Tarih belli oldu; ABD’nin zamanı 2022’ye kadarmış. 16 istihbarat örgütünün çatı kuruluşu ABD İstihbarat Topluluğu, bu yılın başında hazırladığı raporda, 2022 yılında İsrail diye bir devletin olmayacağını saptamış. Rapor, ABD’nin İsrail sonrası Ortadoğu tasarımına ilişkin öneriler içeriyor. Raporun başlığı da zaten “İsrail Sonrası Ortadoğu’ya Hazırlık.” ABD’nin en etkili devlet adamlarından eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, raporun bulgularını teyid edercesine, ABD’ye Ortadoğu politikasını İsrail’ karıştırmadan tek başına çizmesini salık veriyor.
Rapor, ABD’nin neden acelesi olduğunu açıklıyor: ABD, 10 yıl sonra, şimdi bile kendisine pahalıya patlayan İsrail’i destekleyecek takatten düşecektir. Bu nedenle elini çabuk tutup, İsrail’in 300 milyona yaklaşan Arap dünyasını kontrol etme görevini yerine getirecek bir siyasi yapı kurma zorunluluğuyla karşı karşıya.
İsrail yerine ‘Büyük Kürdistan’
Ortadoğu haritasında bu göreve en uygun aday kimdir? Bu soruya duraksamadan verilecek tek bir yanıt var: Mesud Barzani’nin “kukla devletçiği”ni merkez alacak “Büyük Kürdistan.” ABD’nin Türkiye, Suriye, Irak ve İran’a düşmanlık ve bu ülkeleri parçalama politikasına istim vermesi, acelesinden kaynaklanıyor. “Büyük Kürdistan” kurulduğu zaman en az 20-25 milyonluk bir nüfusu barındıracak. İsrail’in 7.5 milyon nüfusu var. “Büyük Kürdistan”ın petrolü, doğalgazı ve geniş tarım olanakları olacak; İsrail bütün bunlardan yoksun. “Büyük Kürdistan” Batı sermayesi için oldukça geniş pazar olanağı sunarken, İsrail, tersine ABD’ye yük olmaktadır ve ABD’nin Arap dünyasıyla ilişkilerini onarılmaz biçimde bozmuştur.
1991’deki Körfez Savaşı’ndan bu yana meydana gelen olaylar incelendiğinde, adım adım yürüyen ABD’nin “Büyük Kürdistan” projesinin dört aşamalı olduğu anlaşılıyor.
Dört aşama
Birinci aşama: Körfez Savaşı’nın arkasından Irak’ın kuzeyi Çekiç Güç’le fiili olarak Bağdat’tan koparıldı. Buna Türkiye’den gelebilecek itirazlar, PKK terörü desteklenerek ve tırmandırılarak önlendi. 12 Eylül generalleri ve Turgut Özal, itirazları yumşatıcı rol oynadı.
İknci aşama: Irak’ın işgali ve Saddam Hüseyin yönetiminin devrilmesiyle Çekiç Güç’ün himayesinde palazlanan Barzani’nin kukla devletine Irak içinde bir hukuki zemin kazandırıldı. Barzani bu hukuki zeminden yararlanarak parlamentosunu kurdu, 70 bin kişilik bir orduya sahip oldu ve Irak’ın geri kalan bölümünden bağımsızlaşan bir ekonomi şekillendirdi. Irak’ta bunlar olurken, Türkiye’de birinci aşamadan ders çıkaran ve ABD karşıtı bir çizgiye kayan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ve milli güçlere darbe yapılarak, Ankara’da eşbaşkanlık rejimi kuruldu.
Üçüncü aşama: Halen içinden geçmekte olduğumuz bu aşamanın esas hedefi, Suriye’nin parçalanması ve koparılan parçanın Barzani devleti ile bütünleştirilmesidir. Bu işle eşbaşkanlık görevlendirilmiştir. Eşbaşkanlık, bu görevi yerine getirirken, Ergenekon ve Balyoz darbeleriyle bastırdığı milli kuvvetlerin dışında kalan devlet güçlerini, Kerkük-Musul petrolleri hayaliyle kandırmaktadır. Bölücü anayasa da bunun için tasarlanmaktadır.
İskenderun-Hakkari hattı
Dördüncü aşama: Son aşamada, eşbaşkanlık eliyle komşularının bölünmesinde kullanılan Türkiye’nin kendisi de bölünecektir. Diyarbakır’ı da içine alacak şekilde İskenderun’dan Hakkari’ye kadarki vatan parçası Barzani devletine eklenecek ve böylece Akdeniz’e çıkışı sağlanan “Büyük Kürdistan” tamamlanmış olacaktır. Arkasından ABD tarafından kurdurulan ve ABD desteğiyle varlığını sürdürecek olan bu ikinci İsrail, bütün Batı Asya’ya karşı bir saldırı üssü olarak kullanılacaktır.
TSK, NATO’nun parçası ve 12 Eylül-Özal etkenleri dolayısıyla ABD ile sıkı ilişki içinde olduğu halde, Çekiç Güç’ün bölücü rolünü olaylarla çok çabuk anladı ve karşı önlemler aldı. O gün Çekiç Güç’ün ne amaçla uygulamaya konulduğunu başından anlayamaması ve karşı çıkmaması TSK için bir zaaftı. Ancak bugün, Genelkurmay Başkanlığı Suriye ordusuna karşı “angajman kuralları” ilan ederek Çekiç Güç’ün görevini üstlenmiştir.
Son Güncelleme: Cuma, 12 Ekim 2012 20:15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder