Amerika Büyük Ortadoğu Projesiyle, Batı Asya’da belirlediği çıkarlarını sürdürmek ve geliştirmek istemektedir. Bu konudan, sağır sultanın bile, haberi ve bilgisi olduğu bilinen bir gerçektir.
Askeri, istihbarı, ekonomik, dini ve kültürel alanları kapsayan bu faaliyetlerin son hedefinin de, Suriye olduğunu bilmeyen kalmadı.
Ekonomik alandan başlarsak, Suriye’nin ürettiği (petrol) ürünlerin pazarlarını kapatmak için bankacılık ve ticari ortamı Suriye’ye kapatmak olarak gözüküyor. Bu durum Suriye halkının yaşamını zorlayacağı için kendi devletine düşmanlaşmasını getirecektir.
Askeri alandan bakarsak, uçuşa yasak bölge ilan ederek, tıpkı Irak’ta Kürt Bölgesini Saddam’a kapattığı gibi kapatmak. İki veya üç farlı bölge yaratmak.
Askeri baskı ve müdahale etme ihtimalini sürekli canlı tutarak, Suriye’deki muhalefetin örgütlenmesi için psikolojik ortam yaratmak.
Muhalefete sürekli cesaret vermek.
Bu sürece paralel olarak, Türkiye’de eğitip Suriye’ye soktuğu ajanlarla silahlı kalkışmayı daha bir üst düzeye taşımak. Esad bunlara karşı tedbirler almaya çalışınca da, televizyonlarda yaygara yapıp, dünya kamuoyunu Esad’a karşı yapılandırmak.
Son aşamada da, NATO’yu sokmak, Esad’ı emperyalist ganimet olarak linç etmek.
Konuya Amerika’nın Türkiye’deki müttefikleri açısından bakarsak.
TÜSİAD’ın üyelerinin çoğu ya Yahudi ortaklıdır, ya da bizzat Yahudi’dir. Tabi ki İsrail’e her türlü desteği vermek isteyeceklerdir. Suriye’nin parçalanması İsrail’in güvenliği için çok önemlidir.
TÜSİAD sadece ekonomik çıkarları olanların bir örgütü değildir. Aynı zamanda, iletişim dünyasının da sahibidir. Bilim ve kültürel dünyanın entelektüelleri ile işbirliği içindedir. Onları emirlerinde çalıştırır.
Bu sözde bilim insanları, sanki bilim adına fetva veriyormuş gibi, TÜSİAD’a raporlar hazırlarlar. TÜSİAD da bu raporlarla strateji oluşturarak siyasileri yönlendirir.
Ancak sadece siyasilerin yönlendirilmiş olması yeterli değildir. Kanaat önderlerinin de, yönlendirilmesi ve dönüştürülmesi gerekir.
Kanaat öderleri genellikle bu tür kaynaklardan beslendiklerinden, henüz kendileri bir kanaata varmadan, bunlar hemen onların kulağına nasıl düşünmeleri gerektiğini söylerler.
Türk halkının yönlendirilmesi ve dönüştürülmesi, bu kanaat önderleri vasıtası ile sürdürülür.
Yönlendirme ve dönüştürme, tabi ki, bir ideolojik temele oturur. Bu ideoloji; ortak oldukları emperyalist tekellerin bölgedeki menfaatlerini korumak ve geliştirmektir.
Çoğu üretici olmayıp, ithalatçı olduğu için felsefeleri ve varlıkları bu ideolojinin çerçevesinde şekillenir.
Yani bunların dünyasında Türkiye, onların ithal ettikleri ürün ve doların pazarlandığı yerdir.
Vatan, Cumhuriyet, Atatürk ve toprak gibi değerlerin fazlaca bir değeri yoktur. Onlar sadece ortağı olduğu tekellerin ürünlerini ve ideolojilerini pazarlarlar.
TÜSİAD’ın Görüş Dergisinde, Prf. Beril Dedeoğlu’nun bir makalesi çıktı. Bilim insanı olacak bu kişinin derdi BAAS.
Kuru bir ideolojik yaklaşımla, BAAS imha edilmeden, Suriye’ye demokrasi gelmeyeceğini söylüyor.
Demokrasiden anladığı da, tekellerin Suriye’deki varlığıdır.
Batı tekelleri bir ülkenin ekonomisini yönetiyorsa, bunlar için o ülkede demokrasi var demektir. Aksi halde, müdahale edilmesi ve dönüştürülmesi gereken ülkedir.
TÜSİAT ve Beril Hanıma sormak lazım; Suriye ile iyi komşuluk ilişkileri geliştiriyorduk. Güney doğu illerimizden de iyi bir ticari ilişki kurulmaya başlamıştı. Ne oldu da birden düşman olmamız gerekti?
Bu düşmanlığı neden Suudi Arabistan üzerinden yapmıyorsunuz? Orada da demokrasi yok. Bilim insanın tarafsız olması gerekmez mi?
TÜSİAD böyle kılavuzlar kullanırsa, burnu çamurdan kurtulmaz.
Aslında bu durumu bizlerden ziyade, Antepli, Hataylı ve Suriye ile ticaret yapan yerli işverenlerin görmesi gerekir.
TÜSİAD’ın menfaatleri tekeller ile bütünleşirken, Antepli işadamlarının (yerli)menfaatleri Türk halkı ve Suriye halkı ile bütünleşmektedir.
Bülent Esinoğlu
Odatv.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder