24 Ara 2013

Gericiliğe karşı devrimci adalet!

menemen genclik gericiligi ezecek yegane guctur225

Gericiliğe karşı devrimci adalet!

Cumhuriyet zâbiti, öğretmen Teğmen Kubilay
83 yıl önce bugün Menemen’de, gericilerce önce kurşunla yaralandı, sonra başı alkışlar arasında kesildi. Oysa, belinde tabancası bile yoktu.
Yakın zamanda yayımladığı Cumhuriyet tarihi ve Atatürk kitaplarıyla tanınan araştırmacı yazar Osman Selim Kocahanoğlu, yeni yayımladığı ‘Divan- ı Harp Zabıtlarına Göre Menemen ve Kubilay Olayı’ isimli kitabıyla Devrim şehidi Kubilay’ın 83’ncü katlediliş yılında önemli bir boşluğu dolduruyor.
menemen genclik gericiligi ezecek yegane guctur
Mahkeme 9 gün sürdü!
23 Aralık 1930 günü meydana gelen katliamdan sonra soruşturma ve tutuklamalar yaygın olarak Nakşibendi tarikat üzerinde gerçekleşir. Menemen yargılamaları da, bu tarikat merkezli olarak yapılır. Tarikatın İstanbul Erenköy’de bulunan Şeyhi Esad Efendi de tutuklanarak İzmir Menemen’de bulunan mahkemeye getirilir. 2 Ocak 1931 günü Menemen Kışlası’nda göreve başlayan Sıkıyönetim heyeti, sivil savcıların yürüttüğü dosyayı devralır. 14 Ocak gününe kadar süren soruşturma kapsamında 16’sı kadın 220 kişi tutuklanır.
18 dava dosyası oluşturulur. İlk kategoride, eyleme fiilen katılanlar ile bunların teşvikçileri yeralır. Duruşmalar halka açık yapılır. 15 Ocak 1931 günü başlayan duruşmalar, 9 gün sürer. İlk gün mahkemeye 105 sanık sevk edilir. 24 Ocak gününe kadar süren duruşmalarda, olayın önemli isimleri Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan, Ramazan, şebekenin başı tabur imamı Laz İbrahim Hoca sorgulanır. Son gün esas hakkında iddianame dinlenir ve sanıkların son savunmaları alınır. Kitapta sanıkların ayrıntılı ifadelerine yer veriliyor.
Kitapta, meraklısı için dava bütün yönleriyle yeralıyor. Eser, Devrim mahkemesinin duruşunu öğrenmek açısından hukuk öğrencileri için iyi bir ders, yalancı tarihçiler için de iyi bir cevap niteliğinde. Hele yargının ayaklar altına alındığı bugünlerde...
‘Deli’ numarasına yatıyorlar!
Sanıkların ortak özelliği dava sırasında ‘deli’ numarasına yatmaları. Muayene isterler. Çoğu da olayın önemli noktalarını ve birbirleriyle bağlantılarını ‘unuturlar!’ Hafızaları sık sık gider. Mahkeme bu oyunlara yüz vermez! Yazar Kocahanoğlu burada şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kısıtlı da olsa zabıtlara çok şey yansıdığı halde, sadece sanıkların yüz ifadeleri yansımamıştır. Mahkeme heyeti de herşeyin farkında olarak kanaatını oluşturmuştur.”
menemende 28kisi idam edildi
37 idam kararı 28 infaz!
Duruşmalar sonucu 105 sanıktan 37 kişiye idam, diğerlerine de muhtelif cezalar verilir. 27 kişi de beraat eder. Şeyh Esad Efendi 65 yaş üstü olduğu için 24 yıl hapis cezası alır. Dava sırasında hayatını kaybeder.
Olayın kışkırtıcılarından birisi olarak görülür. Olayda en çok da bu tarikata mensup kişiler cezalandırılır. 37 kişiden 28 kişinin idam kararı onaylanır. 4 Şubat 1931 günü de Menemen’in üç ayrı yerinde infazlar gerçekleşir. Cumhuriyet’in devrimci adaleti yerine gelir. Baş kesen gericiliğe asla taviz verilmez.
Savcının esas hakkındaki iddianamesi!
Sıkıyönetim Savcısı’nın esas hakkında iddianamesindeki şu satırlar, Cumhuriyet yönetiminin bakışını da sunuyor: “Aşağıda delillerini birer birer serdedeceğim bu şebekenin başında sabık Manisa Askeri Hastanesi İmamlığından mütekait İmam İbrahim Efendi vardır.
Bu adam Erenköy’ünde Şeyh Esad’a merbuttur. (...) Şeyh Esad’la rabıtasını tesis eden halifeler halifesi ünvanını taşıyan İmam İbrahim’dir. Manisa’da bu teşkilata başlamış. Horos Köyü’nün yüzde seksenini tarikata koymuştur. Şeyh Esad Efendi... Laz İbrahim inkılap aleyhinde bulunmuştur ve bütün vaazlarını da bu vadide yürütmüş ve inkalabın hakiki düşmanı olduğunu göstermiş ve burada halık mürteci fikirle yetiştirmeye çalışmıştır. (...) Tarzı faaliyetini ve muhit- i faaliyetini ve mahiyetini muhtasaran gösterdiğim bu tarikatın siyasi bir teşekkül olduğunu umumi olarak arz ettikten sonra, son hadisenin bu teşekkülden çıktığını maddeten göstermek isterim.” (s.489- 490)
menemende kubilayin failleri durusmalara goturulurken
‘Nankörlükten başka bir şey değil’
Cumhuriyet’in Savcısı A. Fuat Bey şu önemli tespiti de yapar: “Bütün Menemen vakıası faillerinin bilâ-istisna bu hadisede maznun hocaların alâkadar bulunduklarını müttefikan beyan etmeleri, (...) Tarikatın gayesi hükümeti yıkmak, eskisi gibi tekkeleri açıp aleni zikir yapmaktan ve sultanları getirmekten ibaret olduğunu maznunlar tarafından müttefikan beyan edilmesi, (...) Deliller, bize Menemen faciasını doğrudan esas faillerin başında Kutbülazam olduğu halde, oğlu Mehmet Ali ve Laz İbrahim’in muhiti faaliyetine aldığı aynı tarikata mensup yukarıda isimlerini arz ettiğim maznunlardan mürekkep bir şebeke tarafından yetiştirildiğini maddeten ortaya koymaktadır.
Binaenaleyh bu şebeke bu delillerle asileri bünyesinden çıkarmış ve ortaya atmıştır ve tarikatte takip ettikleri siyasi maksatlarını bu ortaya attıkları zümrenin mürteciane hareketleri ile bize pek güzel ifade etmiştir.
Bu şebekenin başında halife olmak sevdasına düşen ve bu yolda akıttığı zehirli meyvesini huzuru adaletinizde nasıl yemelidir ve etrafına tapladığı şu maznunlara olan borcunu nasıl ödemelidir.
Bugün bile birisine maaş tahsis etmek, vaizlik, imamlık, hatiplik, tevcih etmek ve her birisine ilmi bir paye vermek sureti ile bünyesinde yaşatan ve mazinin mülevvesatını atarak millete iyi bir istikbal hazırlayan genç Cumhuriyet Hükümetine karşı şu hocaların hareketini nankörlükten başka bir kelime ile ifade etmeyeceğim.” (s.492- 493)
kubilay1
Hayal ettiği kitabı ölümüyle yazdı!
Cumhuriyet’in genç ve idealist öğretmen subayı Mustafa Fehmi Kubilay, şehit olmasaydı o dönem birçok akranı gibi yazar olmak istemiş. Ölümünden önce arkadaşı Kemal Üstün’e ‘Kışla Yolu’ isimli roman yazacağım’ demiş. Üstün, arkadaşının son günlerini şöyle anlatır: “Bazı geceler Türk Ocağı’ndan birkaç arkadaşla birlikte çıkar, yol boyunca duraklamalı konuşmalarla yürür ve sonunda ‘iyi geceler’ dilekleriyle birbirimizden ayrılır, evlerimize gitmek üzere karanlıklara dalardık... Kubilay ‘Kışla Yolu’ derdi bu gidip gelmelere. Günlük görev yorgunluğundan sonra geceleri Türk Ocağı’na gelip geç dönmelerden usanmaz, yağışlı havalarda bile şikâyetçi görünmez ve ‘bu gidişle Kışla Yolu adlı bir roman yazacağım’ derdi. Ara sıra sorardık Kubilay’a romanını. Neşeli ve şakacı haliyle birer birer tanıtırdı romanındaki kişileri; olayları ve olayların geçtiği yerleri... Romanının konusu yaşantılardan alınmıştı; kendisi vardı, arkadaşları vardı, kışla yolunun geceleri ve gündüzleri vardı... Evet o (Kışla Yolu) adla yazılmış, basılmış bir roman bırakmadı ama; kanıyla (Devrim Yolu) kitabını armağan etti bizlere.”
*** *** ***
28 kişi idam edildi!
Olay ciddiyetle takip edilir. 21 Ocak 1931 günü sona eren davada 105 sanığa şu cezalar verilir: 37 idam (5’i yaşlılıkları nedeniyle 15-24 yıl arası ceza aldı), 13 kişiye 3 sene hapis, 10 kişiye bir sene adi hapis, 7 kişiye 15 sene hapis, 11 kişiye şeyhlikten 3 yıl, 27 beraat. İdama mahkûm edilenlerden 2 kişi hastalıktan vefat eder. Birisinin de cezası TBMM tarafından 2 yıl hapse çevrilir. 4 Şubat 1931 günü idamlar Menemen meydanında infaz edilir. 54 kişi cezalarını çekmek üzere Ankara’ya nakledilir.
*** *** ***
menemen ve kubilay olayi osman selimçkocahanoglu
Utanılacak bir hadisedir!
Mustafa Kemal Paşa, Trakya gezisi sırasında hadiseyi Edirne’de duyar. 27 Aralık 1930 günü Ordu’ya hitaben yayımladığı mesajında şu satırları kaleme alır: “Kubilay Bey’in şahadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları, bütün Cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir. (...) Menemen’deki ahaliden bazılarının hataları bütün milleti elemlendirmiştir. İstilanın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman Zabit Vekili’nin uğradığı tecavüzü milletin bizzat Cumhuriyet’e karşı bir suikast kabul ettiği ve tecavüzcüler ile teşvikçileri ona göre takip edeceği muhakkaktır. (...) Büyük Ordu’nun kahraman genç subayı ve Cumhuriyet’in mefkûreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey temiz kanı ile cumhuriyet’in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.” (ATABE, C.24, Kaynak Yayanıları, İstanbul, 2008, s.391)

Hiç yorum yok: