Mişna, dinin tanrısal kaynağının yerine geçirilmek üzere, tartışma üstü ilan edilen kitaplara denir. İbranice olan bu kelime, ilkin, Yahudi din adamlarının dinleştirdikleri yorumları içeren metinler için kullanılmış, daha sonra Hıristiyan ve İslam literatürüne de girmiştir. Arapçada mişnayı karşılamak üzere, ‘mesnât’ sözcüğü kullanılır.
İslam açısından baktığımızda, içeriği ne olursa olsun, Kur'an dışındaki ‘tartışma üstü’ ilan edilen tüm din kitapları mişna cümlesindendir. Temel tevhit ölçüsü şudur: Allah'ın elçisi dışında tartışma üstü kişi, Allah'ın kitabı dışında tartışma üstü kitap kabul eden, İslam dininden çıkar. Çünkü böyle bir kabul, katıksız şirktir. Kitap başka, ‘tartışma üstü kitap’ başka. İslam dininde ikincisi sadece Kur'an'dır.
‘Kur'andaki İslam’ kitabımda, Hz. Ömer'in mişnacılıkla ilgili bir sözünü, İbn Sa'd (ölm. 230/844) Tabakaat’ının Leiden baskısından aktarmıştım. Hz. Ömer, Peygamberimize isnat edilen sözlerin tümünün imha edilmesini, aksi halde ileriki zamanlarda bu rivayetlerin Kur'an'ın yerini alan mişnalara dönüştürüleceğini ve sonuçta Kur’an-İslam irtibatının kesilme noktasına geleceğini söylerken, “İsrailoğulları gibi, mişnalara sığınmak durumunda kalmamızdan kaygılanıyorum” şeklinde konuşmuştu. Hz. Ömer, İslam-din- konusunda Kur’an dışında kutsal ilan edilen bir kaynağın varlığına radikal biçimde ve her zaman karşı çıkmıştır.
HADİS ALLÂMESİ ELBANÎ’NİN SARSICI TESPİTİ
Sonraki çalışmalarım sırasında mutluluk ve hayretle gördüm ki, mişna (mesnât) kelimesini ilk kullanan ve mucize bir biçimde tanımını da veren, bizzat İslam Peygamberi’dir. ‘Yüzyılımızın Hadis Allâmesi’ diye anılan tartışmasız otorite Nâsıruddin el-Elbanî (ölm. 1999) şaheseri ‘Silsiletü'l-Ahâdis’ adlı 32 ciltlik anıt eserinin, ‘es-Sahîha’ kısmının 6. cildinde (s. 774-776), konumuzla ilgili şu ilginç satırlara yer veriyor:
“Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: 'Kıyametin yaklaştığını gösteren belirtilerden bazıları şunlardır: Şerir ve şirretlerin itibarlı-saygın tutulması, erdemli insanların zelil duruma getirilmesi, sözün çoğalıp eylemin azalması, toplumda mişnalar okunup durmasına rağmen kimsenin bunlara karşı çıkmaması.' Sahabîler sordular: 'Mişna (mesnât) nedir ey Allah'ın Elçisi?' Resul cevap verdi: 'Allah'ın kitabı dışında din adına yazılan tüm kitaplar.”
Allâme Elbanî bu hadiseye şu açıklamayı getiriyor:
"Bu hadis, Hz. Muhammed'in peygamberliğinin mucize göstergelerinden biridir. Onun, sonraki zamanlara ilişkin söylediklerinin tümü, özellikle mişnalarla ilgili olanları tamamen gerçekleşmiştir. Mişna, Allah'ın kitabı dışındaki tüm yazılanlardır. Cenabı Peygamber bu sözüyle, sonraki devirlerin, uyulması farz hale getirilmiş mezhep kitaplarına dikkat çekmiş gibidir. Çünkü bu kitaplar, zaman içinde kitleyi Kur'an ve gerçek sünnetten uzaklaştırmıştır. Ne yazık ki bugün de durum aynıdır. Bu kitapları farzlaştıranlar içinde şeriat fakültelerinden çıkanlar, doktora yapmış kişiler bile vardır. Bunlar, tarih boyunca bu mezhep kitaplarını dinleştirdi, halkın bunları izlemesini din emri haline getirdiler. Onların ulema takımının en büyüklerinden biri olan Ebul Hasan el-Kerhî el-Hanefî (ölm. 340/951) ünlü sözünde bakın ne diyor: 'Mezhep imamlarımızın görüşlerine zıtlık belirten tüm Kur'an ayetleri ya tevil edilir yahut da neshedilmiş (hükümden düşürülmüş) sayılır. Hadislerde de durum aynıdır."
"Bu zihniyete sahip olanlar, mezhebi asıl, Kur'an'ı ona uyan ikincil kaynak durumuna getirdiler. İşte bu, kuşkusuz ve tartışmasız bir mişnacılıktır."
"Mişnaların Beniisrail rivayetlerinden ibaret olduğunu söylemek hadisin beyanına tamamen aykırıdır. Mişnacılık, kıyamet alametlerinden biridir. Böyle bir alametin, Hz. Peygamber'den önce Yahudilerin yaptığıyla ilgisi olamaz..."
Anlaşılan o ki, hesabına göre kutsallaştırdığı birçok kitabı tartışma üstü ilan eden mişnacı zihniyetin maskesini ilk düşüren, Kur'an'ın tebliğcisi Hz. Muhammed'dir.
İslam açısından baktığımızda, içeriği ne olursa olsun, Kur'an dışındaki ‘tartışma üstü’ ilan edilen tüm din kitapları mişna cümlesindendir. Temel tevhit ölçüsü şudur: Allah'ın elçisi dışında tartışma üstü kişi, Allah'ın kitabı dışında tartışma üstü kitap kabul eden, İslam dininden çıkar. Çünkü böyle bir kabul, katıksız şirktir. Kitap başka, ‘tartışma üstü kitap’ başka. İslam dininde ikincisi sadece Kur'an'dır.
‘Kur'andaki İslam’ kitabımda, Hz. Ömer'in mişnacılıkla ilgili bir sözünü, İbn Sa'd (ölm. 230/844) Tabakaat’ının Leiden baskısından aktarmıştım. Hz. Ömer, Peygamberimize isnat edilen sözlerin tümünün imha edilmesini, aksi halde ileriki zamanlarda bu rivayetlerin Kur'an'ın yerini alan mişnalara dönüştürüleceğini ve sonuçta Kur’an-İslam irtibatının kesilme noktasına geleceğini söylerken, “İsrailoğulları gibi, mişnalara sığınmak durumunda kalmamızdan kaygılanıyorum” şeklinde konuşmuştu. Hz. Ömer, İslam-din- konusunda Kur’an dışında kutsal ilan edilen bir kaynağın varlığına radikal biçimde ve her zaman karşı çıkmıştır.
HADİS ALLÂMESİ ELBANÎ’NİN SARSICI TESPİTİ
Sonraki çalışmalarım sırasında mutluluk ve hayretle gördüm ki, mişna (mesnât) kelimesini ilk kullanan ve mucize bir biçimde tanımını da veren, bizzat İslam Peygamberi’dir. ‘Yüzyılımızın Hadis Allâmesi’ diye anılan tartışmasız otorite Nâsıruddin el-Elbanî (ölm. 1999) şaheseri ‘Silsiletü'l-Ahâdis’ adlı 32 ciltlik anıt eserinin, ‘es-Sahîha’ kısmının 6. cildinde (s. 774-776), konumuzla ilgili şu ilginç satırlara yer veriyor:
“Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: 'Kıyametin yaklaştığını gösteren belirtilerden bazıları şunlardır: Şerir ve şirretlerin itibarlı-saygın tutulması, erdemli insanların zelil duruma getirilmesi, sözün çoğalıp eylemin azalması, toplumda mişnalar okunup durmasına rağmen kimsenin bunlara karşı çıkmaması.' Sahabîler sordular: 'Mişna (mesnât) nedir ey Allah'ın Elçisi?' Resul cevap verdi: 'Allah'ın kitabı dışında din adına yazılan tüm kitaplar.”
Allâme Elbanî bu hadiseye şu açıklamayı getiriyor:
"Bu hadis, Hz. Muhammed'in peygamberliğinin mucize göstergelerinden biridir. Onun, sonraki zamanlara ilişkin söylediklerinin tümü, özellikle mişnalarla ilgili olanları tamamen gerçekleşmiştir. Mişna, Allah'ın kitabı dışındaki tüm yazılanlardır. Cenabı Peygamber bu sözüyle, sonraki devirlerin, uyulması farz hale getirilmiş mezhep kitaplarına dikkat çekmiş gibidir. Çünkü bu kitaplar, zaman içinde kitleyi Kur'an ve gerçek sünnetten uzaklaştırmıştır. Ne yazık ki bugün de durum aynıdır. Bu kitapları farzlaştıranlar içinde şeriat fakültelerinden çıkanlar, doktora yapmış kişiler bile vardır. Bunlar, tarih boyunca bu mezhep kitaplarını dinleştirdi, halkın bunları izlemesini din emri haline getirdiler. Onların ulema takımının en büyüklerinden biri olan Ebul Hasan el-Kerhî el-Hanefî (ölm. 340/951) ünlü sözünde bakın ne diyor: 'Mezhep imamlarımızın görüşlerine zıtlık belirten tüm Kur'an ayetleri ya tevil edilir yahut da neshedilmiş (hükümden düşürülmüş) sayılır. Hadislerde de durum aynıdır."
"Bu zihniyete sahip olanlar, mezhebi asıl, Kur'an'ı ona uyan ikincil kaynak durumuna getirdiler. İşte bu, kuşkusuz ve tartışmasız bir mişnacılıktır."
"Mişnaların Beniisrail rivayetlerinden ibaret olduğunu söylemek hadisin beyanına tamamen aykırıdır. Mişnacılık, kıyamet alametlerinden biridir. Böyle bir alametin, Hz. Peygamber'den önce Yahudilerin yaptığıyla ilgisi olamaz..."
Anlaşılan o ki, hesabına göre kutsallaştırdığı birçok kitabı tartışma üstü ilan eden mişnacı zihniyetin maskesini ilk düşüren, Kur'an'ın tebliğcisi Hz. Muhammed'dir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder