Medyanın, yani kitle iletişim araçlarının görevi, halkı bilgilendirmek ve aydınlatmaktır. Bir medya kurumu, devlet veya özel farketmeksizin, kamu hizmeti veren bir araçtır. Demokratik, uygar ve ahlaklı bir ülkede olması gereken budur. Türkiye’de ise medya büyük ölçüde, güç odaklarının hizmetinde, sermayenin ve/veya iktidarın güdümünde bir araç haline dönüştü. Medya halka hizmet vermiyor, medya AKP iktidarına ve belli başlı sermaye odaklarına hizmet veriyor!
Ulusal ve yerel televizyonların, gazetelerin, dergilerin, haber portallarının, radyoların büyük çoğunluğu, basın ve yayın ahlakını, meslek ahlakını ve genelde ahlak ilkelerini yerle bir etmiş durumdalar. Türkiye’de medyanın büyük çoğunluğu ahlaksızdır ve medyayı yöneten, medyada yorum ve haber yapan insanların büyük çoğunluğu da aşağılık insanlardır.
Bu insanlar neden ahlaksız ve aşağılık insanlardır? Çünkü kendilerini, meslek ilkelerini, onurlarını, namuslarını, şereflerini para için, makam için, ünvan için satmış durumdadırlar. AKP’nin söylemlerini ve politikalarını, kendi yayın politikaları haline getirmişlerdir. Sermayenin söylemlerini ve politikalarını, kendi yayın politikaları haline getirmişlerdir.
AKP’nin kendileri üzerinde uyguladığı baskıyı, sansürü içlerine sindirmişler, kendilerini kurtarmak için, basın-yayın ilkelerini, basın-yayın ahlakını yok etmişlerdir. Üstelik bu insanlar kendilerini güçlü sanmaktadırlar. Oysa bu insanlar zavallı ve zayıf insanlardır. Kendisini, meslek ilkesini, onurunu, namusunu, şerefini para için, makam için, ünvan için satan kişi aşağılık, zayıf ve zavallı bir insandır. Onlar güçlü oldukları halüsinasyonu ile yaşamaya devam edebilirler, şuursuz bir biçimde, kendilerini çok önemli insanlar sanabilirler, ancak bu durum, gerçekte onların ne olduğunu hiçbir zaman değiştirmez.
Antik Yunan filozofları, bundan binlerce yıl önce bile, üç temel erdemden söz etmişlerdir: Adalet, dostluk ve cesaret. Yani bugün, 2014 yılında, Türkiye’de olmayan şeyler.
Üstelik bu erdemler kendi başlarına, tek tek de yeterli değildir. Bu erdemler bir arada, bir bütün olarak yaşanmalıdır. Örneğin, adalet ve dostluk duygusuna sahip olmak, ama cesaret sahibi olmamak anlamsızdır ve hiçbir işe yaramaz. Böyle bir insan korkak ve pısırık bir biçimde gözünün önünde meydana gelen adaletsizliklere üzülmek ve ağlamak dışında hiç bir şey yapamaz. Böyle bir insan eylem insanı olamaz, dolayısıyla erdemli de olamaz. Korkak insanın adalet duygusu hiçlikten başka bir şey değildir. Çünkü korkaklık adaleti de sıfırlar.
Cesur olan, ama adalet ve dostluk duygusuna sahip olmayan birisinin cesareti de hiçbir anlam ifade etmez. Aksine, böyle bir insan, toplum için kötülük ve zarar dışında hiç bir şey ortaya koyamaz. Adalet ve dostluk duygusuna sahip olup korkak olan insanlar nasıl ki işe yaramaz parazitlerse, cesur olup adalet ve dostluk duygusuna sahip olmayan insanlar da, topluma en büyük zararı veren insanlardır.
Türkiye’de, siyasette ve sermaye odaklarında olduğu gibi, medyada da bu tür insanlar fazlasıyla vardır. Cesur ama zalim. Cesur ve adil değil. Adil ama korkak. Cesur ve adil değil.
Türkiye’de siyaset ve ticaret neyse, medya da o! Türkiye’deki siyaset-ticaret-medya üçgeni, ahlaksızlıkların merkezi haline gelmiş durumda. Cinsellik ve cinsel tabular üzerinden sahte ahlak anlayışları ortaya koyarak ahlaklı olunmuyor! Namaz kılmak, dua etmek, oruç tutmak, içki içmemek, domuz eti yememek, örtünmek gibi dini ritüelleri uygulayarak ahlaklı olunmuyor! Televizyonlarda ve gazetelerde, demokrasiyi ve insan haklarını iğfal ettikten sonra, sahte demokrasi nutukları atarak ve yorumları yaparak, sahte insan hakları savunuculuğu yaparak ahlaklı olunmuyor! Söylem ile eylem bütünlüğü sağlanmadan, teori ile pratik bütünleşmeden, ahlaklı olunmuyor!
Fransız filozof Jean-Paul Sartre’ın söylediği gibi, insanı tanımlayan şey, eylem ve seçimleridir. Eylem ve seçimleriniz ahlaksız, ilkesiz, namussuz, şerefsiz, onursuz, zalim, korkak, aşağılık ise, siz de öylesinizdir!
Ama Sartre’ın söylediği önemli bir söz daha vardır: İnsan her zaman henüz olmadığı şeydir! Yani, eylemlerin ve seçimlerin değişmesi ve dönüşmesi, her zaman bir potansiyel olarak olasıdır.
Kimse sona geldiğimiz sanısına kapılmasın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder