Dün Aydınlık dahil pek çok gazetede yer aldı: “Dört kardeş, tek ayakkabı.” Hakkari Yüksekova’da yaşayan, iki ayakkabısı olduğu için okula dönüşümlü giden dört kardeşin dramı. Bazılarımızı şaşırtan ama bazılarımızın da yakından bildiği bir gerçek!
CENNETİN ÇOCUKLARI
Bu acı gerçeğin filmi de var. İranlı yönetmen Majid Majidi 1997’de çekti: Cennetin Çocukları. Ali ve Zehra’nın öyküsü sadece İran’ın değil, bu coğrafyanın çoğunda yaşanan yoksulluğun öyküsüdür. Kızkardeşi Zehra’nın ayakkabısını tamirciden getirirken kaybeden Ali, durumu babasına söyleyemez çünkü kızacaktır babası. Üstelik yeni bir ayakkabı alamayacak kadar da yoksuldur babası, bilmektedir...
Peki biri sabahçı diğer öğlenci olan iki kardeş okula nasıl gidecektir? “Suç ortaklığı” yapar kardeşler: Ali’nin ayakkabısını sabahçı Zehra giyerek okula gider. Öğlen Zehra koşarak okuldan, Ali koşarak evden çıkar ve yolda ayakkabıyı değişirler. Tabi Ali sürekli okula geç kalır. Öğretmen hergün kızar ve en sonunda ceza alır.
Bir gün bir ilan görür Ali. Üçüncünün spor ayakkabı kazanacağı bir koşu yarışı vardır. Ali katılır. Zehra’ya ayakkabı için koşan Ali, yarış boyunca üçüncü gelmeye çalışır ama aksilikler onu birinci yapar. Üçüncü olamadığı ve kardeşine ayakkabı kazanamadığı için kahrolur Ali... Kelimelere sığmayacak bir dramdır kısacası.
PİJAMADAN
BOZMA PANTOLON
Cennetin Çocukları’nı 2011’de ilk kez izlediğimde, biraz da sevgili babamın çocukluğunu izlemiştim. Benzer dramlardır: Köye okul açıldığında babam 14 yaşındadır, çobanlık yapmaktadır. Ama o da okula gitmek ister, dedemi zar zor ikna eder. Peki okula nasıl gidecektir? Doğru dürüst bir pantolonu yoktur. Pijamadan bozma bir pantolon yapar babaannem... Bu arada okul dediysek, kafanızda gerçek bir okul canlanmasın hemen. Babamın dayısının ahırını okul yaparlar: Tek gözlü okul! Uzaktaki başka bir köyün ilkokuluna giden öğrenciler de artık kendi köyündedir. Böylece 1, 2, 3, 4 ve 5. sınıflar aynı anda tek bir gözde eğitime başlarlar. Tek öğretmen, beş sınıfı aynı yerde okutur. Babam, her sınıfı bir ayda tamamlayarak 5 ayda mezun olur! Daha uzun süre okumasına da zaten imkan yoktur.
MATEMATİKÇİ İŞÇİ
Ancak babam o 5 aylık okumayla yetinmemiş ve kendini geliştirmiştir. Öyle ki, beş aylık eğitimli babam, yıllar sonra ortaokuldaki oğluna, bana matematik çalıştırabilmekteydi! İyi derecede geometri bilmekteydi! Eğitim ve öğretim bana aşıladığı bir aşktı. Annemle evlendiğinde geçinebilmek için Arguvan’dan Adana’ya gelmiş, tekstil fabrikasında çalışmaya başlamış, beni okutabilmek için sevgili annemle birlikte geceli gündüzlü ağır işçilik yapmıştı.
Babam da annem de, varını yoğunu kardeşimle eğitimimize harcamış, ilkokuldan sonra kazandığım koleje beni göndermekten kaçınmamışlardı. Daha çok çalışıp, daha çok didinerek zorlu taksitleri denkleştirmişlerdi.
KÖY OKULUMUZ
Babam Haydar Güller, ya da nüfus cüzdanındaki ismiyle Mehmet Güller, 28 Şubat 2009’da, hastane enfeksiyonundan öldü. Ama köyüne yapılmakta olan “gerçek” okulu görerek öldü. Bugün, yolu olmayan köyümüzde engellilerin kullanacağı asansörü olan bir okulumuz var. Köylülerimiz, yıllar içinde büyük şehirlere taşınan hemşehrilerimiz, bir vakıf kurarak bu okulu inşa ettiler. Üstelik zor da oldu. Soğuk savaş hafızalı devletin kimi bürokratları, bir Kürt köyünde okula sıcak bakmadı. Sürekli engelledi, zorluklar çıkardı. Son olarak engelli asansör istemeleri de ondandı. Oysa köyde engelli yoktu, zaten engelli aracın gidebileceği bir yol da yoktu! Babam, şimdi bu okulu görecek şekilde uyuyor köyünün mezarlığında. Ve mezar taşının arka yüzünde şöyle yazıyor: “Başı dik ve onurlu yaşamayı miras bırakan babamız...”
SINIF SAVAŞI
Babamız, 50 yıl önce tek sınıfta, pijamadan bozma pantolonuyla 5 ay okuyabildi. Hakkari Yüksekova’da çocuklarımız, 50 yıl sonra, tek ayakkabıyla dönüşümlü okula gidebiliyorlar hâlâ.
O nedenle siyaset tablosu çok sadedir aslında: Paralarını ayakkabı kutusuna sığdıramayanlarla, ayakkabısızların kavgasıdır yaşanmakta olan! Cansız bedeni gazete kağıtlarının altındayken o delik ayakkabısı mıh gibi yüreğimize saplanan Hrant Dink için, oğlu Ermenek maden faicasında ölen yırtık kara lastik ayakkabılı Recep Amca için, Yüksekova’daki ayakkabısız kardeşlerimiz için, o ayakkabı kutularının hesabını soracağız mutlaka!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder