Cumhuriyet 20.10.2011
Bir gece önce Dağlıca baskını sırasında tabur komutanı olan ve daha sonra rütbeleri sökülen yarbayı dinledim. Fatih Altaylı’nın sorularına verdiği cevaplarda Yarbay Dirikaynı zamanda bölgenin savunmasının nasıl yapılmaya çalışıldığını da açık bir biçimde anlattı.
En çok sorulan soru, “Nasıl oluyor da ağır silahları katırlara yükleyip sınırdan geçiren teröristler görülemiyor, nasıl oluyor da bu kadar istihbarat varken bunun önüne geçilemiyor?” sorularıydı.
Yarbay Dirik arazinin filmi üzerinden bunun sanıldığı kadar kolay olmadığını anlatmaya çalıştı.
Aslında sorular yıllardan beri değişmiyor.
Artık neredeyse sokaktan geçen adamı bile dinleyen istihbarat neden teröristleri dinleyemiyor, neden bu kadar büyük bir güç varken üç beş kişiyle başa çıkamıyor soruları her eylemden sonra geliyor.
***
Daha önce terör örgütüyle yapılan görüşmeler ortaya çıktığında da yazmıştım. Başka devletlerin bölgedeki çıkarları sürdükçe terör bitmez.
O arazide sınırdan geçmek, silah geçirmek zor olmadığı gibi, pusu türü eylemleri engellemek de pek mümkün değil.
Bir yandan Türkiye’nin her yerinde her gün örgütle ilişkili diye tutuklanan insanlar var. Bir yanda barış süreci diyerek örgütün en üst düzey “asker”leriyle yapılan en üst düzey istihbarat görüşmeleri var. Bir yandan anayasa yapılırken uzlaşma sağlanacak diyerek davet edilen bir parti var, bir yandan hemen her baskından artık suçlu tutulan ve eleştirilen bir ordu var.
Bu türden bir savaş ya sonuna kadar yapılır ve herkes destekler ya da ancak bu kadar yapılır.
ABD’nin bölgedeki baskınlarda PKK’ye destek verdiğini ileri sürenleri, uluslararası komplo teorilerini bir yana bırakalım.
İşin aslı açık. Terörün bitmesi teröristlerin de işine gelmez, buradaki diğer güçlerin de işine gelmez, Türkiye’nin bu sorundan kurtulmasını istemeyecek kimsenin de işine gelmez. Yoksa her ağacın altına birlik yerleştirip her dağ başında koskoca bir tabur bulundurarak en yüksek teknolojiyle donatılmış askerlerle de, özel polis gücüyle de bu iş önlenmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder