31 May 2012

Yazıklar Olsun!


Cumhuriyet 27.05.2012


ESİNTİLER
Zeynep Oral


Uluslararası Af Örgütü’nün önceki gün yayımlanan 2012 İnsan Hakları İhlalleri Raporu’nda Türkiye’nin adı yine utanç verici bir durumdaydı! (Tanrım, bundan sonrasını sakin yazmak, içimde birikip kabaran öfkeyi sözcüklere dökmemek için yalvarırım bana yardımcı ol!)
Ey “dini değerleri aşağılıyor” diye Fazıl Say’a soruşturma açtıranlar; Türkiye’nin, ülkenizin aşağılanmasından utanmıyor musunuz? İnsan haklarında hep sıfır alması sizleri aşağılamıyor mu?
Fazıl Say’a bir buçuk yıl hapis isteniyor diye ellerini ovuşturup sevinenler, uluslararası raporlarda ülkenizde adaletin işlemediği, gözaltı sürelerinin uzunluğuyla zulme dönüştüğü; yargıya siyasi baskının egemen olduğu, ifade ve basın özgürlüğünün katledildiği ortaya döküldüğünde utanmıyor musunuz? Küçülmüyor musunuz? İnsanlıktan uzaklaştığınızı anlamıyor musunuz? Size bunu reva görenlere, sizi hakarete uğratanlara öfkelenmiyor musunuz?
Zulüm ölümlebitmiyor!
Ey bu ülkeyi yönetenler! Anadolu’da bir laf vardır “Zulüm ölümle bitmez” diye! Hiç duymadınız mı? Bilmiyor musunuz?
Bitmedi, bitmiyor zulmünüz! Her gün yeniden yeniden yaşanıyor ölümler! Bombalayarak öldürdüğünüz 34 sivil insana “figüran” diyebilen; “Ölmeyip sağ kalsalardı da zaten yargılanacaklardı” diye müthiş dâhiyane akıl yürüten o İçişleri Bakanı’nız o görevi işgal ettikçe zulmünüz devam ediyor!
Hükümet başının “Öldülerse n’olmuş yani” demeye getiren tavrı sürdükçe zulüm devam ediyor… Olay aydınlanmadıkça… Sorumlulardan hesap sorulmadıkça zulüm devam ediyor… Özür falan dilenmediği halde,“mış gibi” yapıp, “Özür diledik ya, tazminat ödedik ya” dendikçe zulüm devam ediyor... Kürt’sen, kaçakçıysan, şuysan buysan müstahaksın dedikçe sizler; ayırımcılığı kışkırttıkça sizler zulüm ölümle bitmez oluyor!
Yetti artık ayırımcılık
Af örgütünün raporu “Hükümetin, kadınlar, çocuklar, eşcinseller dahil olmak üzere, savunmasız nüfusları, kötü muamele, ayırımcılık ve şiddetten etkin biçimde koruyamadığını” da ortaya koyuyordu!
Raporun yayımlandığı gün açıklandı. Bundan böyle gençlik kampları harem selamlık olacak! Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü talimat yayımladı: Bundan böyle yaz kamplarına kızlar ayrı, erkekler ayrı gidecek!
Yuh olsun size! Yuh olsun bu kararı alanlara! Bir de bu ülkede kadına neden bunca şiddet, bunca vahşet var diye sorarlar!
Ey bu ülkeyi yönetenler! Anladık muhafazakârsınız! 4+4+4 garabetiyle başladınız kız çocuklarını ayırmaya! Eğitimden bayramlara, sokaktan eve, her alanda kız çocuklarını erkek çocuklardan ayırdınız! Yarın öbür gün sormayın neden kız çocuğuna 25 herif tecavüz eder, sormayın savcılarınız yargıçlarınız, tecavüzcüleri, kadın katillerini “hafifletici sebeplerden” nasıl beraat ettirir; davalarda “kızın rızası”nı nasıl arar diye!
Her alanda kız çocuklarla erkek çocukları ayırdınız mı, şaşmayın erkeklerin kadın gördü mü “tahrik”olmasına! Kadının saç telini gördü mü zıvanadan çıkmasına! Şaşmayın heriflerin 13 yaşındaki kız çocuklarını gelin diye almalarına!
Düşün kadınların yakasından!
Hükümetin başı buyurmuş “Kürtaj cinayettir, sezaryenle doğuma karşıyım” diye! Kadına karşı şiddet konusunda konuşmaz ama bu konularda uzman maşallah! Kaç çocuk doğurmaları gerektiğine karar veren de o!
Bekleyin göreceksiniz: Şimdi padişahtan çok padişahçılar tartışma başlatacaktır, kürtaj yasaklansın mı yasaklanmasın mı diye! Yandaş gazeteciler koşun televizyonlara size iş çıktı! Yetti be! Düşün artık kadınların yakasından! Rahat bırakın kadının saçını! Rahat bırakın kadınların bedenini! Rahat bırakın kadının döl yatağını, rahmini!
ÖDP’li kadınların çağrısını artık herkes duymalı:
“Başbakan elini, dilini, bedenimizden çek! Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir!” diyorlar!
Yazıklar olsun! Yazıklar olsun ülkemi bu hale getirenlere!


Haydi
Geriyeeeeeeee!
Melih Gökçek kendisini eleştiren genç kadına“Sen kaç kere kürtaj oldun” diye sorabiliyor... Melih Gökçek, yani Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı… İşte seviye bu…
Pazar günkü “Yazıklar Olsun” başlıklı yazıma olumlu olumsuz çok tepki geldi. Olumsuzlar, Cumhuriyet okurlarından değil, yazının sanal ortamda dolaşımındandı. İçlerinden biri şöyle demişti: “Keşke anan da kürtaj olaydı da seni doğurmayaydı…”
Ülkemizde “yaratıcılık” ya da hakaret ve aşağılama sözcükleri hiyerarşiye uygun bir biçimde emir ve komuta zinciri içinde almış başını gidiyor… Hükümet başı Uludere ve kürtaj bağlantısı yaparsa, kürtajı “Türkleri yok etmek için sinsi bir plan” diye değerlendirirse; belediye başkanı da sokaktaki vatandaş da böyle tepki verir elbet…
Kadın doğum uzmanı hükümet başının emriyle kürtaj yasasıyla ilgili kollar sıvandı. Hiç zaman kaybedilmedi. Bugüne dek tüm kadın örgütlerinin destek verdiği Bakan Fatma Şahin’e bu kez çok kötü bir rol, sadece Erdoğan’ı savunma rolü düştü. Çok yazık oldu. Türkiyede 1983 yılında Nüfus Planlaması Yasasının ve kürtaj düzenlemesinin nasıl çıktığını ben çok iyi anımsıyorum. Uluslararası normlara uygun bir biçimde, yılların süren çabaları, araştırmaları sonucunda, kadın ve bebek sağlığı, nüfus planlaması göz önünde bulundurularak, sayısız kurumun görüşü alınarak, kadınlara yasal haklar verilmişti. On haftaya dek, kadın gebeliğini sonlandırabilecekti. Bu yasa sayesinde hem kadın hem bebek sağlığında on kat düzelme sağlandı.
Şimdi jet hızıyla geçirilmeye çalışılan yasada on hafta, dört haftaya çekilmek isteniyor ki, bu da tek kelimeyle kürtajı yasaklamak demek!
Bu gerçekleşirse, varlıklı kesim nasılsa bir yolunu bulup yine kürtaj olacak, yoksul kesim ölmeye, sakat kalmaya devam edecek!
Kadın örgütleri, sağlık kuruluşları günlerdir karşı çıkış nedenlerini ortaya dökse de, her bir yandan protestolar yağsa da, hükümetin kulakları sağır!
Yazıklar olsun ülkemi hep geriye, geriye, daha geriye götürenlere!
Fazıl Say’a Destek Girişimi
Sevgili okurlar, sanal ortamdaki “Klasik Batı Müziği” başlıklı grup, “Andante” dergisinin önayak olmasıyla da Fazıl Say’a bir destek kampanyası başlattı.
Bu güzelim ülkede yaşamak bugün bunca zor, bunca yorucu, benim için ender tesellilerden biri Fazıl Say gibi değerlere sahip olmamızdır. Yazılarımda hep göğsümü gere gere “Fazıl Say Türkiye’dir” dedim ve diyorum. Bugün tüm okurlarımın kampanyaya katılıp, sercan.aycan@andante.com.tradresine imza vermesini istiyorum. Destek mektubu aşağıda: Haydi koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum…
Fazıl Say bu ülkenin yetiştirdiği ender değerlerden biridir.
Sanal ortamda “tweet “ ve “retweet” denilen yazışmalar nedeniyle hakkında soruşturma açılmış olması, 1.5 yıl hapis cezası istemiyle iddianame hazırlanıp İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi, demokrasiye, insan haklarına, düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırı, dahası utanç vericidir. Kaldı ki sanal ortamdaki o yazıları okumak ya da okumamak bireyin tercihine kalmıştır. Sadece uluslararası arenada değil, kendi ülkemizde de bu utancı hiçbir savcının, hiçbir mahkemenin bize yaşatmayacağına inanmak istiyoruz. Başta düşünce ve ifade özgürlüğü olmak üzere, laiklik, çağdaş hukuk devleti gibi demokrasinin gereği olan kavramlarla uyuşmayan bu girişimin derhal durdurulması için  tüm hukukçulara, sanatseverlere ve kamuoyuna çağrıda bulunuyoruz. Bu amaçla Fazıl Say’ın yanında olduğumuzu belirtip, ülkemizin aydınlık düşünceli insanlarını, tüm kamuoyumuzu imzalarıyla destek vermeye çağırıyoruz. Fazıl Say’a Destek Girişimi

Hiç yorum yok: