Kimi hafife alınamayacak maddi gerçekler, sürüklenişlerin altını çizmekle yetinme noktasındayız... Olayların çapı, en az 600-700 militanın görev aldığı bir saldırı boyutunu, koşullarını ortaya koyduğuna göre, Irak’ta kendisi için üs, yerleşim alanı olarak Kuzey Irak’ı seçmiş ABD’nin habersiz, sorumsuz olduğunu söylemeye olanak yok. Kuzey Irak yönetimi, merkez Irak yönetimi açısından da aynı sorumluluklar geçerli. Ağırlıklı Dışişleri Bakanı, Başbakanımızın süreç içindeki bilgilendirme içerikli açıklamalarına bakılırsa, PKK terörü ile mücadele yolunda her üç merkezle sürdürülen ilişki-lerden olumlu sonuçlar alınmıştı. Nitekim yakın günlerde her üç tarafın yetkili siyasileri de aynı türden olumlu açıklamalarla, PKK terörüne karşı mücadelede Türkiye’nin yanında, yardıma hazır olduklarını ilan edip durmuşlardı. Otorite görüşler bu çizgiden yürürlerken olayın boyutlarının kaçınılmaz olarak Türkiye’yi Kuzey Irak’a girmeye zorladığı olasılığı üzerinde kuvvetle duruyorlar. Basit bir operasyondan öte, sürekli güvenlik önlemine yönelik Kuzey Irak’a Türkiye’nin yerleşmesi, ABD’nin ağırlıklı askeri güçlerinin Irak’tan çekilmesi sonrası Irak içinde çıkabilecek iç savaşlarda Türkiye’ye tampon, Kuzey Irak’ı koruma görevinin bir zorunluluk olarak dayatılması bir olgu olarak karşımıza çıkabilir mi? Daha yeni Türkiye’ye gelen merkez Irak ve Kuzey Irak yöneticilerinin açıklamalarını anımsarsak, Türkiye ile yapılmış çok sağlam görüşmeler, anlaşmaların içerikleri neler olabilir? Öncelik Türkiye’nin mi, Kuzey Irak’ın sınır güvenliği mi? Bizim “Tabii ki Türkiye’nin” yanıtını vermemizin çok fazla anlamı yok. ABD, merkez Irak yönetimi, Kuzey Irak yönetimlerinin gerçek yanıtlarını bilmiyoruz... Başbakan Erdoğan, sorumlu bakanlar, hükümet sözcüleri “kör terör” dedikleri olayın boyutları karşısında, çok haklı görünen tek ses, irade birliği çağrısı yapıyorlar. Kürtlerin ağırlıkta olduğu komşu ülkelerin toprakları üzerinde görülmeyen, bir tek Türkiye’ye yönelik kör terör gerçeği karşısında, terörün şiddetle gücünü koyabileceği bir uzlaşma arayışı içinde olduğu tezlerini de fazlası ile çürütü-yor. İktidar yandaşı sözcülerin sık sık altını çizdikleri üzere, ülkemiz vatandaşları Kürtlerin şiddet, terörle ipotek altına alındığı çok farklı hedefleri olabilecek, taşeron kimliği ağır basan bir kör terör, şiddet ile karşı karşıya kaldığımız gerçeği, olasılığı kuvvetleniyor. |
20 Eki 2011
Neden?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder