Gazi, 21 Aralık 1937’de, yani ölümünden bir yıl önce, Suriye Başbakanı Cemil Mardam’la yaptığı görüşmede, rozet Atatürkçüleriyle saltanat dincilerinin asla gündeme getirmedikleri şu sözleri söylemiştir:
“Ben şahsen bütün camia için gayret sarf etsem bile bazı kitlelerde hasıl olmuş bulunan zihniyetler, bizi birbirimize yaklaştıramayacak kadar mühim idi. Bu sebeple, ben bütün kuvvetimi ve kudretimi, yalnız bu imparatorluk içindeki Türk olan unsura hasretmek mecburiyetinde kaldım. Ancak, ben bu işi yaparken çok emindim ki, asırlardan beri beraber yaşamış, dindaşlık yapmış insanlar, ayrılamazlar. Yalnız, imparatorluğun yarattığı birtakım yanlış anlamaların unutulabilmesi ve nihayet beraber yaşamış bu insanların birbirlerini anlayabilmesi için belli bir zamanın geçmesi lazımdı.”
“Suriyeliler henüz olgun değilmişler. Fransızlar acaba ne zaman olgun olmuşlardır? Suriyeliler mükemmelen medeni iken acaba Fransızlar ne vaziyette idi? Daha birçok meselelerimiz vardır. Fakat ve maalesef bunların ortaya konulması için kuvvet lazımdır. Suriyelilerin ellerini kollarını bağlamışlar. Çözünüz onları, koparınız o bağları! Bu, namus meselesidir. Bunun için en büyük tehlikeyi bile göze aldım. Mesele, Suriye ile aramızda kalınca bin bir dostluk yolları ile uyuşuruz. Hatta Suriye Başvekili ile benim aramda kalsa daha çabuk olur. Bunu yapacağım. Fransızlara veremem. Açık söylüyorum. Eğer Ekselans yarın Suriye’ye ve Şam’a dönerlerse lütfen benim bütün Suriyelilere ve bütün dostlarımıza selamımı söylesinler ve açık olarak desinler ki, ben ve hükûmetim sizin tam bağımsızlığınızı istiyoruz. Eğer Fransızlar engel olursa Fransızlara da söyleyecek sözlerimiz vardır. Ona da kefilim. Suriyelilerin ordusu yoktur. Fakat bizim ordumuz kâfi. Söz veriyorum: İcap ederse girerim ve sonra yine çıkarım. Temenni ederim ki, buna mecbur olmayalım. Katiyen bırakamam. Suriye’yi terk etmek istemiyorlar. Fakat terk edeceklerdir. Bir kere tutununuz, ordu yapınız. Korkmayınız. Bir şey yapamazlar. Kuvvet kullanmaz iseniz her şey yaparlar.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 30/120-122)
İşte Amerikalı yazarın atıf yaptığı bu yaklaşım, bu sezgi, bu feraset ve bu ufuktur. Mustafa Kemal ufkudur bu.
Bugün yapılansa, Atatürk’ün tespit ve temennisinin tam aksi bir niyet ve amaçla Suriye’ye girmek… Yani emperyalist Batı’ya rağmen, Suriye halkına yardım için değil, emperyalizme hizmet için girmek…
Fark da ibret de dehşet de burada… Allah, Suriye halkının yardımcısı olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder