26 Nis 2013

Küçük Oyun Büyük Oyun


Her ikisi de tehlikelidir. Her ikisi de bu memleketin yurttaşlarıyla alay etmek anlamı taşır. Her ikisi de Türkiye’yi bölge için planlanan dümene boyun eğdirmeyi amaçlar. Her ikisi de Türkiye’yi yoksulluğa talim, sadaka toplumu olmayı kabul etmeye zorlar. Her ikisinin de hedefinde yurtseverler, direnme ve geleceği kurmanın anahtarı olan sınıf mücadelesinin güçleri vardır.

Küçük oyun, ülkenin yeniden dizayn edilerek laikliğin son kırıntılarının yok edilmesi, şimdiden tek adamlığı etkin bir şekilde prova eden partiye ve liderine başkanlık kapısını açacak yolun taşlarının döşenmesidir. Büyük oynanacak, büyük lokma yenecek, zafer de o ölçüde büyük olacaktır. Halkın desteği bu küçük oyuna kazanılamazsa, zorbalığın daha da artacağından, elde edilemeyenin başka yöntemlerle elde edilmeye çalışılacağından hiç kimse kuşku duymamalıdır. Kuşku duymamalıdır, çünkü bugüne kadarki uygulama, yasa, hukuk dinlemeden “biz yaptık oldu, bundan sonra da olur mantığının süreceğini gösteriyor. Attığı adımlar karşısında etkili bir direnç görmedikçe ya da direnenleri kolayca bastırdığını gördükçe kendine güveni artanlar durmayalım düşeriz sloganı ile hareket ediyorlar. Unutulmaması gereken gerçek budur: Dururlarsa düşecekler. Öyleyse onları durdurmak gerekiyor.

Büyük oyun küçük oyunun büyük destekçisidir. Obama, Boston olaylarından sonra yaptığı konuşmada ABD’nin Dünyanın en büyük ulusu olduğunu ilan etti. Dünyanın en büyük ulusu şimdilerde pek çok ülkeye, özellikle de bizim bölgemizdekilere ulus olmadıklarını, ulus olmanın zamanının geçtiğini anlatıyor. Bütün propaganda güçleriyle bu bölge ülkelerinde bulduğu yandaşlarıyla yaptığı budur. Bu propagandaya, ideolojik saldırıya, silah gücü ve her türden şantaj ekleniyor. Bu aynı zamanda ulus içindeki sınıf mücadelesini de iptal etmenin yolu, yöntemidir. Türkiye bu ülkelerden birisidir. Kimi zaman kayıkçı kavgasıyla iktidara bak gördün mü ABDye bile kafa tutuyor”, İsrail’i nasıl da dize getirdi ama desteği sunulurken öte yandan proje aksamaksızın uygulanıyor, senaryo artık Türkiye’ye neredeyse yerleşmiş Foreign Office elemanlarıyla denetleniyor.

İdeolojik saldırıyı püskürtmek birincil görevdir. Komünistinden sosyal demokratına kadar sol, önüne çıkarılan tuzaklara düşmeden, öyle dersek böyle derler korkusuna kapılmadan diyeceğini demeli, neye karşı olduğunu açıkça söyleyebilmelidir. Türkiye’de olup bitenlerin büyük projenin parçası olduğunu açıklamak yalnızca ruhunu kurtarmak için değil, planı durdurabilmek için de zorunludur. Varsın projenin sahipleri, ne dediğini bilmeyenlerden, kısa zamanda tepeleyip kenara koyacağı yandaşlar devşirsin; önemli olan onlar değil, onların kullanıldıklarını bile fark etmedikleri ideolojik saldırıdır.
Büyük oyunun sahipleri de sandıkları kadar büyük ve güçlü değildirler. Bölgede her şeyin senaryoya uygun yürümediğini onlar da biliyorlar. Ama büyük zarar verdikleri, halkları birbirine düşürdükleri, iç savaşları kışkırttıkları gerçektir.
Bizim ülkemiz de bu büyük oyunun parçası haline getirilmeye çalışılıyor. Küçük oyunun büyük oyunun parçası olduğunu artık görmek zorundayız. Durdurmak istiyorsak iki oyun arasındaki derin ilişkiyi, bağı açığa çıkarmalı,sureti haktan görünen sahteciliği deşifre etmeliyiz.
Küçük oyunda öylesine büyük iddialar ortaya atılıyor ki, bu iddiaların sahiplerinin hayal kırıklıkları da o ölçüde büyük olacaktır. Çareyi sessizliği derinleştirmekte bulacaklar. İnsanlar susturulduğu zaman derin bir sessizlik egemen olur. Ama bu derin sessizlik demokrasi olmayacaktır.
Böyle bir sessizlik istiyor musunuz?

Hiç yorum yok: