Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan... Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlık mücadelesi önderlerinin idam edilişinin üzerinden yıllar geçti. Fakat tam 42 yıl önce onlar ölüme gittiklerinde binlerce Deniz doğdu bu ülkede.
Hüseyin 23, Deniz 24 ve Yusuf 25 yaşındaydı. Önce düşünceleri sonra eylemleri en sonunda canlarıyla mücadelenin değişmez simgeleri oldular. Gencecik yaşlarında kendilerini Türkiye’nin bağımsızlığına armağan ettiler. Mustafa Kemal ve devrimlerinin arkasından giden üç fidan Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı olduklarını ve bu sebeple anayasal bir harekette bulunduklarını deflarca vurguladı. Ama onları ölüme götüren işbirlikçiler, Deniz’in deyimiyle bir “kul”du. Ve bağımsızlık mücadelesinin onurunu hiçbir zaman anlayamayacak bir “kul” olarak kaldılar. Yapılan hiçbir savunma fayda etmedi.
Ve 6 Mayıs 1972 gecesinde Türkiye’nin her yanında yakılan ağıtlarla önce Deniz gitti idam sehpasına, ardından Yusuf ve Hüseyin.
Dünyanın belki de en ağır işkencesiydi; Yusuf dava arkadaşı Deniz’in ölümünü kasvetli odanın camının arkasından saniye saniye izledi. Hüseyin de Yusuf’un... Ve bağımsızlık mücadelesinin aşıkları radyo başlarında bekledi bir iyi haber gelir umuduyla. Ama onlar canlarını seve seve feda etti bu dava uğrunda. Ölüme marşlar ve sloganlarla gitti. Deniz’in idam sehpasındaki son sözleri “Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler! Kahrolsun Emperyalizm” oldu.
O kara gecede acı haberi öğrenen gençler, devrim yemini etti. Bir Deniz gitti yerine bin Deniz doğdu 6 Mayıs gecesi... Şu an yaşayan yüzlerce Yusuf ve Hüseyin var...
Bugüne kadar onlarla ilgili çok şey yazılıp çizildi. Mücadelemizin kahramanlarının bizim gibi doğup büyüyen, sokaklarda misket oynayan, hayaller kuran, yiyip içen, aşık olan birer insan olduklarını unuttuk. Halbuki Deniz’in doyamadığı bir yemek, belki açıp açıp tekrar okuduğu kitaplar vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder