20 Eki 2011

Neden?


Cumhuriyet 20.10.2011
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
Şükran Soner

Öfke, acı, isyan, barış içinde çözüm üretme arayışlarında çaresizlik duygularının bileşkesinde, dün en çok sorulan, yanıtı aranan soru Neden?di. Her birini dinlerken çok akılcı, olabilir duygusu veren uzman, otorite görüşlerini dinledikçe, olasılıklar sonsuzluk boyutunda çoğalınca gerçek yanıtlara ulaşmak ne kadar zorlaşıyorsa, sonsuz yanıtlı olasılık, oyun, senaryo olduğu, olabileceği gerçeği de daha bir çıplak ortaya çıkıyor...
Kimi hafife alınamayacak maddi gerçekler, sürüklenişlerin altını çizmekle yetinme noktasındayız... Olayların çapı, en az 600-700 militanın görev aldığı bir saldırı boyutunu, koşullarını ortaya koyduğuna göre, Irakta kendisi için üs, yerleşim alanı olarak Kuzey Irakı seçmiş ABDnin habersiz, sorumsuz olduğunu söylemeye olanak yok. Kuzey Irak yönetimi, merkez Irak yönetimi açısından da aynı sorumluluklar geçerli. Ağırlıklı Dışişleri Bakanı, Başbakanımızın süreç içindeki bilgilendirme içerikli açıklamalarına bakılırsa, PKK terörü ile mücadele yolunda her üç merkezle sürdürülen ilişki-lerden olumlu sonuçlar alınmıştı. Nitekim yakın günlerde her üç tarafın yetkili siyasileri de aynı türden olumlu açıklamalarla, PKK terörüne karşı mücadelede Türkiyenin yanında, yardıma hazır olduklarını ilan edip durmuşlardı.
Otorite görüşler bu çizgiden yürürlerken olayın boyutlarının kaçınılmaz olarak Türkiyeyi Kuzey Iraka girmeye zorladığı olasılığı üzerinde kuvvetle duruyorlar. Basit bir operasyondan öte, sürekli güvenlik önlemine yönelik Kuzey Iraka Türkiyenin yerleşmesi, ABDnin ağırlıklı askeri güçlerinin Iraktan çekilmesi sonrası Irak içinde çıkabilecek iç savaşlarda Türkiyeye tampon, Kuzey Irakı koruma görevinin bir zorunluluk olarak dayatılması bir olgu olarak karşımıza çıkabilir mi? Daha yeni Türkiyeye gelen merkez Irak ve Kuzey Irak yöneticilerinin açıklamalarını anımsarsak, Türkiye ile yapılmış çok sağlam görüşmeler, anlaşmaların içerikleri neler olabilir? Öncelik Türkiyenin mi, Kuzey Irakın sınır güvenliği mi? Bizim Tabii ki Türkiyenin yanıtını vermemizin çok fazla anlamı yok. ABD, merkez Irak yönetimi, Kuzey Irak yönetimlerinin gerçek yanıtlarını bilmiyoruz...

Başbakan Erdoğan, sorumlu bakanlar, hükümet sözcüleri kör terör dedikleri olayın boyutları karşısında, çok haklı görünen tek ses, irade birliği çağrısı yapıyorlar. Kürtlerin ağırlıkta olduğu komşu ülkelerin toprakları üzerinde görülmeyen, bir tek Türkiyeye yönelik kör terör gerçeği karşısında, terörün şiddetle gücünü koyabileceği bir uzlaşma arayışı içinde olduğu tezlerini de fazlası ile çürütü-yor. İktidar yandaşı sözcülerin sık sık altını çizdikleri üzere, ülkemiz vatandaşları Kürtlerin şiddet, terörle ipotek altına alındığı çok farklı hedefleri olabilecek, taşeron kimliği ağır basan bir kör terör, şiddet ile karşı karşıya kaldığımız gerçeği, olasılığı kuvvetleniyor.
Tamam da bu olasılığa kapı açmada Erdoğan iktidarlarının yürüttükleri politikaların payı yok mu? Hani Kürt açılımı, sınır kapısı giriş tarihi ile kör terör eyleminin çakışmasının dün sık sık altı çizildi ya... Tek ses, irade birliği aramadan, Meclise bile bilgi verme, görüş alma zahmetine katlanmadan, başı kıçı, içeriği belli olmayan Kürt açılımını uygulamaya sokan bu iktidar değil miydi? Yandaş uzmanlar bile gerek baştan sona kural dışı, sınır kapısı girişi ile başlatılan, içi doldurulmayan, somut sonuçları olmayan Kürt açılım projesinin ortada kalmasının kör terörü besleyen temel öfke kaynaklarından birini oluşturduğunu söylüyorlar. Dahası seçim dönemi ateşkesi uğruna örgütle yapılmış -bal gibi de derin devlet değil, iktidar adına yapılmış- anlaşmaların ortada kalmış içeriklerinin çok daha büyük tahrik unsuru olduğu tartışılmaz bir gerçek.
Barış umutlarının çok fazla yüklendiği anayasa değişikliği mucizesi (!) medyatik şişirilirken, milletvekili seçilmişlerin Meclise gelemedikleri, cezaevlerinde kaldıkları bir sürecin yarattığı umutsuzluk, çok daha önemlisi barışçı çözüm sloganları arasında gerilimi, çatışmaları tırmandıran özel yargı eliyle toptancı suçlamalar, yargısız infaz içerikli operasyonlar, TSK kadroları ile sivil Kürt örgütlenmelerine birlikte, hukukun toptancı, suçsuzu daha çok cezalandıran, insan haklarına aykırı içerikte işletilmesine ele geçirilmiş yargı eliyle izin verilmesi... kör terörü beslemiyor mu?
Bu kör terör eylemi üze-rine bile hükümetin Mecliste bilgi verilirken izlediği üsluba ne demeli? Yıllardır iktidarda, her şeyden sorumlu değillermiş gibi, kendileri dışında birlik içinde olunulması gereken tüm tarafları dışlayan, suçlayan üslup ne olacak? Ortadoğuda emperyal çıkarlar adına eşbaşkanlık rolüne çıkacak, Arap Baharı’ yaşayan ülkeleri dışardan dizayn etmede doğrudan rol alacaksınız. Irklar, mezhepler üzerinden kirli çıkar, iktidar paylaşımı savaşlarının bataklığına, kör kaosuna sürükleneceksiniz. Aynı silahlarla sizi vurmada boş mu duracaklar?

Hiç yorum yok: