24 Eyl 2011

Yaşasın Okulumuz



Cumhuriyet 23.09.2011

KAVŞAK
Özgen Acar

19 Eylül Pazartesi günü okullar açıldığında çocuklar şu şarkıyı artık söylediler mi bilmiyorum: “Bugün okullu olduk / sınıfları doldurduk / sevinçliyiz hepimiz / yaşasın okulumuz…”
700 bin öğretmenin eğiteceği 16 milyon çocuk bence sevinmesinler, onları büyük bir maraton bekliyor. Eğitim konusunda son harfleri “S” ile biten şöylesine bir sözcük kısaltmasıdır gidiyor: “SBS, YGS, LYS, DGS, KPSS, ALES, ÜDS, KPDS, TUS…”
Bunların ne anlama geldiğini bilmiyordum. Bu yazı için araştırdım. Meğer son “S” harfi koskoca İmparatorNapolyon Bonapart’ı bile korkutan“sınav” demekmiş! Kısaltmaları irdeleyelim:
SBS: “Seviye Belirleme Sınavı”:İlköğretimin 6, 7 ve 8. sınıflarına her yıl sonunda uygulanıyormuş. Üç yılın toplamına göre elde edilen nota göre, artık “lise” yerine geçen “Anadolu liseleri” arasında seçim yapma olanağı elde ediliyormuş.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 633 sayılı yasasının 3. maddesi TBMM’de değil, hükümet kararnamesi ile değiştirildi. Kuran dersleri için “ilköğretimi bitirme koşulu” kaldırıldı. Taze beyinli ilköğretim çocukları serbestçe Kuran kurslarına gidebilecek. Böylece Arapça öten papağanlar yetiştirilecek!
19 Eylül’de Cumhuriyet’te Çorum’da“dini eğitimin yuvalara girdiğine” ilişkin bir haber vardı. Okul çağına gelmemiş türbanlı çocuklara bile yuvada din eğitimi veriliyordu.
“Aile doktorluğunu” biliyorduk, yeni yaratılan “aile imamlığına” şimdi de“okul imamlığı” eklendi. İlkokulda devamsız öğrencilerle okul imamları ilgilenecek. “Okul Tehlike İzleme Kurulu’nda (OTİK)”, tarikat ve cemaat üyelerinin görevlendirilmesi de kaçınılmaz olacak.
YGS: “Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı”: Liseden sonra iki yıllık meslek yüksekokullarına giriş sınavı imiş.
LYS: “Lisans Yerleştirme Sınavı”: Dört yıllık üniversiteye giriş sınavı imiş, ama yeterli değilmiş, YGS de zorunlu imiş.
Lise öğrencilerinin aileleri her yıl dershanelere yaklaşık 24 milyar lira ödüyorlarmış. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan özel dershanelerin sayısı Türkiye’de 2002’de 2 bin 100 iken bu yıl 4 bin 200’e ulaşmış. Öğrenci sayısı da ikiye katlanarak 1 milyon 234 bin olmuş. Okula ek olarak dershanede öğretilen “(a, b, c, d) yanıtlama yöntemi” ile sonuç sıfır elde sıfır olmuş! Bu yıl, 1469 okul birincisi dahi hiçbir üniversiteyi kazanamamış.
“Avrupa Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (AKİÖ)” araştırmasına göre 2009’da 15 Türk öğrencinin yüzde 42’si en basit matematik sorusunu çözemiyor, yüzde 25’i okuduğunu anlamıyor, yüzde 35’i de okula gitmiyormuş. 65 ülke arasında Türkiye matematikte sondan 23. sırada imiş!
Bu arada AKP Hükümeti zamanında Kuran kurslarının sayısı da üçe katlanarak 9 bin 486’ya yükselmiş.
DGS: “Dikey Geçiş Sınavı”: İki yıllık mesleki yükseköğretim mezununun 2 yıl daha okuyup üniversite lisans diploması alabilmesi için gerekliymiş.
KPSS: “Kamu Personeli Seçme Sınavı”: Devlete memur, uzman olabilmek için bu sınavı geçmek zorunluymuş. 4 yıllık mezunlar her yıl, 2 yıllık mezunlar ise sınava iki yılda bir girme hakkına sahipmişler.
Artık bu sınavda yüksek not almak yetmez olmuş. Bazı kurumlar bu sınavı kazananlara “mülakat” uyguluyormuş. Mülakatı yapan “halıfleks bıyıklı”görevlilerden “kabul” notu alabilmek için “oruç tuttuğuna, Kuran okuduğuna” ilişkin yanıtlar vermeniz gerekiyormuş. Yoksa mülakatta bu yanıtları veren kişi KPSS’de 73 almış olsa bile 90 puanlı adayın önüne geçebiliyormuş!
ALES: “Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı”: Üniversite sonrasında “lisansüstü”yapmak istiyorsanız bu sınavdan geçmeniz gerekiyormuş.
ÜDS: “Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı”: ALES de yetmiyor, bu sınavı da becermeliymişsiniz.
KPDS: “Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı”: Tümünü becerdiniz, “dil tazminatı” almak için bu sınava da girmek gerekiyormuş.
TUS: “Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı”: Tıp fakültesini bitirenler, uzman olmak istiyorlarsa bu sınava da girecekler.
Pazartesi günü yeni öğretim yılında okula giden öğrenciler yatıp kalkıp dua etsinler, üniversiteye giriş için gerekli iki aşamalı ÖSS ve ÖYS sınavları kaldırılmış!
Üniversitelerin “Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavlarında (ÖSYS)” art arda rezaletler yaşandı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın bile dayanamayıp “Ben olsam istifa ederdim” dediği ÖSYM Başkanı Prof. Dr.Ali Demir hâlâ koltuğunda oturuyor.
Bazı üniversiteler YÖK’ün ışık yakması ile türbanlı öğrencilere izin verir oldular. Bu yıl üniversiteye başlayacak ve başka kentlere gidecek öğrenciler bando mızıka ile değil; garajlarda, üniversite yerleşkelerinde karşılandılar. Tarikat yurtlarının temsilcilerince “Bizim yurtta kalırsan şu kadar burs, yemek bedava” gibi zokalarla avlanıyorlar. Bakanlığın sağlayamadığı bu olanaklarda değirmenin suyu “Deniz Feneri” türü yapılanmalardan geliyor.

Ömer Dinçer
“İntihal (bilimsellikte aşırma)” ile 2005’te öğretim üyeliğinden çıkarılan ve soruşturması süren eğitimin başındaki Bakan Ömer Dinçer ilginç açıklamalarda bulundu.
Seçimden önce eski Bakan Nimet Çubukçu’nun “Seçim sonrasında atamalar gerçekleşecek” sözlerini,“Önceki bakanımızın ‘55 bin öğretmen alacağız’ sözünü yerine getiremediğimiz için tüm öğretmen adaylarından özür diliyorum. Ancak hükümetimin ayırdığı kaynaklarla olmadı” dedi.
Hani Türkiye dünyada büyümede 2. sıraya yükselmişti? Eğitim harcamalarının ulusal gelir içindeki payı öteki ülkelerde yüzde 6, Türkiye’de ise 3.8!
Oysa her yıl birkaç bin imam kadrosu bütçeye ekleniyor. Bu yıl da ayrıca“fahri vaizler” kadroya alındı, “cami rehberi” ne demekse bunlar için 250 kadro eklendi.
Yasa hükmündeki kararname ile“Atatürk inkılap ve ilkeleri”, “Atatürk milliyetçiliği”, “Türk milleti” kavramları bakanlık yasasının 2. maddesinden çıkarıldı.
4 genel müdürlük “Mesleki Eğitim Genel Müdürlüğü’ne” bağlanırken “Din Eğitimi Genel Müdürlüğü” kapsama alınmadı. Öteki bakanlıklarda müsteşar ve yardımcılara 4.5-5 bin lira aylık ödenirken Milli Eğitim’de 6.5-7 bine çıkarıldı, 4 ikramiye öngörüldü. 657 sayılı yasa delinerek personel“sözleşmeli” yapıldı. 450 uzman yardımcısının “mülakatla” alınacağı açıklandı!
Öğretmenlerin 3 yılda bir “yeterlik sınavına” girecekleri, üç ay tatilin bir ayında “eğitim” görecekleri bildirildi. Herhalde uzman yardımcıları öğretmenlere “türban nasıl bağlanır, Kuran nasıl öğretilir” dersleri verecekler! “Yeterlilik” ölçütü ne olacak?
Bakan Hürriyet’e açıklamasında ilkesini“Temel felsefe; değişerek devam etmek, devam ederek değişmek…”olarak açıkladı. Temel felsefe “Milli Eğitim” idi. Anlaşılan yeni anayasa ile bu felsefeyi uygulayacak bakanlığın adı“Eğitim ve Diyanet İşleri Bakanlığı”olacak!

Hiç yorum yok: