4 Mar 2012

Nasıl Bir Din Öğretimi?


Bugün de 7-9 Nisan 2005 tarihlerinde İnönü Üniversitesi’nde toplanan “Ülkemizde Laik Eğitim Sisteminde Sosyal Bilim Olarak Din Öğretimi Kurultay”na çoğunluğu ilahiyat fakültelerinden bilim insanlarının sunduğu tebliğlere “dindar nesil yetiştirme” tartışmaları vesilesiyle devam ediyoruz.
Prof.Dr.Osman Zümrüt (Ondokuz Mayıs Üni. İlahiyat Fak. Dekanı): “Ülkemizin din eğitim-öğretiminin esas sorunu, laiklik ve Atatürk ilke ve inkılapları ile bütünleşememesidir. Türkiye’de çağdaş eğitim, başından beri medrese kalıntıları olan klasik İslam eğitimi özleminde olanların eskiyi diriltmek mücadelesi veren ciddi bir direnişle karşı karşıyadır. Bu mücadele siyasal alanlara da taşınmıştır.”
“Laiklik ve Atatürk İlke ve İnkılaplarını herkes kendine göre tanımlıyor. Türkiye Cumhuriyeti yruttaşları olarak, dünyadaki tüm bilimsel yorum ve uygulamaları öğrenerek ve bilerek, bu ilkeleri ülkemizde sağlıklı ve dosdoğru uygulayan bir kurum vardır. O da TSK yani milletin çelikleşmiş ifadesi olan Türk Ordusu’dur. Sivil, resmi herkes Türk Ordusu’nu örnek almalıdır.”
“Devleti küçültüyoruz(!). Atatürk’ün özenle kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nı da kaldırıp yerini cemaatlere bıraktık mı tamam, tam düşmanların istediği olur. Her camiyi bir cemaat sahiplenir. Sade yurttaşın orada namaz kılması bile yapacağı bağışa ve o cemaate duyacağı saygıya göre olur. Bunu yapmak ülkenin bütünlüğüne ihanettir.”
“Ülkemde çok çirkin şeyler oldu: Pırıl pırıl İmam Hatipli kız evlatlarımız ‘başörtüsü’ siyasal amacı için sokağa döküldü. Dökenlere soruyorum: Yüce Allah’ın ilahi uyarısına uyarak ‘Sizin kendinizin yapamayacağı şeyi başkalarına söylemeyin’ ayetini duymadılar mı?”
“Şeyhe bağlı insanlardan yurttaş oluşturamazsınız. Çünkü işini şeyhe havale eden insandan yasalara bağlı, uygar kişilikli bir yurttaş olmaz.”
Prof.Dr. Cemal Tosun (Ankara Üni. İlahiyat Fak. İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Bölüm Başkanı: “Nurculuğun ya da Süleymancılığın yapısı, ortaya çıkış şekli dini öğretmek, olmayan din eğitimini gizlice vermek. Daha sonra siz din eğitimini, İmam Hatipleri tekrar açıyorsunuz, fakat İmam Hatip okulunda okuyanın arkasında namaz kılınmaz fetvasını veriyor.”
Prof.Dr.Beyza Bilgin (Ankara Üni. İlahiyat Fak.): “Kendilerine Allah’ın emri olarak öğretilerek dayatılan tesettürden vazgeçmeyenler, eğitim görememekten şikayetçiler. Onlar, tahsil ile tesettürün birlikte uygulanmasını, bunun laikliğe bir zararının olmayacağını savunmaktadırlar. Oysa bu geçerlilik kazandığı anda, kadınlar, özellikle okulların her kademesindeki öğrenciler üzerinde imana dayandırılacak manevi bir baskıya izin verilmiş olacaktır. Biz Ankara Üni. İlahiyat Fak.’nde bunu 80’li yılların sonunda türbanın serbest bırakıldığı dönemde yaşadık. Öğrenciler koridorlara sağlı sollu diziliyor, başörtüsüz öğrencilere laf atarak onları taciz ediyorlardı, hadi örtü yasakken açıktınız, işte şimdi izin verildi, hala örtünmüyorsunuz, siz nasıl Müslümansınız?”
Prof.Dr.Sönmez Kutlu (Ankara Üni. İlahiyat Fak.): “Sonuç olarak mezhepler üstü yaklaşımla İslam kaynaklı dinsel oluşumları kuşatacak İslam’ın kök değerleri, Kuran merkezli, birleştirici bir üslupla verilir. İnanç, ibadet ve ahlakla ilgili bu değerlerin mezhepler ve tarikatlar öncesi bütün Müslümanları birleştiren ortak faydalar olmasına özen gösterilir. Amaç, yorumlardan birisini telkin edip diğerini dönüştürmek değildir. Bu sebeple din öğretiminde bir dinin alt gruplarına eşit mesafede durulması gerekir. İyi bir din eğitimi, iyi bir mezhep mensubu veya iyi bir mürid yetiştirmek yerine iyi bir insan yetiştirmeyi hedeflemelidir. Aksi takdirde bu eğitim baskıcı bir din öğretimine dönüşebilir.”
Doç. Dr. Fazlı Arabacı (Gazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Alevi vatandaşlarımızın bilinçli ya da bilinçsiz şekilde ayrı bir din öğretimi programı ya da Alevilere ait bir din öğretimi isteminde bulunmaları, kendilerini farklı bir din mensubu gibi takdim etmelerine ya da öyle algılanmasına neden olacak yahut bir mezhep olarak algılandığında diğer mezheplere de din öğretimi açısından bir talepte bulunma yolunu açacıktır. Din öğretimi Alevilik ya da Sünnilik üzerine değil, İslam’ın temel prensipleri üzerine kurgulanmalıdır.”
Prof. Dr. Recep Kılıç (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Sonuç olarak; ülkemizde mevcut olan farklı din anlayışlarının hepsinin, insanımız arasında ayrışmaya değil de bütünleşmeye götürecek bir yöntemle, din öğretimine konu edilmesi kendisini bir zorunluluk olarak hissettirmektedir.”
Prof. Dr. Recai Doğan (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Cumhuriyeti kuran irade, halkın dini duygularının istismar edilmemesi, hurafelere dayalı bir din anlayışı yerine, sağlıklı bir din anlayışının kazanılması için Diyanet İşleri Bakanlığı’nı tesis etmiştir.”
Prof. Dr. İsa Eşme (YÖK üyesi): “Kendileri laik yönetimi yaşam biçimi olarak seçen ABD ve AB ülkelerinin her nedense Türkiye’yi laik ülke yerine ‘Ilımlı İslam’ ülkesi olarak görmek istediklerini açıkça ifade etmektedirler.”
Prof. Dr. Halil Çivi (İnönü Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı): “Ilımlı İslam demek, Batı’yla işbirliği yapmak, Amerika’ya karşı çıkmamak, İsrail’le ortak hareket etmek demektir. BOP’un bir parçası olarak bu kavramlarla bizim beynimizi yıkamaya çalışıyor olmasınlar.
Atatürk’ün kurmuş olduğu demokratik, laik cumhuriyetten vazgeçmemizi dolaylı bir yoldan bize önermiş olmasınlar.”
Yrd. Doç. Dr. İkram Çınar (İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi): “Küresel güçler toplumları atomize etmek için ayrılık yaratabilecek her fırsatı değerlendirmekte; din, mezhep ve etnik farklılıkları çatışma noktasına getirmekte, bunu ‘insan hakları’ ve ‘demokrasi’ maskesiyle örtmeye çalışmaktadır. Laikliği yozlaştıran en büyük güç emperyalizmdir. İrtica sırtını emperyalizme dayamış ve şimdilerde ‘ılımlı’ İslam’ın yerleştirilmesine çalışmaktadır.26 Şubat 2012 

Hiç yorum yok: