Wikileaks belgelerine göre, Emniyet yetkilileri 2008 yılında 21 Kasım günü Amerikan Büyükelçiliği’nde Ergenekon soruşturmasıyla ilgili bir brifing veriyor.
Brifingin içeriğiyle ilgili hem Aydınlık’ta hem de diğer gazetelerde birçok haber çıktığı için tekrar etmeyelim.
CHP Milletvekili Atilla Kart geçen Eylül ayında Başbakan Erdoğan’a yönelik soru önergesinde Wikileaks’in bu belgesinden söz etmiş ve hâlâ cevap alamamış.
Brifingde hakkında iddialar bulunan eski CHP lideri Deniz Baykal da suç duyurusunda bulundu.
2009 yılı Mayıs ayında Amerikalı diplomatlara benzer bir brifingin verildiğini de internete düşen yeni bir kriptodan anlıyoruz.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamada brifing haberleri için “Tamamen asılsız” denildi ama bu açıklama kimseyi ikna etmedi. Bu kadar ayrıntılı bir brifingin ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı Daniel O’Grady tarafından “uydurulması” akıl dışı bir şey.
Bu brifingi kimler verdi?
Emniyet heyeti kimlerden oluşuyordu?
Bu ekibin başında kim vardı?
Cevabını Aydınlık veriyor
Şu ana kadar basına yalnızca bir isim yansıdı. CHP Milletvekili Metin Lütfü Baydar, 8 Şubat günü düzenlediği basın toplantısında Washington’a yazılan kriptoda yer alan “29 Mayıs’ta Büyükelçilik Ergenekon hakkında Türk polisinin kontrterörizm ve istihbarat birimlerinden uluslararası ilişkiler ve Analiz Bölümü direktörü Ufuk Ersoy Yavuz tarafından yönetilen bir brifing dinlediler” sözlerine yer veriyor. 21 Kasım 2008 günü verilen brifinge ilişkin “kim vermiştir” diye soruyor.
Cevap verelim!
Aydınlık’a ulaşan bilgilere göre, brifing ekibinin başında MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski müsteşar Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş’i KCK soruşturmasında “şüpheli” durumda gösteren polis fezlekesini hazırlayan ve 8 Şubat günü jet hızıyla görevden alınan İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün bulunuyor!
Yine bilgilere göre, brifing ekibini, Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul emniyeti içindeki cemaatçi polisler oluşturdu. Brifing, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden izin alınmadan kotarıldı.
Atayün’ün başında bulunduğu ekip KCK soruşturmasından önce Ergenekon, Balyoz ve Devrimci Karargah Örgütü operasyonlarını da yönetti.
Atayün hakkında son bir not. Yakın tarihimizin en önemli davalarından biri olan Balyoz’da, Orgeneral Çetin Doğan’ın komutanlığını yaptığı 1. Ordu’da emir komuta zinciri içinde yapılan bir plan seminerinin nasıl bir “darbe planı”na dönüştürüldüğünü çok yazdık.
Suçlamalarda en önemli delil olarak gösterilen 11 numaralı CD içinde plan seminerine, “oraj”, “suga”, “çarşaf”, “sakal” adları verilen “harekat emirleri”nin eklendiği görülüyordu.
Başta Çetin Doğan olmak üzere Balyoz sanıklarının çoğu “11 numaralı CD”nin, başında Atayün’ün bulunduğu TEM şubesi tarafından imal edildiğini ısrarla belirtiyorlar.
Önümüzdeki günlerde Aydınlık’a çok iş düşecek!
Önümüzdeki günlerde Aydınlık’a çok iş düşecek!
AKP ‘Çuval’ın yanında yer almış!
AKP’nin, Amerikalıların Türk Özel Kuvvetleri’ne yönelik “çuval” operasyonunu, ABD ile ilişkileri düzeltmek için bir fırsat olarak değerlendirdiği ortaya çıktı. Wikileaks belgeleri, çuval krizinde AKP’nin ABD ile birlikte davrandığını gösteriyor.
Odatv davasının tutuklu sanıklarından Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu tarafından hazırlanan “Sızıntı/Wikileaks’te Ünlü Türkler” kitabı (Kırmız Kedi Yayınları, Şubat 2012), AKP’nin çuval olayını bir kriz olarak değil, ABD desteğini almak için bir fırsat olarak değerlendirdiğini ortaya koyuyor.
4 Temmuz 2003 günü Türk Özel Kuvvetleri üyesi 3 subay ile 8 astsubayın başlarına çuval geçirilerek gözaltına alındıkları Süleymaniye’deki karargahlarına yapılan Amerikan baskını Wikileaks belgelerinde ayrıntılı olarak ele alınıyor. Belgeler, çuval olayına Türkiye’nin milleti, ordusu ve bürokrasisi ile ezici çoğunluğu tepki gösterirken AKP’nin başını çektiği bir grubun böyle düşünmediği ve davranmadığını gözler önüne seriyor.
AKP yöneticileri Amerikalılara çuval krizini TSK’nın ve bürokrasinin Türkiye-ABD ilişkisini bozma girişimi olarak sunuyorlar. Bu konuda parti olarak ABD’nin yanında olduklarını göstermeye çalışıyorlar.
“Sorun yaratıcı Perinçek”
8 Temmuz 2003 tarihinde ABD Büyükelçiliği Başmüsteşarı Robert Deutsch, “AKP ölçülü bir tepkide ısrar ederken, ordunun siyasetteki ve medyadaki müttefikleri, ABD hükümetine karşı açıkça çatışma yanlısı bir çizgi izliyorlar ve AKP’yi ‘teslimiyetçilik’ ile suçluyorlar” diyor.
Bir gün önceki Büyükelçi Robert Pearson onaylı belgede, dönemin Dışişleri Bakanı’nın baskından “yerel bir olay” diye söz etmesi, Washington’un görüşünü yansıtmadığını söylemesi ve ABD’ye yapacağı ziyareti engellemeyeceği yönündeki tespiti ABD Büyükelçisi tarafından olumlu karşılanıyor. Belgede “sorun yaratıcısı solcu İşçi Partisi Başkanı” olarak nitelenen Doğu Perinçek’in, Türkiye’nin de ABD’li subayları tutuklaması gerektiğini söylemesinden kızgınlıkla bahsediliyor.
8 Temmuz tarihli belgede, AKP Hükümeti Sözcüsü Cemil Çiçek’in hükümetin “gerçekçi ve sorumlu” davranacağına ilişkin açıklaması ile birlikte AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin Amerikalılara yaptığı değerlendirme de yer alıyor. Dişli, ordunun AKP’ye zarar vermek için çuval krizini kullandığını söylerken, ABD ile Türkiye’nin stratejik ortaklığını sürdürmek için ülkede teslimiyetçi olmakla suçlanmayı göze alan AKP hükümetine Amerikalıların moral destek vermesini istiyor.
Belgelerde dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın ABD Büyükelçisi Robert Pearson’a TSK’yı şikayet eden açıklaması da yer alıyor. Arınç, TSK’nın Kuzey Irak’taki faaliyetlerinden rahatsızlığını ileten ve Süleymaniye baskınını savunan Pearson’a süreci Türk halkına anlatmak gerektiğini söyleyerek şöyle bir uyarıda bulunuyor: “Aksi takdirde basında ve diğer yerlerdeki ‘anti-Amerikancılar’ kriz kışkırtıcılığı yapma gayretlerini sürdürecekler.”
Bülent Arınç’ın konuya ilişkin olarak Pearson’a yaptığı değerlendirme de şöyle:
“AKP hükümetinin ABD’ye karşı yaklaşımının, AKP’nin yıprandığını ve devrildiğini görme hevesiyle hareket eden ‘belirli çevrelerden’-Türk Ordusu’nu kestediyor-güçlü ve ciddi bir muhalefetle karşılandığını da savundu.”
Arınç Pearson’a, AKP’nin Süleymaniye baskınına rağmen ABD’ye karşı yapıcı yaklaştığını ancak bu konuda ordu ve bürokrasiden baskı gördüklerini söylüyor. Arınç, ABD’lileri memnun eden ve yaşananlarda TSK’nın hatası olabileceğini kabul eden yaklaşımı şu sözlerle tamamlıyor: “Birileri ABD ile Türkiye’nin düşman olacağını beklemesin. Sağduyu galip gelecektir.”
Şantaj kokuyor!
Taraf yazarı Mehmet Baransu 6 Şubat günü Başbakan Erdoğan’a hitaben “Önce partinizi dindarlaştırın” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Gerçi Aydınlık’ın medya sayfasında da bu yazıya dikkat çekildi ama yorum yapılmadığı için yazının meramı anlaşılamadı. Baransu özetle şöyle diyordu:
Sayın Başbakan, siz dindar gençlik yetiştirmeyi boş verin; bazı partililerinizin (ki içinde bakan, milletvekili gibi üst düzey isimler var), dinle hiç ilgisi olmayan yaşantılarına odaklanın. Bu isimlerden bazılarının devirdikleri çamların sizin de kulağınıza kadar geldiğini biliyorum. Emine Hanım’a bazı eşlerin yaptığı şikâyetler gibi. Sekreter, kadın, para ilişkisine odaklanın.”
Baransu, AKP’li bakanların, milletvekillerinin “dinle hiç ilgisi olmayan yaşantıları” hakkında oldukça bilgi toplamış gibi satırların arası tehdit kokuyor. AKP’lilerin özel hayatlarıyla kim, hangi odak ilgileniyor? Baransu’ya bu bilgiler nereden geliyor? “MİT beni takip ediyor” diye çağlık atan Baransu, hangi kuvvetin sözcülüğünü yapıyor?
Baransular şimdi Taraf’ta Erdoğan’a “Bırak Cumhurbaşkanlığı hayallerini” demeye başladı. Haberiniz olsun! (Pazartesi, 13 Şubat 2012 04:58)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder