acımadan, kısacık yaşamları boyu hiçbir şeye sahip olamamış çocukları ölüme göndermekten çekinmezler. Şehit olacaksınız derler onlara, cennet vaat ederler. Allah’ın cennetini pazarlarlar yeniden iktidara gele bilmek için.

İktidardan çekilmek zorunda kalan çok adam gördüm. Demirel’den Ecevit’e, Erbakan’a kadar darbelere maruz kalan hiçbir lider halkına, hadi sokağa çıkın ve ölün demedi. Ölün ki ben gene iktidara geri geleyim demedi. Kimse sözlerimi yanlış anlamasın halkına ateş açan zalimdir. Ama halka ateş açılması sayesinde mağduru oynamayı alışkanlık haline getirenler ise Allahsızdır.

Bizim geleneğimiz farklıdır. Geçen yüzyıl boyunca Balkanlardan milyonlarca insan Anadolu’ya aktı. Bırakmak zorunda kaldılar kuzulu koyunlarını, üzümlü bağlarını, ekili tarlalarını. Bu göç eden insanlarımız hiç tecavüze uğramadılar mı? Çocukları öldürülmedi mi? Zalimce katledilmediler mi? Balkan göçmenlerinden bir tanesinin, ırzına geçilen kızının fotoğrafını eline alıp “nerdesiniz ey birleşmiş milletler” dediğine şahit oldunuz mu? Neden sizce? Ermeni tehciri gibi biz de balkan göçlerini dramatize edemez miydik? Bu gün asaletini dinin ritüellerine feda edip kapitalizme tapınan, sonradan görme ahmaklar bu tavrı anlayamazlar. Asaletin, şerefin, hamiyetin ne olduğunu asla bilemezler.

Maalesef İhvan’ın, iktidardan indirdikleri Mübarek kadar onurları olmadı. Asıl darbe Mübarek’e yapıldı ama o bir kişiyi bile koltuğuna döne bilmek için sokağa dökmedi. Çıplak ayaklılar üzerinden iktidar talep etmenin ne devlet adamlığına ne de insan onuruna sığmayacağını bilemezler bu kap yalayıcıları.

Gezide kör olmuş çocuklar için “oh olmuş” diyenler, şimdi “zıpla” dendiği için zıplıyorlar. “Dendiği için” diyorum zira Irak’ta ölen milyonlar için, fondaki ney sesi eşliğinde, zıkkımlandıkları Osmanlı şerbetlerinin serinliğinden bile mahrum kalmayı göze alamayanlar, bu Cuma, camilerden tekbirlerle çıktılar. Demek Iraklılar tekbir getirmelerini hak etmiyorlardı. Demek ırzına geçilen Iraklılar için, ciğeri yenen Suriyeliler için, gözünün içine gaz sıkılan gezi gençliği için domuz suratlı din simsarlarına “zıpla” emri verilmemişti.

Din madrabazları, “ümmilere karşı bir sorumluluğumuz yoktur” derler. Yani, “bizim gibi dindar olmayanları kandırırız, iftira ederiz, mallarını yağmalarız, bize bir günah, bir sorumluluk yoktur, zira onlar ümmidirler, dini bilmezler” derler. Bu yüzden kendileri zulmedince herhangi bir vicdan azabı duymazlar ama tırnakları taşa çarpsa yeri göğü inletirler.

Takiyye ile ülkeleri ele geçirirler, sonra aynı Takiyyeyi efendiye yapmaya çalışırlar. Efendinin bu komik Takiyye taktiklerine kanmadığını görünce de çıplak ayaklıları “şehadet”e gönderirler. Kendileri için.

Ey Anglo-sakson dininin müminleri!

İktidarı ne için istiyorsunuz?

Halk için olmadığı kesin. Çünkü sizin iktidarınızda da çıplak ayaklar, ayakkabı giyemedi. Ama siz sülükler gibi şiştiniz. Demokrasi için de olmadığını biliyoruz. Çünkü iktidarınızın ne kadar demokrat olduğunu, kör olmuş çocuklarımız gördüler.

İtiraf edin, iktidarı ne için istiyorsunuz?

Bir insanı öldüren, tüm kainatı öldürmüş gibidir.

Lanet olsun sokakta silahsız insanları öldürenlere…

Lanet olsun insanları ölmeleri için sokaklara sürenlere…

Lanet olsun kendi iktidarı için Allah dahil her şeyi alet edenlere…

Lanet olsun Gezi’de ölen gençlere “oh olsun” dedikten sonra Mısır için ağlayanlara…

Lanet olsun Irak ve Suriye’de ölenleri görmeyip, sadece anglo- sakson dininin mensuplarına ağlayanlara…


Lanet olsun kendi katillerini mazur ve haklı görüp, kendinden olanları katledenleri cani ilan edenlere…

Hiç yorum yok: