0 438 511 28 21…Dün geceden beri bu numarayı tuşluyorum. Her defasında yüreğim kuş gibi kanat çırpıyor. Acaba telefonuma ” Çukurca Jandarma Karakolu” cevap verir mi diye?
Ama ulaşmak mümkün değil, hep meşgul… Daha önceleri bir-iki kez ulaşmıştım.
Eğer ulaşabilseydim, onlara neler söylerdim, bilemiyorum. Belki konuşamazdım, boğazım düğümlenir, dilim kitlenir, sadece ” Sizi çok seviyorum, sizin için dua ediyorum, şehitler ölmez, vatan bölünmez” der ve ağlayarak telefonu kapatırdım.
Belki de;
Dün Habur rezaletinin ardından, “Çok güzel şeyler olacak” diyenler, yüzüne taktığı teessür maskesi ile 26+5 şehidimizin arkasından, “İntikamımız büyük olacak.” dedi.
2006′dan bu yana PKK ile Oslo’da tam altı kez masaya oturan,çapulculara devlet muamelesi yapıp onlarla mütarekenin şartlarını konuşan ve sözcüsüne “Sizinle savaşan ordu içerde”dedirten siyasi erkin başı, “Terör örgütü nereden besleniyor, nereden destek alıyorsa hepsinden hesabı sorulacaktır.” dedi.
Veya bir zamanlar mili ve gazi olan TBMM’nin Başkanı “Bağrımıza taş basacağız. Ancak bu gibi olaylar bizi yolumuzdan döndüremez. Sivil Anayasa için çalışmalarımıza devam edeceğiz.” dedi.
Falanca bakan “Milletimizin başı sağ olsun, şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır.” dedi.
Bir başka bakanımız ise; ”Ülkemizdeki refahı, istikrarı bozmak, yapılmak istenen reformları ve anayasa değişikliğini engellemek isteyenler bu olayları çıkarıyorlar.” dedi derdim.
Sonra devam ederdim, ” Aldırma Mehmet’im, aldırma… Bak arkadaşların, tertiplerin “Ölürem Türkiyem” dediler ve vatana katıldılar. Sen onlara vaktiyle birilerinin “KELLE” dediğine bakma, O’nlar Allah katında diridirler.
O’nlar “Yeni sivil, demokratik bir anayasa yapma çalışmalarının başlayacağı gün yapılan bu hain saldırı, bizi aydınlık ufuklardan alıkoyamayacak.” diyenlerin kurbanıdır derdim…
Nedir bu yeni anayasa diye sorarsa Mehmet’im bana onu şöyle cevaplardım.
Bize bu Başbakan’ın söylemiyle dokuz ay on gün sonra önümüze konacak ucubenin , kendi piçleri olan PKK terörü ile bizi bölmek isteyen ABD ve AB’nin dayatması olduğunu söylerdim.
Abdullah Öcalan‘ın senin tertiplerinin ve binlerce askerin, sivilin, gencin, ihtiyarın hatta bebeklerin eli kanlı katili İmralı mahkumunun çizdiği yol haritasının dikkate (!) alınacağı bir yasadır derdim.
Abdullah Öcalan‘ın senin tertiplerinin ve binlerce askerin, sivilin, gencin, ihtiyarın hatta bebeklerin eli kanlı katili İmralı mahkumunun çizdiği yol haritasının dikkate (!) alınacağı bir yasadır derdim.
Bölücü başının istekleri doğrultusunda bu ucubenin anasının “Demokratik özerklik ve eşit ortaklık” olacağını vurgulardım.
Bak Mehmet’im derdim, bir zamanlar Cumhuriyet Halk Fırkası olan bir partinin yetkilisi “Türklük yerine yurttaşlık diyelim.” derken, bölücülerin ekmeğine yağ sürüyor, ABD-PKK- AKP’nin Türklüğü silmek hedefine kol, kanat geriyor derdim.
Bak derdim yiğidim, bak senin tertiplerinin kanı ile BOP’nin haritası çiziliyor derdim. Belki de Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi‘ni gerçekleştirene kadar, Türkiye bölünene kadar, Kürdistan kurulana kadar,eşbaşkanlar ve Türk halkı uyutuluyor derdim.
Bak aslanım, bak Mehmet’im, bak yiğidim, senin tertiplerin şehit olduğu gecenin sabahı, Tuğamiral İsmail Taylan da tutuklandı. Suçu mu? Yurtsever olmak ve üniter devleti savunmak derdim.
Aklıma gelmişken söyleyeyim yiğidim, bu çapulcuların hedefi ulus devletin yıkılmasıdır, bölünmesidir ve şehir devletlerinin kurulmasıdır. Ben çapulcu diyorum ama, devletin başı olduğunu vurgulayan iktidar, bunları adam yerine, devlet yerine koymuş ve masaya oturarak mütareke şartlarını konuşmuştur.
Türkiye bir iç savaşa sürükleniyor Mehmet’im. Emperyalizmin itleri canlar alacak, kan akıtacak, taşeronları ise gene nutuk atmaya “asarız, keseriz”demeye devam edecekler. Türk ordusunun eline koluna Amerika malı kelepçeler takılmış, planlı operasyon yapma etkisi elinden alınmıştır.
İşte o zaman, Baydemirler, Zanalar, Tuğluklar, Demirtaşlar çıkacak ortaya ve “Yetiş R2P, yetiş ey İkiz Yasalar, kültürümüz, haklarımız, canımız tehlikede. Gelin bizi kurtarın.” diyecekler.
Gelecekler yiğidim, gelecekler o zaman… NATO’su, İngiliz’i, Amerikalı’sıne kadar “tek dişi kalmış canavar” varsa gelecekler, bu sefer açıkça işgal edecekler ülkemizi.
Eğer yaşarsam gene çıkacağım sokağa elimde Türk bayrağı ile Antalya’nın Şirinyalı Mahallesi’nin sokaklarında… Son derece şık giyimli bir kaç kadın bakacaklar balkonlarından “Bu kadın deli mi?” diye…
Bu sefer belki 19 Ekim’de olduğu gibi ” Şehitler Ölmez-Vatan Bölünmez”diye bağıran o iki çocuk da takılmayacak peşime… Ama eminim o temizlik işçisi eğer gene orada ise koşarak gelecek ve elimi öpüp, alnına koyacak. ben ise bağıracağım son nefesime kadar “Tam Bağımsız Türkiye” diye…
Ve elimde Diyojen’in feneri işgal ordularının önünden bucak, bucak kaçan, mal derdinden vaz geçip can derdine düşmüş işbirlikçileri arayacak, bulacak ve onların alnına ” VATAN HAİNİ” yaftasını yapıştıracağım.
Alo, Mehmet’im orada mısın? Keşke cevap verebilseydin telefonuma…
Ama hat hep meşgul… Yazdıklarımı söylemem sana, moralin bozulmasın diye. Söylemem, söyleyemem…
Unutma Mehmet’im, sen yetmiş milyonun evladısın, dikkat et kendine, ocağımıza ateş düşürme, dikkat et kendine...
Vatan sana emanet, sen de ALLAH’a !..
Unutma Mehmet’im, sen yetmiş milyonun evladısın, dikkat et kendine, ocağımıza ateş düşürme, dikkat et kendine...
Vatan sana emanet, sen de ALLAH’a !..
FİGEN ÖZEN
İLK KURŞUN
İLK KURŞUN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder