10 Şub 2013

Türlü nasıl yapılır

Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Birgül Ayman Güler, TBMM’de, evrensel ulus kavramına dayanarak bir durum değerlendirmesi yaptı ve “Türk ulusu ile Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz” dedi. Başta Başbakan ve yardımcıları ile AKP avanesi ve kapı kulları mal bulmuş mağribi gibi bu cümlenin üzerine atıldılar. Milletvekili ve CHP’nin ne ırkçılığı (!) ne de faşistliği (!) kaldı.
Bu konuda, zihin açan iki yazı yayınladım: Asabiyet Meselesi (25.01.13),Ulusalcılıkla Mücadele Derneği (28.01.13). Siyaset ve medya dünyasının zifirî cehaletini dikkate alarak, bu iki camianın konuyu anlayabilmesi için metaforik bir yönteme başvuracağım:
Yaz sebzeleriyle türlü 
Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin TRT’ye genel müdür atadığı Prof. Dr. Şaban Karataş tarafından Televizyon Program ve Yayın Planlama Müdürü görevinden alınıp “kızak müşaviri” yapıldığım zaman (Şubat 1976) yemek yapmaya merak sarmıştım. Bu nedenle Ekrem Muhittin Yeğen’in “Alaturka-Alafranga Yemek Öğretimi” (İnkilap ve Aka, 1974) adlı kitabını kendime öğretmen yapmıştım. Yemek tarifi, bakın, şimdi siyasette ve sosyolojide işe yarayacak: 
Yaz türlüsünün malzemesi:
300 gram kuzu eti
40 gram sadeyağ ya da margarin
150 gram soğan. (2 orta)
300 gram ayşe kadın fasulyesi.
400 gram kabak
400 gram patlıcan. 
150 gram bamya.
400 gram domates. (3 büyük)
8 adet yeşil biber.
4 bardak su ya da et suyu.
½ kahve kaşığı sirke.
ve miktar-ı kâfide tuz.
HHH
“Fasulyelerin kat’iyen kart olmamalarına dikkat edilmelidir” uyarısında bulunan Ekrem Muhittin Yeğen’in tavsiyelerine (S.390-391) uyarak nefis bir yaz türlüsü yapabilirsiniz. Ben Paşatarlası’ndaki (Bodrum) evde toprak güveçte pişirirdim. Pilav (bulgur ya da pirinç), salata ve kırmızı şarapla çok iyi gider.
Ulus da böyle oluşur değerli okurlar. Dünyanın bütün ulusları bir yaz türlüsüne benzer. Yaz türlüsü çok eşitlikçi ve adil bir demokratik ortamda oluşur (yapılır). Bir çay kaşığı tuz, 150 gram bamya ve 300 gram kuzu eti, hem kendi aralarında hem de bütün oluşturucularla, eşit değerdedirler. Fasulye (kendini nimet sanıp) biber karşısında böbürlenemez; hiçbir oluşturucu suyu hor göremez.
Amma ve lâkin, yapılmasına katkıda bulunan hiçbir malzeme türlüden üstün olmadığı gibi eşit bile değildir. CHP Milletvekili de o cümle ile bunu söylemek istiyordu, !
Anladikos more? 
Başbakan boş konuşmayı seviyor 
Marmara Üniversitesi tarafından fahri doktor ünvanı verilen Başbakan Erdoğan, bu vesile ile çektiği veciz söylevinde, CHP milletvekilinin konuşmasına değinerek “Bir ırkın, bir milletin, bir ulusun diğerine üstünlüğünü savunmak en başta bu toprakların özüne ihanettir. Parlamentoda bir milletvekili, sanıyorum kariyeri de var, ama ulus ile millet kavramını birbirine karıştırıyor. Ülkemizdeki Kürt için kalkıyor millet, diğeri için ulus diyor. İçerikten haberi yok. Birisi öz Türkçe, diğeri Arapça” demiş. 
Hemen bir düzeltme yapalım: CHP milletvekili Prof.Dr. Birgül Ayman Güler “Millet” demiyor, “Milliyet” diyor. Bir de uyarı: Bir süredir, dilimizde, ulus ve millet sözcükleri değişik içerik ve anlam kazandılar. Bu farklılık yakında sözlüklere de girer.
CHP milletvekili bu cümleyi nasıl bir tartışma ortamında söyledi, bilemeyeceğim. Ama ortamı kurgulayabilirim. BDP milletvekilleri, yeni yapılacak anayasaya Türk ve Kürt halklarının adlarının kurucu unsur olarak girmesini istemiş olabilirler. Kendileri farkında olmayabilir ama Türk ve Kürt unsurlarının devlet kurucusu olarak anayasaya girmesini istemek tam anlamıyla ırkçı bir anlayıştır ve yaz türlüsü tarifine aykırıdır. Kararsızlıklarıyla, ilkesizlikleriyle Kürt sorununu Arap saçına çeviren BDP, Kandil ve İmralı’ya söyleyecek söz bulmak son derece güç. Ayrılmak istemediklerini söylüyorlar, ama taleplerinin neredeyse tamamı ayrılıkçı.
Gelelim Başbakan’a
Başbakan bir yerde, belki TBMM’de, “Bizim temelimiz anasır-ı İslamdır” demiş. (“Anasır”, “unsur”un çoğuludur.) Yani Başbakan’ın zihniyet dünyasının temeli “Türk Ulusu” değilmiş, İslam ümmetinin oluşturucu unsurlarından biriymiş. Bir Başbakan’ın “Bizim temelimiz anasır-ı İslamdır” demesi, tam anlamıyla bir ayrımcı skandaldır. Çünkü Türk ulusunun bireylerinin inancı sadece Sunni İslam değil, Şii var, Alevi var, Hıristiyan var, Musevi var, Nusayri var, Mecusi var, Ateist var, daha var oğlu var! Başbakan demek ki sadece Sunni Müslümanların Başbakanı. Ama bu topraklar laik bir devletin ülkesi. Bu nasıl Başbakan?!
Oysa Türk Ulusu (Türkiye Ulusu, Türkiyeliler Ulusu) birçok etnisite unsuru ile birçok din ve inanç ögesinden oluşturuyor. Türkiye bağlamında ulus birleştirici ama “anasır-ı İslam” ayrımcıdır. Bu ayrımcılıkta İslam’ın vesayeti var. Askerin değil İslam’ın vesayeti var!
Başbakan “asabiyet” yanlışını tevil ederken (benim yazıdan sonra) İbn-i Haldun’un adını anıyor. İbn-i Haldun, başbakanın sandığı gibi o sözcüğü ırkçılık ve ırk ayrımcılığı anlamında kullanmıyor. Anlaşılan o ki ne Başbakan ne de danışmanları Mukaddime’yi okumuş değiller!

Hiç yorum yok: