AÇI Mümtaz Soysal
ANKARA’NIN Suriye politikası yanlış, tutum çok yanlış. Başlangıçtan beri.
İsterseniz, nelerin nasıl olduğunu kısaca anımsayalım.
“Arap Baharı” denen olaylar zincirinin, bu coğrafyadan çok uzakta, Okyanus ötesinde uzmanlarca planlanmasının temel nedeni, başka birçok konuda olduğu gibi, petroldür. Kaynakları, çıkarılışı, satılışı, taşınışı, yönetimi ve yönlendirilişiyle, kısacası bütün boyutlarıyla. Bunun anlamı, kaliteli petrol kaynaklarının büyükçe bölümüne sahip Ortadoğu’nun Körfez ülkelerine kadar uzanan şeritteki Arap ülkelerinin petrolünü sahiplenmek, İkinci Dünya Harbi sonrasında olduğu gibi hepsini Batılı sermayenin güdümüne almaktır.
Elbet, bu şeridin doğu ve batı uçlarında Batılı büyük sermayenin hoşuna gitmeyen işler olur: Musaddık’ın İran petrolünü ulusallaştırması, Humeyni’nin İslam Cumhuriyeti’ni kurması ve doğuda daKaddafi’nin Cemahiriye’si, Kemal’ciBurgiba’nın Tunus’u gibi. “Sözde Baharlar”ın temelinde bu rejimlerin kalıntılarına karşı örgütlenen sinsi ve karanlık planlar yatar.
Bu sinsilik, aslında çok basit bir mekanizmaya dayanır: Önce Ortadoğu ülkelerinde pek kolay bulunan işbirlikçi sahte demokratlar eliyle özgürlükçü kıpırdanma başlatılır; “insan hakları savaşçısı” denenler azıtıp şiddet olaylarına başvurunca otoriterliği ağır basan rejimlerin tepkisi zincirleme olayları tetiklemeye yeter. Güvenlik önlemlerine “baskı” demek, ateşten ateşle korunmayı “katliam” saymak kolaylaşmıştır.“Yallah”lar ortalığı kızıştırır, feryatlar artar, Batılı medya burnunu sokar, rejimler kendi halklarına zulmeder olur.
Ankara, bu tablo önünde kendi deneyiminin ağırbaşlılığıyla çok daha akıllıca, hatta bilgece davranabilmeliydi. Olmadı.
Suriye konusundaki davranış Libya konusundaki kadar şaşırtıcı: Daha birkaç hafta önce sımsıkı dostluk edip, hatta aileler arası temaslarda sarmaş dolaş olan bazı devlet adamlarımız birkaç gün içinde Arap komşularımıza karşı inzibatçı, daha doğrusu“tebligatçı” kesilirler. Batı’nın “değişin ve uslu oturun” mesajını Araplara iletme taşeronluğuna soyunurlar. Hem de azarlayan ve “gelirim ha!” edasıyla.
Yakışıyor mu Osmanlı efendisine? |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder