27 Eki 2011

Tapınak Şövalyeleri..


Değerli dostlar. Bugün itibari ile, bu köşeden birlikte olacağız. Allah ömür verirse, burada sizlerle hasbihal edecek, birbirimize katkı sunacağız. Bu nedenle, bana göndereceğiniz postalar köşemize katkı sunacaktır. Gönderdiğiniz soru ve görüşlerinizi, zaman zaman köşemizdeki vaziyete göre gündeme alacağım. Bu açıdan, hep birlikte yazmaya başlıyoruz…
Başlığı görünce akıllarda, üzerine binlerce senaryo yazılan, doğruluğu ya da yanlışlığı bilinmez olan bir gizli örgütten bahsedeceğim düşüncesi belirmiştir.
Hayır efendim, size bizim tapınak şövalyelerinden bahsedeceğim…
Tapınak, mabed manasına gelen; içinde belli bir inancın ritüellerinin uygulandığı yapının adıdır. Tarih boyunca, gösterişli ve süslü mimari yapılar biçiminde inşa edilmiş, böylece temsil ettiği inancın gücünü, görkemi ile tanıtmıştır. Esasında psikolojik bir bağlılık üretme merkezidir.
Şövalye ise, ortaçağ avrupasında belirli özel eğitimler alan askerdir. Ancak soylulardan seçilir. Genellikle, tapınağı koruma görevi üstlenir ve bu işle meşgul olur…

Yeryüzünün tapınakları ve şövalyeleri

Tapınak, salt anlamda Tanrı’ya yönelme üssü değildir. Mesela, Küresel Kapitalizm dininin de tapınakları vardır, ve bu tapınakların da şövalyeleri vardır.
Küresel Kenz(kapitalizm) dininin tapınakları ‘’bankalardır.’’ Bu tapınaklarda, günün belirli saatlerinde ‘’kapitalizm dininin ibadeti icra edilir.’’ Bu ibadet süresince, kapitalizmin ilahı olan “para” ile haşır neşir olunur. Bu tapınaklar da görkemlidir, gösterişli ve konforludur…
İslam da Ruhban varmı yokmu?
Bu tapınakların şövalyeleri, sistemin varlığını sürdürebilmesi için çaba sarf edenlerdir. Biz bunlara Kur’an’dan aldığımız ilhamla, ahbar ve ruhban diyoruz…
Maalesef ülkemizde “ruhban” kavramı doğru bilinmiyor. Ruhban kavramını açarak devam edelim dilerseniz;
Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, ahbar ve ruhbanların birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü kenz edip onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula.
Bu (toplanıp saklanan altının, gümüşün) cehennem ateşinde kızdırılıp onların alınlarının, böğürlerinin ve sırtlarının damgalanacağı Gün, (bu günahkarlara:) "İşte, kendiniz için kenz ettiğiniz hazineler!" denecek, "Şimdi tadın bakalım, sarılıp kenz ettiğinizin tadını!" (Tevbe Suresi 34-35. Ayetler)

Ruhban go home!

İlgili ayetlerde geçen ahbar kelimesi haber veren manasına gelir. Ruhban ise, korkutan manasındadır.  Kur’an’da geçen kenz (mal biriktirme) kavramı, ne hikmet ise “ahbar ve ruhban” kavramları geçen ayette yer alır. Ve kenz kelimesinin geçtiği tek ayet budur…
Ruhban, bilgiyi toplayan; topladığı bilgi ile hükmeden, bu bilgi sayesinde “sınıf atlayan” manasına gelir. İcabında “din hocası, doktor, bürokrat, mühendis” olabilir.
Kısacası, toplumda sınıf-katman üreten farklılıkların tamamı (kenz), ahbar ve ruhban üretimidir. İçinde ahbar ve ruhban olan her din(ideoloji) ise “tapınak dinidir.”
İslam’da ihtiyaç fazlası mal biriktirmek nasıl yasaklanmışsa, bu birikime neden olabilecek “bilgi tekelciliği” de yasaklanmıştır. Dolayısı ile bu yönüyle de kapitalizme karşıttır…
Neyse ki, bugün yeryüzünde var olan bütün tapınaklar içinde “en tehlikeli tapınaklar;” Paratestan Tapınaklarıdır.
Kıblesi dolar, imanı altın ve gümüş, ibadeti gasp olan bu din, yeryüzünü ifsad etmiş; kardeşi kardeşe düşman etmiştir…
İşte gelecek günlerde bu dini, bütün detayları ile ele almaya devam edeceğiz.

Tarih ve tekkerrür...

Değerli arkadaşlar, katı bir tarihselcilik; bizleri tekerrüre zorluyor. Tarih analizlerinde objektif olmak, doğru bilgiye ulaşmanın en önemli yoludur.
Son günlerde okuduğum bir kitaptan bahsedeceğim sizlere. Tarihçi yazar Sinan Meydan’ın kaleminden, Cumhuriyet Tarihi Yalanları (2)…
Bu kitabı okurken, hangi siyasi görüşten olursanız olun, yeni bir tarih metodu ve bilinci kazanıyorsunuz. Görüşlerine katılın ya da katılmayın, Sinan Meydan; kaynaklarıyla, belgeleriyle unutulan bir tarihe ışık tutuyor.
Evet, okudum. Okunmasını öneririm…


Değerli dost ve fikirdaş İhsan Eliaçık diyor ki; “Musa gittikten sonra buzağıya tapanlar ile, Muhammed gittikten sonra mala tapanlar aynıdır.”
İslam’ın mabede bakışını anlamak ister misiniz ?
O zaman düşünün; Kabe etrafında secdeye kapanmış milyonları düşünün, tepeden baktığınızı hayal edin…
Sadece 1 dakikalığına bir el aşağı inerek binayı(Kabe’yi) tutsun ve kaldırsın…
İşte, İslam’ın tapınma düşüncesinin sırr’ı ilahisi o an itibari ile açığa çıkmıştır. Bundan ötürüdür ki biz; İslam bir tapınak dini değildir diyoruz…
Efendim soruyor dostlarımız, peki gardaşım Allah nerede?
Kabe’nin içinde mi ? Yanıtlıyoruz;
Kabe’nin (binanın) içinde değil, dışında (etrafında) ki eşitlikte… 
Unutmayınız, Kabe etrafında tavaf ederken en temel şart, eşitlenmedir. Eşitlenmeden tavaf edilmez, altın ve gümüş takılmaz, tek tip olunur…
İşte bizim kıblemizin sırrı budur. Hakikatı bu derinlikte açığa çıkar…
Bu nedenle, farklılıktan, başkalaşma ve yabancılaşmadan beslenen bütün dinler (ideolojiler) karşısındaki tavrımız “devrimciliktir.”
Cuma, 21 Ekim 2011 06:12

Hiç yorum yok: