Düzenin din adamları seslendi: "Bu söyledikleriniz gerçekçi değildir. Olacak gibi değil! Kişi idealist değil, gerçekçi olmalı." Bu sözler, fi zamanına, Hz.Ali'ye söylenmiş sözlerdi. Çünkü dünyanın en büyük devletlerinden birinin başkanı söküklerini dikiyor, elbisesini yamalıyor, ayağına bağladığı çaputu kuvvetlendiriyor, öğününü tek çeşitle tamam ediyordu...
Çünkü Ali, Kisra gibi sefere çıkarken yanında 70 cariye ve 100 köle gezdirmiyor, Muaviye gibi Yeşil Saray'ın saadet hanesinde 14 çeşitten ezkar ile bollanmış sofraya oturmuyordu. Bu uygulama, valilik vazifesi verilmiş olanların davranışlarının eleştirilmesine neden oluyordu. Keza, Selman'ı Farisi'nin Medain Valiliği boyunca pazarda sepet satmasına binaen, Hz.Ömer'in yazdığı mektubu biliyoruz. "Ey Selman, diğer Valiler, senin kötü örnek olduğunu, maaşını yoksullara dağıtmayıp kendine harcaman gerektiğini söylüyorlar..."
Selman ise, Ali'den şiarla, "Bu, Resulullah'tan gördüğümdür, bundan beni kimse çeviremez" diyordu...
Çölde ölüşünü izlediler
"Yöneten, zorlayan, öç alan Allah'ın adıyla" diye başlardı söze Ebuzer. Ve dualarında "Ey güçsüz bırakılmışların Rabbi" diye seslenirdi. Düzenin din adamları hemen başına üşüştüler. Ebuzer'i "abartılı" bulduklarını söylediler. Keza, sıkıntı şudur: "Ebuzer'e göre dinin bizzat standartları bu davranışların tamamıydı." Yani, tüm davranışlarının Peygamber'e dayandığını söylüyordu. Servet biriktirenlere karşı verilen mücadeleyi bir "tercih" değil, farz olarak ifade ediyordu.
"Keseye koyulup ağzı bağlanan her altın tanesi, sahibini mahşerde yakalayacak bir yılana dönüşecektir..."
Ebuzer bu sözü ettiğinde, Halife'nin etrafına çöreklenen düzenin din adamları savunmaya geçtiler. "Ey Ebuzer, zekâtı verildikten sonra her tuğlası altından olan bir sarayda oturmak da caizdir..."
Ebuzer'in büyük kıyamı, bu cümlenin tarafına yöneldi. Ekmek, Allahperestliktir. Haneye yoksulluk girince, din çıkar gider. Aç sabahlayıp, kılıcını çekmeyene şaşarım...
Bu şiarla mücadele eden Ebuzer'in sözleri karşısında düzenin din adamları "Ebuzer'in reformist, tahribatçı, deli, çılgın, bozguncu, servet düşmanı, İslam düşmanı, hizipçi, haydut, gaddar" olduğunu söylediler. O'nun idealist olduğunu, gerçekçi olmadığını, İslam'ın devletleşmesinin ve Roma ile benzeşmesinin, İslam'ın yayılması için şart olduğunu öne sürdüler. Peygamber'in en yakın dostlarından Ebuzer'e öyle bir nefret duydular ki, O'nu sürgün ettiler. Rebeze Çölü'ne gönderdiler. Bu da yetmedi, eşi ve kızını yanına gönderip, tüm ailenin çölde açlık ve susuzluktan ölüşünü izlediler...
Eşitlik ve adalet istiyordu
"Hüda size, hurma bize" felsefesiyle iktidara gelenler, halka sundukları Hüda'nın, kendi hurmalarına karışmayan bir totem olarak biçimlenmesini sağlarken, dinin esas sloganı ve bayrağı olan Ebuzer'i katletmekten geri kalmadı. Keza, Rebeze'ye sürgün edilen Ebuzer; "Muaviye ve Halife Osman'ın efradının servetine karşı, eşitlik ve ekmek diyerek yumruğunu havaya kaldırmıştı." Velev ki, bunun Allah'ın emri ve peygamberin kavli olduğunu dillendiren Ebuzer, ne türden bir muamele görmüşse, tarih boyunca Ebuzer'ce kıyam edenlerin tamamı aynı muameleyi görmüştür. Ve görmeye devam edecektir.
Düzenin din adamları, kutsal "şirk teslisinin" omurgasıdır. Firavun haneyi yakar. Karun yangından malı kaçırır. Belam yani düzenin din adamı ise; evi yanan adama "ateşe su dökmemeyi telkin eder." İşte bu telkin ile karşılaştığınızda, Ebuzer'i anın. Ebuzer'den bahsedin. O'na Ebuzer'i hatırlatın! Bırakın, kâbus görsünler! Ebuzer'in Rebeze'den İstanbul'a, Şam'a, Tahran'a, New York'a doğru yola çıktığını ve servet sahiplerine korku salacağını söyleyin...
Şüphesiz, bu, düzenin din adamlarının en büyük korkusudur!
Ebuzer'den korktukları kadar, ölümden korkmazlar. Çünkü Ebuzer, onların tek kâbusudur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder