10 Şub 2012

‘AKP, 12 Eylül kuluçkasının CİVCİVİDİR’


Usta şair-yazar Nihat Behram’dan Aydınlık’a çok konuşulacak açıklamalar
Dünyada asıl büyük tehlikenin emperyalizm olduğu bir dönemde yurtseverliğin her zamankinden daha büyük önem taşıdığına dikkat çeken Nihat Behram’la dünü, bugünü yarını ve memleket hasretini konuştuk
Sosyalist mücadelenin safında yurtsever bir aydın... Kendini böyle tanımlıyor Nihat Behram... Pek çok gencin ‘Darağacında Üç Fida’ kitabını okuyarak örgütlü mücadeleye başlamasına sebep olan Behram’la Aydınlık okurları için konuştuk... 68 gençliğinin önderlerinden Deniz Gezmişler’in, Sinan Cemgiller’in yakın arkadaşı olan Nihat Behram, günümüzün yaşayan gerçek aydınlarından biri...
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın nasıl idama götürüldüğünü anlatan “Darağacında Üç Fidan” kitabını yazdığı için tam 32 yıldır Türkiye’den uzakta yaşıyor... 80 darbesinin ardından 17 sene Türkiye dönemesi yasaklanan Behram, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından da çıkarılmıştı... Nazım Hikmet için metiyeler dizen ‘devlet büyüklerimiz’ hâlâ yaşayan Nazım’lara vatan hasreti çektiriyor...
Sorularımızı tüm samimiyetiyle yanıtlayan Behram’la yaptığımız işte o çok özel  söyleşi....
Politik bir aydın olarak Türkiye’nin bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) ilişkin fay hattı Anadolu’dan geçiyor. ABD bu fay hattını kırdı. Bu fay hattının kırılması sonundaki deprem, erezyon ve sonundaki tsunaminin adı da AKP’dir. Toplum, bütün insani değerleri, ekonomik yapısı, siyasi değerleri ve kültürel değerleriyle büyük bir erezyonla, felaketle karşı karşıyadır.

‘Damlalar toplandığında denizleşir, dalgalarla çelikleşir’

68 kuşağının önde gelen şairlerinden birisiniz... Özel görevli savcılar tarafından hazırlanan 12 Eylül iddianamesiyle beraber Kenan Evrenler’in yargılanacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tamamen göstermeliktir... Bir kandırmacadan öte bir şey değildir. Bizzat iddianamenin kendisi, özü 12 Eylül mantığıyla hazırlanmıştır. AKP’nin Kürt açılımı, demokrasi açılımı gibi konularda yaptığı göstermelik oyunlardan biri de 12 Eylül’ün yargılanmasıdır... Bu soruşturmayla 12 Eylül yargılanmayacak aksine aklanacaktır... Çünkü bugün bütün dünyada egemen güçlerin oyunu budur... Amerika, Irak’a girerken ‘Demokrasi getireceğim’ diyor; Libya’ya giderlerken ‘Diktatörlük yıkılıyor, demokrasi gelecek’ deniliyor. Olaylara tersinden bakmak gerekir. Zaten AKP de egemen güçlerin yaptığı 12 Eylül kuluçkasının civcivlerinden biridir.
Pek çok genç, sizin ‘Darağacında Üç Fidan’ kitabınızla örgütlü mücadeleye başlıyor. Örgütlü bir aydın olarak gençlere ne mesaj verirsiniz?
İnsanların var olan haksızlıklara, zulme bireysel tepkileri de kuşkusuz ki, anlamlıdır. Fakat bireysel tepkilerle sonuç alınamaz. Tek tek damlaların tıplaması gibidir. Ancak damlalar toplandığında denizleşir ve dalgalarla çelikleşir. Örgültenme bir denizleşme olayıdır. Dolayısıyla kaçınılmaz olarak sonuca giden mücadele, örgütlenmeyle verilen en doğru mücadeledir. Faşizme karşı anti-faşist güçlerin, emperyalizme karşı anti-emperyalist güçlerin örgütlenmesi; sosyalizmi arzu eden güçlerin tüm bu örgütlenmeleri biraraya getirerek mücadele etmesi başarıyla sonuçlanabilir.
Ben de o gençlerden biriyim... Bütün genç arkadaşlarım adına da size teşekkür ediyorum...
Ergenekon, KCK gibi özel görevli mahkemelerde devam eden yargılamalarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Siyasi davaların tümünün ABD emperyalizminin bir projesi olduğunu düşünüyorum. Aklı başında herkesin görebileceği bir olaydır bu. Binlerce insan cezaevinde... KCK, Ergenekon, Hopa operasyonları, gazetecilere yönelik operasyonlar, Hrant Dink davası, bunların tamamı Anadolu coğrafyasındaki ABD projesidir. Bu oyunu bozmak gerekir. Açtıkları tüm ucu açık davalar, Türkiye’deki muhalif güçleri sindirmeye yöneliktir. Türkiye’deki BOP hesaplarını yerleştirmeye yöneliktir. Gericiliği güçlendirmeye ve aydınlık için, demokrasi için mücadele eden güçleri sindirmeye yöneliktir.
Bir dönemin idolleri, sizin bir üst kuşağınız Aziz Nesinler’di, Yaşar Kemaller’di, Ruhi Sular’dı... Sonra sizler geldiniz... Bugün baktığımızda ise pompalanan idoller, bambaşla değerlere sahip, bambaşka kişiler... Bunu neye bağlıyorsunuz?
Türkiye’nin genel gericileşme erezyonunun ana hedeflerinden biri Anadolu kültürünün tahribi... Bir toplumu çözmenin, yok etmenin yollarından birisidir bu. Türkiye’nin ana kültürüne karşı büyük bir saldırı vardır. Yunus Emre’den, Karacaoğlan’a, Dadaloğlu’na kadar  derin değerleri olan ve 20. yüzyıla Nazım Hikmetler, Sabahattin Aliler, Yaşar Kemaller, Ahmet Arifler’le giren bir toplum, 21. yüzyıla çıkarken Orhan Pamuk ve Elif Şafak’a fit oldu... Değer düşüklüğü toplumunun her alanında olduğu gibi kültür alanında da var tabi ki... Bu da Türkiye üzerinde oynanan genel oyunun bir parçasıdır. Bir toplum yoksul olabilir, fakat kendi kültürel değerlerine sahipse dimdik ayakta durmuştur. Tıpkı Küba toplumu gibi... Franko rejiminin altında duran İspanya, Mussolini rejiminin altında duran İtalya da ise baskı rejimi söküldükten sonra kendi yoluna devam ettiler. Türkiye’de oynanan oyun ise toplumun kimliğini erezyona uğratma olayıdır. Asıl büyük tehlikede budur. Şeyh Bedrettin’i gençlere sorduğunuzda belki adını bilmeyecektir... Anadolu kültürünün büyük değeri  Pertev Nail Boratav’ı gençler bilmiyor ama Mevlana deyince akla Elif Şafak geliyorsa bu o toplumdaki büyük kültürel erezyonun göstergesidir.

Liberallerin ihaneti...

Peki sizin aydınlar olarak buna karşı çıkacak bir tavrınız olacak mı? Nasıl mücadele edeceksiniz?
Bunun bilincinde ve örgütlü mücadele içinde olan aydınlar, benim seslendirdiğim gibi bu sorunu seslendiriyorlar. Fakat aydınlar düzeyinde de son 10 yılda büyük bir çözülme yaşandı. Özellikle hayatlarının bir döneminde bir şekilde sola bulaşmış ve sonra devşirilmiş olan liberallerin çöküşte sisteme ve gerici güçlere çok büyük yardımları oldu. Esasında Anadolu coğrafyasında gericileşme konusunda emperyalizme en büyük hizmeti bunlar yaptı. İhanetin büyük sorumluluğu da liberallerindir.
‘Darağacında Üç Fidan’ kitabınız nedeniyle uzun yıllar Türkiye’ye gelemediniz. Hâlâ da yurtdışında yaşıyorsunuz... Dolayısıyla, sürekli bir sıla hasreti söz konusu. Şiirlerinize de bu vatan sevgisi yansıyor... Yurtseverlik ve sosyalizm size ne ifade ediyor?
Yurtsever olmayan bir kimsenin sosyalist olma imkanı yoktur. Dünyada asıl büyük tehlikenin emperyalizm olduğu bir dönemde yurtseverlik her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır. Emperyalizm yurtseverlik duygusunun zayıf olduğu yerlerde çok daha kolay kazanıyor. Arap Baharı diye sunulan, esasında emperyalizmin oyunlar halkasının bir parçası olan olayda olduğu gibi... Venezuella’ya ise emperyalizm saldırmaya cesaret edemiyor... Yurtseverlik, emperyalizmin vahşetinin bütün dünyayı tehdit ettiği bir dönemde daha büyük önem taşıyor... Her yurtseverin yurt duygusunu köklü bir biçimde savunmasının yolunun sosyalist olmasının yolundan geçtiğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok: