ANKARA KULİSİ Işık Kansu
Bir toplumun birliğini sağlayan en önemli unsur, ortak değerlerdir. Birlikte yaşama arzusudur, geçmişte yaşanmış deneyimler ve dayanışmalardır, geleceğe dönük umutlardır.
O değerleri toplumun elinden alır, yozlaştırır, küçümser, aşağılarsınız; çürüme, çözülme, ayrışma, kavga, hatta birbirine girme kaçınılmaz olur.
Bugüne bir bakın: Atatürk, çatık kaşlı bir diktatör, Türk halkına aşıladıkları da dayatma oldu. Tüm dünyada uygarlaşmanın en önemli araçlarından biri olduğu konusunda kabul görmüş köy enstitüleri ise “öğretmen, eğitmen, öğrenci formatlanan zulümhane”olarak nitelendiriliyor artık.
Kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman görmeye, ülke kurtarıcısını“deccal” diye adlandırmaya koşullandırılmış bir nesil, Türkiye’yi giderek karanlığa sürüklüyor.
Geçenlerde CHP’li Oğuz Oyan, bundan sonra varılacak noktayı Meclis kürsüsünden şöyle açıkladı:
“Türkiye’yi melez demokrasiye perçinlemişlerdir. Ama bu yetmiyor, şimdiki hedef, Allah’ın izni ve hayırlısıyla, tam otoriter rejime doğru gidiştir, yani bunun adı ‘sivil teokratik faşizm’dir.”
Ziya Paşa’lardan, Namık Kemal’lerden bu yana adım adım uygarlaşma ve özgürleşme merdivenlerini tırmanmış, aydınlanma sıçraması yaşamış bir halk; boğazını sıkan gerici ve yıkıcı çılgınlığa elbet bir gün dur diyecektir!
Sözleşmelere uymayan nesil
Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dindar bir nesil yetiştireceğiz” sözü, bırakın anayasayı, uluslararası sözleşmelere de ters düşüyor.
Emekli büyükelçi Onur Öymen, Türkiye’nin 23 Eylül 2003’te, yani AKP iktidarı döneminde onayladığı Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 18. maddesini anımsattı bize. Madde, “devletin ebeveynlerin çocuklarına kendi anlayışlarına göre din ve ahlak eğitimi verme özgürlüğüne saygı göstermesi gerektiği”ni öngörüyor. Onur Öymen, aynı konuyu düzenleyen diğer metinleri de özetledi:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuya ilişkin kararında da devletlerin din ve vicdan özgürlüğünü koruma görevi vurgulanıyor, ancak devletin hiçbir koşulda insanların kendi seçtikleri din, vicdan ve düşünce özgürlüğüne müdahale edemeyeceği belirtiliyor.
Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde 2007 yılında hazırlanan ve TOLEDO belgesi denilen metinde de din eğitimi alanında uyulması gereken kurallar ayrıntılı olarak yer alıyor. Bu belgede de aynı anlayış tekrarlanıyor.”
Onur Öymen özetle diyor ki:
“Din ve vicdan özgürlüğü konusunda devletin görevi, bu özgürlükleri tam olarak sağlamak, fakat din eğitimi konusunda anne-babaların tercihlerine müdahale etmemektir.” |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder