27 Mar 2013

Kalb-i Sûzan'a mektup

Kalb-i sûzan, yanan kalp demek. Tabir, bendenizin, Muhammed İkbal’e yazdığım cevabî bir rubaiden alınmış.
 
Ben, fıkra yazarı değilim. Onun için bu sütunda habire okuyucu mektubu yayınlamam. Başka yazar çizerler gibi gıybetleri, dedikoduları da bu sütuna taşımam. Bir ilim ve fikir adamının üslubuya yazarım. Bununla birlikte, bana gelen mektupların bazıları, tarihsel önemde içeriğe sahip oldukları için oları yayınlarım.
 
Bugün de böyle bir mektup yayınlayacağım. İki imzalı bir mektuptur bu. Öznur ve Salih Z. Kocaalp (karı koca olmalılar) adlı okuyucularım yazmış:
 
“Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’e saygıyla; 
 
“Bazen, hatta çoğu zaman insan yalnızdır. Kalabalıkların içinde veya tek başına ama daima yalnız. Doğumdan ölüme kadar bu yalnızlık sürer gider. Usta bilge, yazar ve hatip kendisini  ‘yanlız şehit’ olarak niteleyen Hallâc’ı anlatırken Muhammed İkbal’e cevaben “Bir kûşe-den Nuri diye bir kalb-i sûzan görünür”  der. Yani “Enel Hak” diyerek Hak yolunda dara-ğacına çekilen Hallâc-ı Mansûr gibi, Muhammed İkbal gibi,  İmamı Âzam gibi. Bu Hak aşıklarını katleden zihniyetle mücadele eden  insanlar gibi, her dönemde bir  Hak aşığı çıkar, diyorsunuz. Bu yüzyılın Hak aşığı sizsiniz Hocam.”
 
“Değerli bilge, Kuran sevdalısı, Hak yolunda, aydınlık bir gelecek için uğraşan memleket aşığı, gönüllerin ışığı sen çok yaşa. Bazen ekranlarda yüzünüzü soluk görününce, yukarıda söylediğiniz söz aklıma düşüyor ‘bir köşeden’. Üzülüyoruz. Hayatın sonsuz olmadığını bili
yoruz ve sonunda hepimizin bu âlemden er veya geç göçeceğimizi de idrak ediyoruz. Lakin, insanlığa yararlı, bilinçlerimize akan berrak su misali konuşan insanın hep var olmasını diliyoruz. Ne mutlu ki,  dokunulamayan, açıklanamayan, yorumlanamayan bilgileri gün gibi açığa çıkardınız. Kuran’ı yatak odalarının duvarlarından indirtip ilahî kudret’in sesi olarak duyurdunuz. Hayatı ve mutluluğu gerçek vahyin ışığında yakalamamıza yardımcı oldunuz. Eserlerinizi okuyarak bâtını ve zâhiri, yaşadığımız evreni, Milli Mücadele’yi Kur’an bakış açısı ile anlamaya çalışıyoruz. Bir memlekette aç insan var iken ben orada yemek yiyemem diyen, sadece Hak aşığı olduğu için lime lime doğranan insanların acılarla nasıl mutlu olduklarını anlamamızı istediniz.”
 
“Mütevazi bilgeliğin en yüce değer olduğunu gösterdiniz. Atomu parçalayıp atom bombası yaparak milyonlarca insanın ölmesine sebep olan insanlığın nasıl bir açmaz içinde olduğunu, yaşadığı dünyayı nasıl yok etmekte olduğunu, kanaatkârlıktan uzaklaşanların çıkarları için kutsallarını bile kullanmaktan çekinmeyeceklerini anlattınız. Yerkürede, bir karıncanın da hak sahibi olduğunu kavramamızı sağladınız.”
 
PAYLAŞIMI VE YARATICI İSYANI SENDEN ÖĞRENDİK

 
Ebu Zer el Gıfârî’yi, adalet ve hak yolunda paylaşımcı ilk fikir mimarlarını tanıdık. Onların açtığı yolda yürümenin ne denli gerekli ve önemli olduğunu anladık. Emevi-Abbasi zihniyetinin tarumar ettiği inanç ve düşünce dünyasının ayrıntılarını günlük hayatımızda rastladığımız olağan olaylarda bile görebileceğimiz şekilde anlattınız. Mâûn suresini anladıkça istismarcı, çıkarcı din sömürüsü ile beslenen çevrelerin, insanları vahyin yolundan saptırarak nerelere götürdüklerini gördük ve anladık. Her Cuma sohbetinizde, eleştirel ve bir miktar isyankâr olmanın da kaçınılmaz olduğunu gördük. Kur’an’ı dillerinden düşürmeyen dincilerin, yüreklerinde başka şeyler taşıdıklarını fark ettik.”
 
“Milli Mücadele’yi Kur’an’a  ve inançlı insanlara karşı yapılmış bir vahşet gibi anlatmaya çalışanlara Çanakkale’de şehit düşen vatan evlatlarının feryatları ile cevaplar verdiniz. Mustafa Kemal’i, yüzyılımızda verilen ilk ve tek milli mücadeleyi, onun isimsiz kahramanlarının, toprak altında bulunan cesetler olmadıklarını, onların yaşayan birer benlik olduklarını anlattınız, anladık.”
 
Hoca-şıh-molla üçgeninin Milli Mücadele sırasındaki ihanet ve dalâleten ibaret çabalarının günümüzde de tekrarının mümkün olduğunu sayenizde anladık. Allah ile aldatanların, Mâûn suresi ihlalcilerinin İslam’ı nasıl yozlaştırdıklarını gene sayenizde anladık.”
 
“Gelecek nesillerin bu yozlaşmayı bugünden anlamalarını Yüce Rabbimizden niyaz edelim.”

Hiç yorum yok: